Fecir | Konular | Kitaplar

4) Hareketlerde Ağırbaşlı Olma

4




4) Hareketlerde
Ağırbaşlı Olma:

 
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
"... Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere
vurmasınlar (Dikkatleri üzerlerine çekecek şekilde yürümesinler)." (24/Nûr,
31). Peygamberimiz (s.a.s.)'den de şöyle rivâyet edilmiştir:
"Cehennemliklerden görmediğim iki sınıf vardı. (Biri) yanlarında sığır
kuyrukları gibi kamçılar (coplar) bulunup, onlarla insanları döven bir kavim!
(Diğeri) Giyinmiş çıplak kadınlar; dikkatleri çekmek için salınarak yürüyen,
kırıtan ve başlarını deve hörgüçleri gibi yapan kadınlar! Bunlar cennete
giremedikleri gibi, onun kokusunu da duyamayacaklardır. Halbuki onun kokusu şu
kadar ve şu kadar uzaktan duyulacaktır." (Müslim, Libâs 125, hadis no: 2128)
(Müslüman bayan, erkeklerin
bulunduğu sosyal hareketlere katılır veya yabancı erkeklerle meşrû ölçüler
içinde konuşurken, her şeyden önce dişiliğiyle değil; kişiliğiyle bulunmalıdır.
Bir kadın için, sosyal hayatta tesettür her şey değil; bir şeydir. Onsuz olmaz
ama, onunla da her şey tamamlanmış değildir. Bırakın kahkahayı, aşırı ve sesli
gülme, yabancı erkeklerle şakalaşma, gereksiz samimi tavırlar, kadınsı işveler,
yapmacık edâ ve sesin güzelleştirilmesi için doğal olmayan çabalar vb. iffetli
müslüman bir hanıma yakışmayacak ve müslüman insanlarca yadırganacak ya da
farklı gözle değerlendirilecek her türlü tavırdan kaçınılması gerekir. Müslüman
kadının bu ölçülere riâyet etmeden sosyal hayatta yer alması ya da erkeklerle
konuşması, hem kendine, hem dâvâsına, hem tesettürlü hanımlara, hem İslâm'a ve
hem de müslüman kadınların toplumda müslümanca yer etmesi için gereken ortamın
ve örfün oluşması önündeki zincirlerin kırılma çabalarına çok büyük zararlar
verecektir.)
Bazı müşterek görüşme âdâbı
kaybolduğunda ne yapılmalıdır? Daha önce ifâde edilen görüşme edeplerine
müslüman erkek ve kadının önem vermesi ve bunlara bağlı kalması gerekir. Fakat
herhangi bir yerde bu âdabın tamamı ya da bir kısmı kaybolduğu zaman yapılması
gereken davranış ne olmalıdır?   
Edeplerin kaybolduğu ölçüde
bozulma olur; görüşme ve bir araya gelmelerde müslüman erkek ve kadının
duyacakları rahatsızlık olur, günahlara kapı açılır, şeytana dâvetiye
çıkarılabilir. Bazı edeplerin kaybolması durumunda müslümanın, mevcut maslahatı
ve muhtemel bozulmayı kıyaslayarak, hangisi daha ağır basıyorsa ona göre hareket
etmesi gerekir. Bu konuda ölçü, nefis ve hevâ, çevre ve özgürlük anlayışı değil;
İlâhî sınırlar ve takvâ bilinci, hayırda yardımlaşma  olmalıdır.
Görüşme ortamından ve sosyal
ilişkilerden kaçınmak, müslümana çeşitli zorluklar getiriyorsa, müslüman erkek
ve kadının zorluğu kaldıracak şekilde, zarûret miktarı mevcut durumu kabul
etmesi, kesin haram olan sınırlara geçmemek şartıyla kolaylığı ve ruhsatı tercih
etmesi gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Allah dinden sizin üzerinize bir
zorluk kılmadı." (22/Hacc, 78).
Müslüman kadın veya erkeğin bir
sosyal ortamda bulunması, hayra götürüyor veya şerden uzaklaştırıyorsa, Allah'a
tevekkül ederek orada bulunmaları, bazı yanlışları düzeltmek için çaba
göstermeleri gerekir.
Bazı müslümanlarda, cehâlet
veya zarûretten dolayı bazen görüşme âdâbına aykırı davranma olabilir.
Mü'minlerin kardeşleri hakkında dikkatli olmaları, Allah'tan sakınmaları,
dillerini kötü sözlerden korumaları ve asılsız iftiradan uzak durmaları gerekir.
Bu hususta ifk hâdisesi bir ibrettir. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:
"Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi
olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu
sanıyorsunuz. Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç)tur. Onu
duyduğunuzda: ‘Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz, hâşâ! Bu, çok büyük bir
iftiradır' demeli değil miydiniz?" (24/Nûr, 15-16). Rasûlullah da:
"Kişinin her duyduğunu söylemesi, kendisine günah olarak yeter" (Câmiu's-Sağîr,
hadis no: 4358) buyurmaktadır.
Asılsız zinâ iftirası, kişinin
kendi istek ve arzularına uyarak insanları suçlamasıdır. Bu da bazı
müslümanların görüşme âdâbına riâyet etmemelerinden kaynaklanır. Çoğu zaman
yapılması gereken, zâhire bakmakla yetinip görüşme âdâbına riâyet etmeyenlere
itibar etmemek ve onları şer'î âdâba sarılmaya çağırmaktır. Allah gizli olanları
en iyi bilendir. Aynı zamanda, hata yapmakta olan müslümanları kendilerini
düzeltmeleri ve ellerinden geldiği kadar töhmetli yerlerden uzak durmaları
konusunda uyarıyoruz.[1]          

          

 



[1]
A. Ebu Şakka, a.g.e. 1/327-346.