Fecir | Konular | Kitaplar

Seyyid Kutub'un Kısaca Hayatı

Seyyid Kutub




Seyyid Kutub'un
Kısaca Hayatı

 

Seyyid Kutub 1906 yılında Asyut'a bağlı
köylerden birisinde, muhafazakar, varlıklı fakat cömertçe harcamalarda bulunan
bir babadan dünyaya geldi. Babasının geçim kaynağı, geniş sayılabilecek
arazilerinin gelirleri idi. Bu arazilerinde ücretle çiftçi çalıştırırdı ama
giderleri gelirlerine hiçbir zaman denk olmazdı. Fazla harcamaları dolayısıyla
biriken borçlarını ödemek amacıyla arazisini azar azar satıp duruyordu.

Seyyid'in annesi gittikçe eksilen arazilerinin
birgün ellerinden tamamen çıkmasından korkuyor ve oğlunun gelecekte eli iş
tuttuğunda babasının satmakta olduğu arazi parçalarını geri alacağını umuyordu.



Seyyid Kutub'un kullandığı ifadeye göre babası,
kültüre düşkün, aydın bir kimse idi. Ulusal Parti'ye mensup ve bu partinin resmi
gazetesine abone idi. Bu sebeple oğlunu yeni açılan okula verdi. O sıralarda
henüz altıyı aşmayan küçük yaşına rağmen açık ve belirgin üstünlükler, başarılar
gösterdi. Bu okulda dört yıl geçirdi. On yaşına gelince de Kur'an'ın tamamını
ezberledi. Bundan üç yıl sonra Kahire'ye lise tahsilini dayısının gözetiminde
yapmak için gitti. Daha sonra da Dar'ul Ulum'a girip oradan mezun oldu. Köyde
geçirdiği dönemlerden beri okumayı severdi. Eline geçen her şeyi okurdu. Hatta,
çocukluğunda, her dönemde halkın sığındığı hurafe dolu büyü kitaplarını bile
okudu. Bu bakımdan yazmaya erken dönemlerde başlaması doğaldır.

Mısır edebiyatının yenilikçilerinin en
ünlülerinden olan Abbas Mahmud el-Akkad ile ilişki kurup uzun bir süre öğrencisi
oldu. Onun görüşlerini benimsiyor, savunuyor ve bu uğurda edebi tartışmalara
giriyordu. Otuzlu yılların ikinci yarısında ve daha sonraki yıllarda yayınlanmış
edebi dergilere göz atanlar, bu tür mücadelelerin çokça örneklerini görebilir.

Seyyid her ne kadar Akkad'ın öğrenciliğini yapıp
ondan yararlanmışsa da yine de bağımsız bir ruha sahipti. Onun bu bağımsızlığı
edebiyatta adeta kendine has yeni bir üslub ortaya koydu. Halbuki onun hocası
Akkad, felsefi-edebi üsluba daha yakın bir kimse idi. Belki de Seyyid Kutub'un
bu durumu, köyde yetişmesinden, duygu ve hayallerle dolup taşan psikolojik bir
yapıya sahip olmasından kaynaklanıyordu. Ayrıca o hürriyeti seven ve zulmün
hiçbir türünden hoşlanmayan bir kişiliğe sahipti.

Edebiyat konusunda yabancı kültürlerle ve
özellikle İngiliz kültürü ile ilişkisi büyüktü. Bu konuda Akkad'ın büyük etkisi
oldu.

Batı edebiyatının her zaman için felsefi bir
takım görüşleri yansıttığı bilinen birşeydir. Fakat eski Arap edebiyatı böyle
değildir. Eski Arap edebiyatının bir bölümü bazı fikir gelişmeleri yansıtırken,
bazısı da hiçbir şey yansıtmamaktadır. Bu da refahın, zevkin, zevke dalmanın
veya dünyevi nimetlerden yararlanmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Seyyid Kutub'un düşünce hayatını genel olarak üç
ayrı aşamaya ayırabiliriz:

1-
İslam'a yönelişten önceki aşama.

2-
İslam'a genel olarak yöneliş aşaması.

Bu iki aşama bir dereceye kadar iç içedir. Çünkü
ikinci aşama birincisinin bir takım tohumlarını taşımakla birlikte, birinci
aşama da tümü ile İslam'dan kopuk bir aşama değildi.

3-
Sınırları belli İslama yöneliş aşaması.