Fecir | Konular | Kitaplar

Batıda ve Batılılaşmış Toplumlarda Kadın

Batıda ve Batılılaşmış Toplumlarda Kadın




Batıda ve
Batılılaşmış Toplumlarda Kadın:

 
Eski câhilî düşünceler, modern
dünyanın "izm"lerinde de farklı biçimlerde bütün çirkinliğiyle gözler önüne
serilmiştir. Bilindiği gibi Rönesansla başlayıp Aydınlanma Çağı ve Endüstri
Devrimiyle günümüze kadar devam eden, akılcı ve pozitivist temele oturan
modernizm; Batının geçirdiği tarihî sürecin doğal bir sonucudur. Modernizm
hayatı sekülerleştirip, her türlü dogmaya karşı olduğunu söylerken sahih-muharref
ayrımı yapmamış, tahrif edilmiş dinî düşüncelerden topladığı verileri, sahih din
için de genelleştirmiştir. Artık modernizm, sadece Ortaçağ kiliselerinin ruhban
sınıflarını değil; tarihte oluşmuş tüm geleneksel değerler yanında sahih din
değerlerini de karşısına almaktadır. Modern insanın kadına bakış açısında hiçbir
zaman sahih-muharref ayrımı yapılmadığı görülmektedir.
Batı mâcerasında kadın
konusundaki yaklaşımlara bir göz atacak olursak, Hıristiyanlığın, Yunan ve Eski
Roma kültüründeki "kadının ikinci sınıf bir varlık" olduğu anlayışını
düzeltmemiş olduğunu hatta kadının aşağılanmasının Hıristiyanlıkta daha da
güçlendiğini görürüz. Kadın öylesine kötülenmiştir ki 6. Yüzyılda Mason
meclisinde kadının ruhu var mı, yok mu diye ciddî bir şekilde tartışılmıştır.
Batı tarihinde kadına yapılan zulümler önemli bir yer tutar. Acaba bu zulümler,
tarih sayfaları arasında mı kalmıştır, yoksa kılık değiştirerek başka şekillerde
mi devam etmektedir? Eşitlik, özgürlük, bağımsızlık söylemlerinin
bayraklaştırıldığı günümüzde kadının aşağılanması ve sömürülmesi bitmiş midir?

Modernizm bütün değerleri
tüketerek, dünya genelinde yepyeni bir sistem oluşturma iddiasında. Bunu
yaparken de insanın varoluş nedenini çarpıtarak "insan"ı sömürmektedir. Ve
modern düşünce, insanın tüm zaaflarını kışkırtarak korkunç bir tüketim
alışkanlığını "moda" adı altında sunmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında "çağdaş
kadın" aldatmacası içerisinde kadının sömürülmesi ciddî boyutlara ulaşmıştır.
Sanayi Devrimi ile ucuz iş gücüne duyulan ihtiyacı karşılamak üzere kullanılan
kadınların, bugün de bir reklam aracı olarak kullanıldığı herkes için âşikârdır.
Kadın fizikî güzelliğini sağlamak için kendisine sunulan kozmetikleri
tüketirken, başkalarının da tüketmesi için hazırlanan her türlü reklamda bir
nesne olarak cinsel kimliği ile kullanılır. Kapitalizmin hayatiyeti için gerekli
olan sınırsız tüketim "reklam" ile sağlandığına göre kadın, reklamcıların
dolayısıyla kapitalizmin kullandığı vazgeçilmez bir sömürü unsurudur.
Modern düşüncede genellikle
kadın, bilgisi, görgüsü ve ahlâkıyla değil; kendi güzelliğini pazarlayabildiği
oranda değer kazanır. Öyle ki günümüzde haremin değil; harem duvarlarının
kaldırıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. "Modernizmin evleri, işyerlerini ve
sokakları kaplayan hareminde sadece genç, güzel ve bu özelliklerini bir şekilde
pazarlamaktan kaçınmayan kadınlara yer vardır."    
Modernizmde hayat bulan
feminist hareketler kadın-erkek arasındaki uyum yerine, haksız bir rekabet
ortamı oluşturarak iki cinsi birbirine düşman hale getirip fıtratı bozmaktan
başka bir fonksiyon görmemektedirler. Dünyada ve yaşadığımız toplumdaki kadının
problemlerini bu şekilde ortaya koymak ise tam bir çözümsüzlüktür. Feminizm,
ahlâkî kuralları kadının özgürlüğünü sınırladığı gerekçesiyle protesto
etmektedir. Kadın özgürlüğünden anlaşılan ise onun eğitim, sosyal ve siyasî
hayata katılımı değil; âile, eş ve çocuğun sınırlayıcılığının(!) keşfedilerek
câzibesini kullanma yolunda serbestliğidir.
Türkiye'de kadın özgürlüğü ve
bağımsızlığından dem vuran dergilerdeki ağırlıklı konular kadınların gerçek
problemleri değil; cinsellik, moda gibi konular olmakta, siyaset ile ilgili
verilen haberler ise ancak dedikodu düzeyinde sunulmaktadır. Dergilerin
genelinde oluşturulmaya çalışılan kadın tipi ise "akleden, sorgulayan, bilgili"
tanımlamalarının çok ötesinde "çağdaş, câzibeli, tehlikeli ve yasak ilişkiler
deneyebilen, sıradışı" kadın tiplemesidir. Bu da kadının özgürleştirileceği
yerde, kelimenin tam anlamıyla "kullanıldığı"nın göstergesi değil midir?
Kısacası, çağımız
câhiliyyesinde kadın, özgürlüğü ve kendi kimliğini bulma adına, onurlu, şerefli
konumunu bir kenara itip câhilî oyunların kurbanı olmuştur. Arap toplumunda diri
diri toprağa gömülen kadın bugün, kendi mutluluğu ve bağımsızlığı iddiâsıyla
tezgâhlanan oyunlarla toplum bataklığına yine diri diri gömülmektedir. Ancak bir
farkla; bu defa kadın gerçekten diri diri bir batağa girdiğinin farkında
değildir. Modern dünyanın kendisine sunduğu imaj ve kimliği, kutsadığı ve onu
gerçekleştirebilmek için tüm değerlerini fedâ ettiği müddetçe de bunu farketmesi
mümkün olmayacaktır.      
Modern dünyanın, geleneği
sorgulayıp reddetmesiyle, kadının İslâm'daki konumu gündeme gelmiş ve temel
amacı İslâm'a saldırı olan bu zihniyet, kadın konusunda kültürel İslâm'da
kullanılmaya elverişli noktalar yakalayabilmiştir. Müslümanlar yapılan
saldırılara cevap verme çabasıyla çeşitli kaynaklara başvurmuşlar, ancak
çoğunlukla gerçek İslâm'ın kadına biçtiği konumu yansıtır mâhiyette güncelliği
olan veriler ortaya koyamamışlardır. Çünkü pek çok konuda olduğu gibi bu konuda
da kalkış noktaları, tarih içinde şekillenen yorumlar olmuş ve bu yorumlar
Kur'ânî çerçeveyi ortaya koymada yardımcı olacağı yerde engelleyici bir etki
oluşturmuştur. Bu etkinin oluşması, gerek insanların bu yorumları ele alış
tarzından, gerekse yorumların bizzat içeriklerinden kaynaklanmıştır.[1]  

 

 



[1]
H. Koç, F. Candan, Kur'an Çerçevesinde
Kadın, Haksöz, sayı 31, Ekim 93, s. 25-27.