Fecir | Konular | Kitaplar

Çağdaş Davetçi/Uyarıcının, İnzarın Fayda Edip Etmediğiyle İlgili Konum Tespiti

Çağdaş Davetçi

Çağdaş Davetçi/Uyarıcının,
İnzarın Fayda Edip Etmediğiyle İlgili Konum Tespiti

Bu günkü insanın, dünkü insandan farkı
olmadığı gibi, çağdaş küfrün durumu ve sapıklığı da, dünkü küfrün durumuyla
aynıdır. Küfrün genel karakteri, kâfir toplulukların ana özellikleri
değişmemiştir. Buna göre müslümanın, içinde yaşadığı toplumları bilinçli bir
şekilde incelemesi gerekir. Orada yaşayan insan tiplerinden hangisine
girdiklerini belirlemesi gerekmektedir. Ortam ve tebliğ tavrını vahyin ışığı
altında belirleyerek, Peygamber dönemindeki muhataplarla kendi muhataplarını
kıyaslayarak durum tesbiti yapmalıdır. Bu tesbitten sonra artık

o insanlara karşı Kur'anî bir tavır
koymalıdır. Eğer, karşı karşıya
bulunduğu topluluklar, düşünce ve eylem olarak inatçı bir tutum takınıyor,
akletmek ve görmek istemiyorlarsa onlarla diyaloğa geçmek, boşuna harcanan
bir enerji olabilir. Petrol çıkmayacağı belli olan yere sondaj zahmet ve
israfına defalarca girmemeli; petrol çıkma ihtimali yüksek olan yerlere sondaj
salmalı, çıkan petrolleri rafine ederek arındırma görevini ihmal etmemelidir.

Tabii, insanların davete duyarsız olup
olmadıklarını, kalp ve diğer alıcılarını kapatıp kapatmadıklarını tespit etmek
için; yeterli, verimli, kapsamlı bir şekilde, usul ve metodlara riayet
edilerek gerçek dinin gerçek şekilde tebliğinin ulaştırılmasının şart olduğu
unutulmamalıdır. Yani, doğru bir şekilde uyarı yapılmadan muhatapları
damgalandırmak yanlış olur; bunun bilincinde ve bu aşamalardan sonra muhatapları
tasnif etme gereğini davetçi müslüman aklından çıkarmamalıdır.
Eğer
muhatap kitle, düşünce yoluyla akide meselelerine, hatta hayatla ilgili konulara
yatkın değillerse, akıllarını kullanmak istemiyorlarsa, doğrudan bir diyaloğa
hazır değillerse, müslüman, onlarla iman arasındaki engeli, var olan psikolojik
duvarı yıkmak için başka yollar aramalıdır. Ondan sonra, insan ve düşünce
önündeki, iman ve müslümanca anlayış ve hayat önündeki engelleri yok ettikten
sonra onlarla yeniden bir diyaloğa girmeyi denemelidir.

Kâfirlerin hakka karşı tutumları,
onlara tebliğ yapmamıza engel değildir. Ayette "kâfirleri uyarsan da
uyarmasan da onlar için eşittir" denilir; "senin için birdir" denilmez.
Yani, hem peygamber, hem peygamberin vârisi olan tebliğciler, kâfirlere uyarı
görevini yapmak zorundadır; kâfirleri uyarıp uyarmamaları kendileri açısından
aynı değildir. Zaten biz, onların kalplerinin mühürlü olup olmadığını da
bilemeyiz. Fir'avn'a, Ebu Cehil'e bile hem de defalarca tebliğ edilmesi
peygamberlerin görevleri arasındaydı. Tabii ki, onlar kadar küfürde azgın bile
olsalar, günümüzdeki keferelere de İslam tebliğ edilmelidir. Fakat, bu tebliğler
insanların hidayetine sebep olmayabilir. Bu sonuca üzülmememiz, yılgınlığa,
ümitsizliğe kapılmamamız gerekir. Çünkü bunlar hakkı ve kurtuluşu istemeyen
gruptan olabilir.