Fecir | Konular | Kitaplar

Kur'an'ın İcaz Örneklerinden Biri "Kısasta Hayat Vardır!".

Kur

Kur'an'ın İcaz
Örneklerinden Biri: "Kısasta Hayat Vardır!"

Kısasın hikmetini anlatan
Bakara sûresi, 179. âyeti Arap dili ve edebiyatı yönünden söz sanatlarının
zirvesidir. Anlam yönüyle olduğu kadar kelâmın vecizliği ve belâğatı yönüyle de
insanları bir benzerini meydana getirmekten âciz bırakan îcaz eseridir.
"Sizin için kısasta hayat
vardır." (Bakara: 2/179)
Bu âyetteki ifâde, bundan önce
geçen, "Sizin üzerinize kısas farz kılındı" âyetine ma'tuftur. Maksat,
rûha kısas hükmünü benimsetmektir. Çünkü kısas, nefislere ağır gelen bir
cezâdır. Bu cümle, belâğatın zirvesinde bir ifâdedir. Arap dilinde bu mânâya
gelmek üzere en çok şöhret bulan atasözü; "El-katlu enfâ li'l-katl = Öldürme,
öldürmeyi yok eder" ifâdesidir. Ne var ki, "Ölümü en iyi ölüm önler" anlamındaki
bu sözden, "Sizin için kısasta hayat vardır" buyruğu her bakımdan daha
belîğânedir. Bu üstünlüğü birkaç yönden ifâde edebiliriz:
1) Harflerin azlığı
bakımından. Burada maksat 10 harfle ifâde edilmiştir. Diğerinde ise 14 harf
vardır.
2) İttirâd vardır. Çünkü
her kısasta hayat vardır. Ancak her öldürme ölümü önlemez. Çünkü zulüm ile
öldürme daha çok ölümü celbeder.
3) Hayat derken
kullanılan tenvin ile bir tür yücelik anlamı verilmiştir.
4) Kısas ile hayat
arasında bir intibak sağlanmıştır. Aslında kısas hayatın yok edilmesi ve hayat
ise kısasın mukabilinde yer alır.
5) İfâdede istenen
doğrudan doğruya hayattır. Ölümün önlenmesi ise yalnızca bunun için gereklidir.
Yoksa, kendiliğinden gerekli değildir.
6) Bir şeyin kendi
zıddında mevcut kılınması şeklindeki garâbet sözkonusudur. Diğer bakımdan zarf,
mazrûfu ihtivâ ederse o şeyin dağılmasını önler. Böylece bizim için sözkonusu
olan kısas, hayatı felâketlerden muhâfaza eder.
7) İfâdede birbirine
yakın anlamlar olmakla beraber tekrardan uzak durulmuştur.
8) İfâdede farklılık ve
selâset (akıcılık) vardır. Çünkü bu ifade ile Araplarca kullanılan cümle
arasında hafif sebeplerin ardarda gelmesi şeklindeki durum, bahis mevzûu
değildir. Çünkü Arap dilinde ardarda gelen harekeli iki harf, ancak bir yerde
vardır. Bu ise, ifâdenin selâsetini (akıcılığın) azaltıp dilde açıklığı
eksiltir. Yine, fâ'dan lâm'a geçiş, elif'ten lâm'a geçişten daha doğrudur (Kısas
kelimesinden sonra hayat kelimesinin gelmesi).
9) Belirli bir sebebe
ihtiyaç göstermemesi bakımından da bu ifâde üstündür. Halbuki öbür ifâde bunu
gerektirir.
10) Vurmayı, yaralamayı
ve öldürmeyi ihtivâ eden bu hükmün hakikatini gösteren cins edâtı olan elif-lâm
ile birlikte kısas kelimesinin kullanılması özelliği öbür ifâdede yoktur.
11) Öldürmeyerek diri
bırakmanın da ölümü önleyeceği vehmi doğuracak fiillerden uzak olması da bir
ayrı özelliktir.
12) Âyet-i kerime,
öldürme için en uygun karşılık olan hayatı ihtivâ etmektedir. Arapların
kullandığı söz ise bunun tersinedir. Çünkü o öldürmeyi içermektedir.
13) Arapların kullandığı
ifâdede bir şeyin bizzât kendisinin yok olmasının sebebi olması şeklindeki vehim
bu ifâdede yoktur. Sözü, sözlerin en yücesi, âyetleri işâretlerin en parlağı
olan Rabbımızı hamd ile tesbih ederiz.[1]


[1]
Âlûsî, Rûhu'l-Meânî, c. 2, s. 51.