Fecir | Konular | Kitaplar

a) Cisimlerin So adan Yaratılması Esasına Dayanan Delil.

a

a) Cisimlerin
Sonradan
Yaratılması
Esasına
Dayanan
Delil.

Kelâm âlimleri bu delîli şöyle
açıklarlar: Bu âlem, suretiyle ve maddesiyle hâdistir (sonradan varolmuştur).
Her hâdis (sonradan varolan) mutlaka bir muhdise (mucide) muhtaçtır. O halde bu
âlem de bir muhdise muhtaçtır. O da yüce Allah'tır. Bu âlemin sonradan
yaratıldığı gözlem ve aklî delillerle ispat edilmiştir. Söyle ki: Âlem; (Evren)
cevher ve arazlardan meydana gelmiştir. Ârâz, cisimlere ârız olan hareket,
sükûn, ictima (birleşme), iftirâk (ayrılma) hâlleridir. Bu hâllere "ekvân-ı
erbaa (dört oluş) denir. Ekvân-ı erbaa, cisimlere değişik hâl ve şekiller veren
sıfatlardır. Bu sıfatların hepsi sonradan varolmuştur. Sükûndan sonra hareket,
karanlıktan sonra aydınlık, beyazlıktan sonra siyahlık hâllerinin oluştuğu gibi.
Bu ârâzlar yok olduktan sonra görülmezler. Görülmemeleri hâdis olduklarının,
yani sonradan yaratıldıklarının delilidir. Hâdis olmasaydılar, vacip (varlığı
kendinden) olmaları gerekirdi. Vacip olsaydılar bu defa da, zıdlarının
gelmesiyle yok olmamaları gerekirdi. Halbuki zıdları gelince yok oluyorlar. O
halde vacip değil, hâdistirler. Hâdis oldukları sabit olan ârâzlar, kendileriyle
birleştikleri cevherlerin de hâdis olduklarının delilidir. Çünkü hâdis, ancak
kendisi gibi hâdis olan cisimle birlikte olur. Cevherler (cisimler) de mutlaka
bu dört durumdan birisiyle birliktedirler. O halde cevher ve ârâzlardan ibaret
olan bu evren hâdistir sonradan yaratılmıştır. Her hadisin de bir muhdise
ihtiyacı vardır. O muhdis ise; bu âlem cinsinden olmayan varlığı zatının icabı,
yani Vâcibu'l-Vücud olan mutlak kemâl sahibi Allah Tebârek ve Teâlâ'dır.
Bu âlemi yaratan varlık;
Vâcibu'l Vücud değilse Mümkiniu'l-Vücud'tur. Yani vücudu sonradan yaratılmıştır.
O hâlde o da, varlığında başka bir yaratıcıya muhtaçtır. Şayet o yaratıcı da bu
mucit gibi başka bir yaratıcıya muhtaç ise; yaratıcılar zincirinin böylece
sonsuzluğa doğru silsile hâlinde devam edip gitmesi gerekir. Böyle bir teselsül
ise batıldır, mümkün değildir. Varlığı farzedilen bu yaratıcılar silsilesinin
bir noktada durması ve başkasına muhtaç olmayan, her bakımdan mükemmel, varlığı
zâtının gereği olan bir yaratıcıya dayanması şarttır. Bu varlık, âlemin
yaratıcısı olan Allah'tır.

[1]


[1]
Cengiz Yağcı, Şamil İslam Ansiklopedisi: 1/114.