Fecir | Konular | Kitaplar

Bir Müslümanı Mürted Yapan Tavırlar

Bir Müslümanı Mürted Yapan Tavırlar




Bir Müslümanı
Mürted Yapan Tavırlar:

 
Bir müslümanın İslâm'dan
çıkmasına sebep olacak bazı durumları şöylece özetleyebiliriz.
Müslüman olduğu halde, Allah'a
şirk koşmak; Allah'ın dışında bir kimseye, bir otoriteye, putlara tapınmak,
Allah'tan istenecek yardımı ölülerden veya mezarlardan istemek, birtakım
örgütleri veya devletleri Allah gibi düşünmek, kişiyi İslâm'dan çıkarır, mürted
yapar.
İslâm'ın küfr veya kâfirlik
dediği şeyler konusunda şüphe etmek; İslâm da bellidir, onun dışındaki bâtıl
yollar da bellidir. Küfür olan konularla ilgili olarak "acaba onlar da doğru
olabilir mi?" düşüncesi İslâm inancına aykırıdır. Onlar doğru olsaydı, İslâm'ın
Hz. Muhammed ve Kur'an'la gönderilmesine ne lüzum vardı? Bütün bâtıl dinler,
bütün İslâm dışı ideolojiler, insanlar adına nisbet edilen hayat sistemleri
İslâm tarafından reddedilmektedir (Komünizm, Hinduizm, Hırıstiyanlık, Demokrasi,
Marksizim, laisizm, Kemalizm ve diğerleri).
Peygamberimiz'in bize
bildirdiği bazı şeyleri beğenmemek, onlara karşı yüzü buruşturmak, râzı olmamak
(47/Muhammed, 9).
Müslümanlara karşı kâfirlerle
işbirliği yapmak, onlara yardım etmek (9/Tevbe, 65-66).
İslâm'ın ilkelerine, şeriata
karşı gelmek, onlarla alay etmek, onların yerine başka otoritelerin veya
kişilerin görüşlerini daha iyi, güzel veya çağdaş bulmak.
Kesin deliller ile, ümmetin
icmâsı ile sâbit olmuş, dinden sayılan hükümlere karşı gelmek, onları kabul
etmemek.
Bunlar veya bunlara benzer
davranışlar ve sözler bir müslümanı dinden çıkarabilir, mürted yapabilir.
Bunlar  birer  hükümdür  ve  müslümanları  din  konusunda  dikkatli  olmaya 
teşviktir, onları tehlikeden sakındırmaktır. Kişi ya inanır, ya inanmaz. Ama
tutarlı olması gerekir; inandığı dinin gösterdiği gibi inanması ve yaşaması
lâzımdır. İslâm, Allah'ın dinidir ve ona nasıl inanılması gerektiği ortaya
konulmuştur. O, insanların görüşü değildir ki, dileyen dilediği gibi kullansın.[1] 

Günümüzde insanlar, ortamın ve
çevre şartlarının İslâmî değil; câhiliyye yapısı arzettiğinden, İslâm'ı doğru
bir şekilde kavrama ve sırât-ı müstakîm çizgisini kolaylıkla sürdürme
imkânlarına yeterince sahip değildirler. İslâm dışı, hatta İslâm'a düşman düzen
ve buna bağlı kurum ve kuralların etkisiyle her an bâtıl yollara bilinçsiz de
olsa dalma riskiyle karşı karşıyadır. Bunlardan birkısmı, belki imanını tümüyle
giderecek ve kişiyi mürted yapacak durumda değilse de, bir kısım insan bilerek
ve seçerek İslâm'dan farklı yollar/ideolojiler/dinler edinmektedirler. Bu
kimselerin mâzîsinde İslâm'ı gerçek anlamıyla bilip bir bütün halde kabul etme
ve yaşama gayreti var iken, sonradan bilinçli bir tercih sonucu dinini
değiştirme sözkonusu olmuş ise, -neûzü billâh- mürtedlik vuku bulmuş olur.
Mü'min iken kişinin mürted olması sonucunu veren birtakım söz ve fiillere şunlar
örnek gösterilebilir:
Müslüman bir kimsenin kendi
irâdesiyle açıkça; ‘Ben Allah'a ortak koşuyorum' demesi, yahut Allah'ın
varlığını inkâr etmek, peygamberleri reddetmek ya da bir tek peygamberi dahi
yalanlamak gibi küfrü gerektirici bir söz söylemek, açıkça küfrü gerektiren
-Mushaf'ı ya da bir parçasını pisliğe atmak gibi- bir fiil işlemek, namazın farz
oluşu, zinânın haram oluşu gibi İslâm'ın kesin bir hükmünü inkâr etmek, farz
namazların, -bunların bir rekâtinin bile olsa- farz olduğunu, dinin emri
olduğunu reddetmek gibi veya farz olmadığı kesin delillerle sâbit bir hükmün
farz olduğuna -meselâ farz namazlara bir rekât ilâve etmek gibi- inanmak,
peygamberliğin insanların kendi gayretiyle kazanılabileceğini ileri sürmek gibi
hususlar küfrü gerektirir. Bu gibi küfrü gerektiren inanç ve tavırlar önceden
müslüman bir kimse tarafından kabul ediliyorsa, bu kimse mürted olur.
Çağımızda ortaya çıkan birtakım
şartlar vardır ki, müslüman kimse iman açısından bunların da hükmünü bilmelidir.
Bunların en başında hiç şüphesiz Allah'ın indirdiği hükümlerin dışındaki
hükümler ile hükmetmek gelir. Konuyla ilgili olarak Abdülkadir Udeh'den alıntı
yapalım: "Çağımızda reddetmek, kabul etmemek yoluyla küfrün açık örneklerinden
bir tanesi de, Allah'ın şeriatiyle hükmetmeyi kabul etmemek ve onun yerine
insanlar tarafından konulmuş hükümleri, kanunları uygulamaya koymaktır. Çünkü
İslâm dininde asıl olan kural, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmenin farz, ondan
başka kanun ve hükümler ile hükmetmenin ise haram olduğudur. Kur'ân-ı Kerim'in
bu hususa dair nasları gâyet açık ve kesindir.
İslâm şeriatine aykırı her
türlü yasa ve hükmün bâtıl olduğu hususunda fakîhler ile ilim adamları arasında
görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Yine onların ittifakına göre İslâm dışı 
hükümlere itaat gerekmez, hatta İslâm şeriatine aykırı olan her şey,
müslümanlara haramdır. İsterse bu haramı emreden ya da mubah kılan egemen
otorite ya da başkası olsun. Yine ittifakla kabul edilen hususlardan bir tanesi
de şudur: Sahih olduğuna inandığı bir te'vile dayanmaksızın müslümanlardan her
kim Allah'ın indirdiklerinden başka hükümler ortaya atarsa, o kimseler hakkında
Yüce Allah'ın verdiği "kâfir, zâlim ve fâsık" hükümleri verilir. Meselâ, başka
bir hükmü ondan daha üstün, daha güzel gördüğü için İslâm'ın öngördüğü cezaları
ve hükümleri uygulamaktan yüz çeviren bir kimse, kesinlikle kâfirdir, daha önce
iman etmiş ise bu tavırlarıyla mürted olur.
İttifakla kabul edilen
hususlardan bir diğeri: Allah'ın ya da peygamberinin emirlerinden herhangi
birisini reddeden bir kimse, bunu ister şüphe ve tereddüt yoluyla, isterse de
terk ve kabul etmemek yoluyla, isterse de o hükme teslim olmamak dolayısıyla
reddedecek olursa İslâm'dan çıkar, mürted olur. Çünkü sahâbe-i kirâm, zekât
vermeyi kabul etmeyenleri mürted olarak değerlendirmişlerdir. Yüce Allah
kendisinin ve Rasûlünün hükmünü teslimiyetle kabul etmeyenlerin kâfir
olduklarına dair açık hükmünü indirmiştir: "Rabbine andolsun ki, onlar kendi
aralarındaki anlaşmazlıklarda Senin hükmüne başvurmadıkça ve verdiğin hükmü,
içlerinde bir sıkıntı olmaksızın tam bir teslimiyetle kabul etmedikçe iman etmiş
olmazlar." (4/Nisâ, 65)[2]     




 




[1]
Hüseyin K. Ece, a.g.e. s.458-459.




[2]
Abdülkadir Udeh, et- Teşrîu'l-Cinî el-İslâmî, Beyrut, 2/708-710 -İslâm Ceza
Hukuku ve Beşerî Hukuk-