Fecir | Konular | Kitaplar

Şirk, Küfür ve İrtidaddan Korunma Yolları

Şirk

Şirk, Küfür ve
İrtidaddan Korunma Yolları

Muvahhid bir mü'min olabilmek,
öyle yaşayabilmek ve Allah'ın râzı olacağını ve kulları için seçip beğendiğini
belirttiği İslâm dini üzere ölmek, bir müslümanın, bir mü'minin en büyük
emelidir. Yüce Allah'ın da emri budur, bütün peygamberlerin ümmetlerine tavsiye
ettikleri de budur. "Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkmak gerekiyorsa
öylece, hakkıyla korkun ve ancak müslümanlar olarak ölün." (3/Âl-i İmrân,
102). Kişinin âhiret hayatında Yüce Rabbimizin azâbından kurtulup ebedî
mükâfatlarına nâil olabilmesi, günahlarının bağışlanabilmesi, ancak mü'min
olarak, muvahhid olarak Yüce Allah'a herhangi bir şeklide herhangi bir şeyi, bir
kimseyi, kurum ve nesneyi, madde ya da mânâyı, ideoloji ve putu şirk/eş
koşmayarak Rabbine kavuşmasına bağlıdır. Çünkü kim Allah'a şirk koşarak ölürse
cehhenneme girecektir. (Buhârî, Tefsîr 2, Sûre 22, Eymân 19, Cenâiz 19; Müslim,
İman 150, 151 ve 4/Nisâ, 48, 116). Kim de Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığı
gerçeğini bilerek ve Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmaksızın ölürse, o da cennete
girecektir (Buhârî, Cenâiz 1, Rikak 13, 14, Tevhid 33; Müslim, İman 43, 150,
151; Tirmizî, İman 18; Nesâî, Cihad 18).
Bu büyük gerçeği Kur'ân-ı
Kerim'in hemen hemen her sayfasında çeşitli şekilde dile getirilmiş olarak
görebilmekteyiz. O halde müslümanın iman ve tevhid konularında gereken
hassâsiyeti göstererek imanını her nefes, her an ve her durumda korumaya, ona
herhangi bir zarar getirmemeye çalışması, bunun için âzamî gayretini harcaması
gerekmektedir. Bunun için, yani imanı korumak ve şirk ve irtidaddan korunmak ve
küfre yaklaşmamak için gerekli olan bazı önemli hususları kısaca sayalım:
Sahih bir iman, akaid bilgisi
ve güçlü bir inanma/yakîn,
Kur'ân-ı Kerim'in ve sahih
sünnetin emir ve teşvik ettiği amel ve ibâdetlere önem vermek, bunları yerine
getirmek için âzamî gayret harcamak,
Allah'ın ve Peygamberinin
uyarılarına dikkat ederek, sakındırdıklarından kesinlikle uzak kalmak, hatta o
yasaklara yaklaşmamak,
Akîdemiz uğrunda gereken
mücâdeleyi vermekten hiçbir şekilde geri kalmamak; inancımızla taban tabana zıt
bir ortam içerisinde yaşamanın ıstırabını kalbimizin derinliklerinde duymak,
Akîdemizi hâkim kılmak azmi ve
emelini daima canlı tutmak, bu uğurda aynı hedefi paylaşanlarla bir ve beraber
olmak,
Allah'ı ve Rasûlünü yakından
tanımak ve herşeyden çok sevmek, onların emir ve buyruklarını bütün emir ve
direktiflerden üstün tutmak, onlara bağlanmayı her şeyin önünde bilmek, onların
rızâlarını esas almak,
Yüce Peygamberimizin yolundan
ayrılmayan, onun sünnetini baştacı bilen, onun dışında izlenmeye, yolundan
gidilmeye değer hiçbir kimsenin varlığını kabul etmeyenleri, başta sahâbeleri,
güzel bir şekilde onların izinden gidenleri mümkün mertebe yakından tanımak,
onların bu akîde uğrunda verdikleri mücâdele ve cihadı, kendi mücâdele ve
cihadımız için yol azığı edinmek,
İslâm'a, Kur'an ve Sünnet
esaslarına kesin ve tâvizsiz bir şekilde bağlı kalmak, dinî vecîbeleri ihlâsla
yerine getirmek,
Yüce Peygamberin dahi küfürden,
şirkten, riyâkârlıklardan ve benzeri kalbî/imanî hastalıklardan Allah'a
sığındığını bilerek, hatırlayarak, imanımızı son nefesimize kadar muhâfaza
edebilmek için Rabbimize daima duâ etmek, yalvarmak, fiilî olarak duâ bâbından
elimizden gelen tüm gayreti göstermek. Rasûlullah (s.a.s.) duâlarında:
"Sonrası küfür olmayan bir iman" ister (Tirmizî, Deavât 30); her namazın
akabinde "küfürden, fakirlikten ve kabir azâbından" (Nesâî, İstiâre 16,
29), "küfürden ve borçlanmaktan" Allah'a sığınırdı (Nesâî, İstiâze,
16, 29). Hz. Ebû Bekir'e ve onun şahsında bütün mü'minlere sabah akşam yapmasını
tavsiye ettiği duâda, "şirkten" Allah'a sığınmak yer almaktadır: "Bile
bile şirk koşmaktan Allah'a sığınırım, bilmediklerimden de Senden af dilerim"
(Ebû Dâvud, Edeb 102)[1]


[1]
M. Beşir Eryarsoy, İman ve Tavır, s. 351-354.