Fecir | Konular | Kitaplar

İslâm'da Kadın.

İslâm




İslâm'da Kadın
 

19. Asırdan itibaren İslâm toplumunda
kadının yeri çok tartışılmış, çeşitli inanç çevreleri ve düşünce akımları bu
konuyu kendi açılarından ele almışlardır. "Geleneksel kadın", "Türk kadını",
"Avrupaî kadın", "çağdaş kadın", feminist kadın", "özgür kadın", "müslüman
kadın" bugün savunulan başlıca kadın tipleridir. Kadın konusunu çeşitli
açılardan inceleyen bu tür farklı, hatta birbirine zıt görüşlerin ileri
sürülmesi, konunun daha iyi anlaşılması bakımından esas itibarıyla faydalı ise
de, bazen kavram kargaşasına yol açtığı için sakıncalı ve hatalı da
olabilmektedir. Zâten uzun zamandır yaşadığımız ülkede de kadın hakkında yazı
yazmak ve yayın yapmak bir âdet haline gelmiştir. Son yıllarda sadece
müslümanlar tarafından bu konuda yazılan iki yüzün üzerindeki kitap ve sayısız
makale de bunun bir örneğidir. Kadın konusunda kimin, neyi, ne adına, niçin ve
ne maksatla savunduğu iyi bilinmelidir. Aksi halde İslâm'la ilgisi bulunmayan
birtakım görüşler İslâm'a mal edilebilir; hakla bâtıl karıştırılabilir.
Unutmamalı ki, bâtılın en tehlikelisi, hak adına ve içine haktan bazı şeyler
karıştırılmış olanıdır. Az da olsa içinde bâtıl bulunan hak da hak olma
özelliğini kaybetmiş olabilir.   
Dünyanın çeşitli toplumlarında
kadın tümüyle horlanırken gelen İslâm, onu tutup yükseltmiş, erkekle aynı düzeye
getirmiştir. Toplumun yanlış anlayışını değiştirerek kız çocuğunun da erkek gibi
Allah'ın lütfu olduğunu, Allah'ın dilediğine kız, dilediğine erkek çocuğu
vereceğini vurgulamıştır (42/Şûrâ, 49-50). Arap câhiliyye toplumunda, ölen
kişinin karısının da vârislerine intikal ettiğini, kadının üvey oğlunun veya
erkeğin en yakın vârisinin, onunla mehir vermeden evlendiğini veya başkasıyla
evlendirip mehrini kendisi aldığını biliyoruz (Bkz. Buhârî, Tefsîr, Nisâ Sûresi;
Ebû Dâvud, nikâh 23). Bazı kimselerin de, vasîsi bulundukları yetim kızların
mallarına konmak için onlarla evlendiklerini veya oğullarıyla evlendirip yetim
kızın malının başka bir kimseye gitmesine engel olmak istediğini de Kur'an haber
veriyor. Kur'an, kadını, miras ile intikal eden bir eşya durumuna düşüren bu
aşağılayıcı gelenek ve uygulamaları kaldırıp kadına özgürlük getirmiştir
(4/Nisâ, 4, 19-21).       
İnsanlığı yüceltici Hak
inkılâplar manzûmesi olan İslâm Dininin en yüce amelî inkılaplarından biri de;
kadınlık toplumunu mümtaz konumuna çıkarmak ve ona temel haklarını vermek
olmuştur. Fizikî yapıda, vicdâni kişilikte ve hayatın biyolojik vazifelerinde
farklı bir karakter arzeden kadın, İslâm şeriatinde erkekle tam bir eşitlik
içindedir.
Rabbimizin "Ey insanlar!
Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık..." (49/Hucurât, 13) anlamındaki âyeti
ile yaratılış birliği ve eşitliğini açıklayan İslâm Dini, kadının ikinci
derecede bir yaratık olduğunu veya varlığının erkeğin mevcûdiyetine bağlı
bulunduğu anlayışını kesinlikle reddetmiştir. Kadını özel bir şahsiyet olarak
değerlendirmiş ve onun öz varlığını muhâtap tutmuştur. İslâm Dininde namaz,
zekât, oruç, hac gibi ibâdetler, erkeklere emredildiği gibi kadınlara da
emredilmiştir. Yasaklar her iki cins için müşterek olarak konulmuştur. Mülk
sahibi olma gibi tasarruf çeşitlerinin her biri erkekler için olduğu gibi,
kadınlar için de garanti altına alınmıştır.
İslâm nizamında, sosyal,
iktisadî, rûhî ve bedenî zarûretler nedeniyle, birkaç konuda erkekle kadın
arasında kısmî farklılık arzeden durumlar mevcuttur. Ancak bu farklar, sahip
olduklar haklar mükellef kılındıkları görevlere tekabül eden erkekler için
üstünlük sağlayıcı bir nitelik arzetmez. Bilâkis İslâm nizamının bütünü
içerisinde tam bir eşitliği ve adâleti ortaya koyar. İnsan varlığına en üstün
değeri veren, beşer topluluğu içinde de kadına mümtaz bir mevki tahsis eden
İslâm, kadın erkek eşitliğini tanzim etmekle yetinmemiştir. Fizikî ve rûhî
yapısı erkeğe nazaran daha hassas olan kadına, fıtratın gerektirdiği ihtimamı
göstermiş ve gösterilmesini öğütleyerek onu yüceltmiştir. İslâm'da kadın
varlığına verilen değeri kavrayabilmek için onu kız çocuğu, zevce ve anne olarak
ele almak lâzımdır:
1) Erkek çocuk ile kız
çocuk arasında ayrım yapan, erkekle gururlanıp kız çocuğunu ikinci derecede
değerlendiren câhiliyye mantığı ve uygulamasını şiddetle red ve tenkit eden
İslâm, özellikle kız çocuğuna farklı bir şefkat ve ilgi göstermiştir.
Peygamberimiz, kız çocuğunu küçümsemeyen ve erkek çocuğunu ona tercih etmeyen
kişiye büyük ecirler olduğunu bildirmiştir. Çocuğun terbiyesi üzerinde ciddî ve
hassas olunmasını emreden İslâm Dini, gelecek neslin mânevî mimarları olacakları
için, özellikle kız çocuklarının eğitimine dikkatimizi çekmiştir. Aziz
Peygamberimizin şu sözü, kız çocuklarına gösterilmesi gereken ilginin
dinimizdeki önemini ve mükâfatını bildirmektedir: "Bir mü'min iki kızını (bâliğa
olup evleninceye kadar) güzelce terbiye eder, ihtiyaçlarını karşılarsa, ben ve o
kimse (iki parmağın birbirine yakınlığı gibi birbirimize yakın olarak) Cennette
olacağız." (Tirmizî, hadis no: 1915)
2) İslâm Dininde, kız
çocuğunun şahsında kadın varlığına büyük önem verildiği gibi, zevce olarak da
kadına büyük değer bahşedilmiştir. İslâm inkılâbı tarihinin en muhteşem nutkunu
irad buyurdukları Vedâ hutbesinde, Yüce önderimiz şöyle buyurmuştur: "Ey
insanlar! Kadınların haklarına riâyet etmenizi ve bu hususta Allah'tan
korkmanızı tavsiye ediyorum. Siz kadınları, Allah'ın emâneti olarak aldınız.
Onların nâmuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz.
Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır."
(Müslim, Hac 147, 194; Tirmizî, Fiten 2, Tefsir 2; Buhârî, Tecrîd-i Sarîh
Terc. ve Şerhi, 10/432)
Peygamberimiz, İslâm
nizamındaki öneminden ötürü sık sık değindikleri kadın haklarına riâyet
olunmasını ısrarla emir buyurmuş ve mü'minlere daima şu öğüdü vermiştir:
"Kadınlar hakkında birbirinize hayrı (ferâgatı, hoşgörüyü, ikrâmı) tavsiye
ediniz." Kur'an'ın, "... kendileriyle iyi geçinin..." (4/Nisâ, 19)
şeklindeki düsturu ile, haklarına saygı duyulmasını kanunlaştırdığı
kadınlarımızın değerini açıklayan hadislerinde Sevgili Peygamberimiz şöyle
buyurmuştur: "En güzel dünya nimeti, insanın sahip olabileceği nimetlerin en
hayırlısı: Zikreden dil, şükreden kalp ve insanın iman doğrultusunda  yaşamasına
yardımcı olan kadındır." (Tirmizî, Birr 13). Peygamberimiz, mü'min
erkeklerin fazîletini yansıtan değer ölçüsünün kadınlara insanî ve ahlâkî
davranışlar göstermek olduğunu şu veciz sözleri ile açıklamıştır:            
"Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır." (Müslim,
Birr 149). "Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar
değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir." (İbn
Mâce, Edeb 3; Ebû Dâvud, Edeb 6, Rikak 22, İ'tisâm 3; Müslim, Akdiye 11)
3) Kur'an ifâdelerinde
yüceleşen, Peygamber hadislerinde kudsîleşen anne olarak, islâm Dininde kadına
verilen değeri, kelimelerin dar kalıpları içerisinde ifâde edebilmek cidden
kolay değildir. Kadın, anne olarak -Allah'a isyan husûsundaki emirleri hâriç-
kendisine her şekilde itaat edilmesi, saygı duyulması gereken aziz bir
varlıktır. Ona saygı, Allah'a itaat ve saygıdır. "Cennet annelerin ayakları
altındadır." (Ahmed bin Hanbel, Nesâî, İbn Mâce; Keşfu'l-Hafâ, hadis no:
1078) buyuran Peygamberimiz, Kur'an'ın Allah'a ibâdet ölçüsünde emrettiği anne
sevgi ve saygısını İslâm Dinine imanın gereği olarak tavsif etmiştir. "Allah
size, annelerinize itaatsizliği ... haram kıldı." (Buhârî, Edeb 4).
Bir adam gelerek: ‘Ey Allah'ın
Rasûlü, iyi davranış ve hoş sohbette bulunmama en çok kim hak sahibidir? Güzel
geçinmeme, güzel bakmama en lâyık olan kimdir?' diye sordu. Hz. Peygamber
(s.a.s.) "Annen!" diye cevap verdi. Adam: ‘Sonra kim?' dedi. Rasûlullah
(s.a.s.): "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar: ‘Sonra kim?' dedi.
Rasûlullah yine: "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: ‘Sonra
kim?' Rasûlullah bu dördüncüyü: "Baban!" diye cevapladı. (Buhârî, Edeb 2;
Müslim, Birr 1). "Allah'a yemin ederim ki, eğer annene yumuşak ve güzel söz
söylersen, ona yemek yedirirsen, büyük günahlardan sakındıkça, muhakkak cennete
girersin." (Buhârî, Edebu'l-Müfred Terc. 1/12)
Bu ölçüler ışığında düşünelim:
Kız çocuğu olarak yetiştirilmeleri Cennet mutluluğuna iletecek olan; zevce
olarak hakları kutsallaştırılıp ilgi ve şefkat gösterilmeleri, sevilmeleri
ibâdet olarak vasıflandırılan; anne olarak kendilerine saygı gösterilmesi,
Allah'a ibâdet şeklinde değerlendirilen ve Cennet, sevgi ayakları altında kabul
edilen kadın, hangi düzende İslâm nizamında olduğu kadar saygıdeğerdir?
İlâhî yasaları kabul etmeyen
insanlığın bâtıl inanç ve amel yapısı değişmemiştir. İnsanlık, İlk ve Orta çağda
kadına insan hak ve hürriyetini tanımayan sömürücü bir azgınlığın içerisindeydi.
Asrımızda ise kadının fıtrat düzenini inkâr eden korkunç bir bencilliğin ve
aşırılığın zulüm karanlıkları içerisindedir. Tarihî asırlarda olduğu gibi
asrımızda da kadına gerçek değerini verecek ve onu mesut ve huzurlu edecek nizam
İslâm'dır. Kesinlikle bilinmeli ve inanılmalıdır ki, toplumda kadın, İslâm
nizamının yaşandığı ölçüde değer kazanacaktır.[1]

 



[1]
Ali Rıza Demircan, İslâm Nizamı, c. 2,
s. 90-95.