Fecir | Konular | Kitaplar

SIFÂT-I SELBİYYE .

SIFÂT

SIFÂT-I SELBİYYE

Yüce Allah'ın zâtına ve
varlığına yakışmayan, o yüce zât hakkında mümteni' (imkansız) olan vasıflar.
Zaten "selbetmek"; kaldırmak, uzaklaştırmak, tenzih etmek anlamındadır. İşte bu
sebeble Yüce Allah'ın zâtî ve sübûtî sıfatlarının zıdlarına "sıfât-ı selbiyye"
denmiştir ki; bunlar, Yüce Allah'ın zâtına mümteni' olan, yaraşmayan
sıfatlardır. Başka bir deyişle Cenab-ı Hakk, bu çeşit zıt sıfatlarla,
yaratıklara mahsus olan bu olumsuz özelliklerle muttasıf değildir. Bu yüzden
sıfât-ı selbiyye denmiştir ki; şayet böyle bir sıfat verilmemesi düşünülmüş ise,
bu vasıf O'ndan selbedilsin, yani bu özellik O'nun Yüce zâtından kaldırılsın.
İşte bunun için sıfât-ı selbiyyeye "Tenzihât" da denir. Bunun anlamı, "bütün bu
olumsuz özelliklerden, noksanlık ve eksikliklerden Yüce Allah "berîdir, uzaktır"
demektir.
Sıfât-ı selbiyye veya Yüce
Allah'ın zâtından selbedilen hususlar, sıfât-ı zâtiyye ve sıfât-ı sübûtiyye
başlıkları altında sayılan on dört sıfatın zıdlarıdır. Bunlar şunlardır:
1. Adem (yokluk);
2. Hudûs (sonradan
varolmak, öncesinde yokluk bulunmak);
3. Fenâ (varlığının sonu
olmak, belli bir süre sonra yok olup gitmek);
4. Teaddüt (birden fazla
olmak, eşi, ortağı, yardımcıları olmak);
5. Müşâbehet (sonradan
yaratılmış bir şeye benzemek, benzeri ve dengi olmak);
6. Başkasına muhtaç
olmak, kendi kendine var olamamak;
7. Ölü veya cansız
olmak;
8. Câhil (bilgisiz,
ilimsiz) olmak;
9. İradesiz olmak, bir
şeyi bir başka şeye tercih edememek;
10. Âciz (gücü yetmez)
olmak;
11. Görmemek, kör olmak;

12. İşitmemek, sağır
olmak;
13. Konuşamamak, dilsiz
olmak;
14.
Yaratmamak, hiç bir şeyi var edip icad edememek.
Görüldüğü
gibi bu selbî sıfatları, "Yüce Allah şu değildir, bu değildir" şeklinde daha da
çoğaltmak mümkündür. Zira bu tarzda bazı hususları Cenab-ı Hakk'tan selbetmekle
(kaldırmakla), O'nun Zâtına ve vâcib olan sıfatlarına hiç bir şekilde zarar
gelmez. Bununla beraber sıfatlar hususunda İslâm âlimleri şu tarzda ittifak
etmişlerdir:
Şayet isim
ve sıfat tesbit etmeye dinen izin verilmiş ise, yani Kur'ân ve hadislerde bu
sıfat ve isimlere açıkça işaret eden lafızlar var ise; Yüce Allah'a isim ve
sıfat tesbit etmek câizdir. Şayet bu konuda bir yasaklama varsa, yani isim ve
sıfat tesbit etmeyi yasaklayan bir âyet veya hadis varsa; Cenab-ı Hakk için isim
ve sıfat tesbit etmek câiz değildir. Eğer ne izin ne de yasaklama hususunda bir
âyet veya hadis yoksa; değişik görüşler ileri sürülmüş ise de, kabule şâyan olan
görüşe göre, isim ve sıfat verilmesine müsaade edilmemiştir.
İşte sıfât-ı
selbiyye denilen bu olumsuz özellikler, Yüce Allahın zâtından kaldırıldığı için,
"tenzihât" olarak değerlendirilmiş ve sıfat olarak kabul edilmemiştir. Zira
Cenab-ı Hakk, akıl ve hayâle gelen ve gelebilecek olan her türlü eksikliklerden
ve noksanlıklardan münezzeh, bütün kemâl (yetkin) sıfatlarla ve özelliklerle
muttasıftır.[1]



[1]
Cihad Tunç, Şamil İslam Ansiklopedisi: 5/404.