Fecir | Konular | Kitaplar

SUHUF.

SUHUF



SUHUF

 

İlk semavi kitaplar; peygamberlere verilen
sahifenin çoğulu. Sahife, yazılı veya yazılacak kâğıttan, kırtastan bir
parçadır. Bu da bizim sahife dediğimiz, safhadan daha genel olarak yaprak ve
varak adı verilen parçadan ibarettir. Çoğulu "sahaif" ve "suhuf"tur. Bu sûretle
sahife ve suhuf, mektuba, risâle ve kitaba da denir.[1]
Peygamberlere verilen bu suhuflardan 10 sahife (Suhuf) Hz. Âdem'e, 50 sahife Hz.
Şit'e, 30 sahife Hz. İdris'e ve 10 sahife de Hz. İbrahim'e verilmiştir.[2]
Sahifeler büyük kitap değillerdir. İndirildiği
cemiyetler, dar bir çevre içinde bulunduğu ve zamanın ihtiyaçları nisbeten az
olduğu için, onların ihtiyacına ve anlayışına hitap eden birkaç sahifeden
ibarettirler.

Bu sahifelerin hiç biri bugün mevcut değildir.
İnsanlar tarafından gereken ehemmiyetin verilmemesi neticesinde o sahifelerin
indirildiği peygamberlerden sonra zamanla kaybolmuştur. Bize gereken şey icmali
iman ile Allah'ın indirdiği bütün kitapların asıllarına inanmaktır. Onlardaki
tafsilatı bilmek mümkün olmadığı gibi, bilmekle mükellef de değiliz. Onlarda
mevcut olup da bizim bilmemiz gereken miktarı, kitabımızda bizlere anlatılmış
durumdadır. "Şüphesiz ki bunlar evvelki sahifelerde İbrahim ile Musa'nın
sahifelerinde vardır." (A'la: 87/18-19) ayetleri bu durumu izah eder.



Ebu Zer'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte,
Allah Teala'nın yüz adet sahife indirdiği beyan olunur. Fakat bu sahifelerin
kimlere ne kadar indirildiği ittifak edilmiş halde olmadığından "indirilen her
kitaba inandım" demek en doğru yoldur.[3]   

Kur'an-ı Kerim'de "Suhuf-u Ûla (ilk sahifeler)"den
bahsedilmektedir. Bunların yukarıda bildirilen sahifeler olduğu anlaşılmaktadır.[4]
Ayrıca A'lâ süresinin 18. ve Necm süresinin 36. ayetlerinde Suhufu İbrahim'den
ve Suhuf-u Müsâ'dan bahsedilmektedir. Bu iki suhufun içerdiği hükümlerle ilgili
olarak Necm süresi 38. ayet ve devamında bilgi verilmektedir. Müsâ'nın
sahifeleri ifadesiyle Tevrat kastedilmekle beraber, İbrahim'in sahifeleri
hakkında Kur'ân'ın dışında, her hangi bir yerde yeterli bilgi yoktur. Hattâ
Yahudilerin ve Hıristiyanların kutsal metinlerinde bile bunlardan söz edilmez.
Sadece Kur'ân-ı Kerim'de birisi Necm suresi 36. ayetinin devamında, birisi de
A'lâ süresinde olmak üzere iki yerde Hz. İbrahim'in getirdiği talimattan bazı
bölümler zikredilmiştir.[5]



Hz. İbrahim (a.s) indirilen sahifelerin mübarek
ramazan ayının ilk gecesi indirildiğine dair Vâsıle b. el-Eska' (r.a)'den gelen
bir rivayet vardır.[6]

Bu sahifelerin ihtiva ettiği hakikatlerin tevhid, ibadet,
ahlâk, muamelât ve ahkâm esasları olduğunu anlamak için herhangi bir vesikaya
gerek yoktur. Çünkü Cenabı Hakkın risâlet ve nübüvvetle ilgili koyduğu
şartlardan ve Kur'ân-ı Kerim'den bunu anlamak kolaydır. Nitekim Necm süresi
38-49 âyetlerinde ilk sahifelerin yani Hz. İbrahim ve Hz. Müsâ sahifelerinin
ihtiva ettiği gerçekler şöyle maddelendirilebilir. Bunlar her peygamberin
getirdiği şeriatte temel esasların aynılığını, değişmezliğini göstermesi
bakımından da önemlidir:

Herkes yaptıklarından mesuldür. Bir şahsın
yaptıklarından ancak kendisi sorumludur.

Hiç kimse başkasının cezasıyla cezalandırılmaz.

Her şahıs yaptığının karşılığını görecektir.

Başkasının yaptığı amellere kimse ortak olamaz.

Hiç kimse yapmadığı amelin karşılığını alamaz.[7]



"Dönüş Allah'adır. Güldüren ve ağlatan, dirilten
ve öldüren; çiftleri, erkek ve dişiyi, döl yatağına düşen meni'den yaratan
O'dur. Öldükten sonra dirilten O'dur. İhtiyaçları veren ve zenginleştiren O'dur.
Gökte ve yerde olanların Rabbı O'dur."
(en-Necm: 53/38-49)

Kur'ân'da peygamberlerin sözlerini ve
mücâdelelerini incelediğimiz zaman, kendilerine indirilen sahifelerin içeriği
ile ilgili örnekleri çoğaltmak mümkün olur. Taberi'de Hz. Şit'e verilen
sahifelerden şöyle bir cümle nakledilmektedir:
"Âdem oğullarına söyle ki, bir şart koştuklarında ona
şâhid tutsunlar, ta ki inkar edemesinler. Nitekim Âdem, benim ahdimi unuttu
İblis de onu aldattı ve Cennetten çıkmasına sebep oldu."

[8]
Hem bu sahifelerin, hem de diğer semavi kitabların; kitab
gönderilmeyen peygamberlerin tebliğ görevinde hükümlerine tabi oldukları
metinler olduğunu ifade bakımından da şöyle denilmektedir "İdris (a.s) Şît
aleyhisselâmın suhufunu okurdu ve ahaliyi o kitabın hükmüne davet ederdi. Hak
Teâlâ ona da otuz sahife gönderdi. O bu sahifeleri kendi eliyle yazdı. Âdem
(a.s)'dan sonra ilk kalem tutup yazı yazan İdris (a.s)'dır."
İdris (a.s) şöyle dedi: "Ya Rıdvân, ben Hak Teâlânın
peygamberiyim. Benim makamımın cennet olacağını suhufta gördüm."[9]



Suhuf kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de devamlı bu
çoğul siğasıyla kullanılır şöyle ki:

 

 





[1]
Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, 8/5578.





[2]
İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 5/446.





[3]
Yüz sahifeden ellisi Şit'e, otuzu İdris'e, onu İbrahim'e verilmiştir. Geriye
kalan on sahifenin Adem veya Musa peygambere verildiği hakkında iki hadis
rivayet bakımından ihtilaflıdır.
"Allahumme salli ala cemii enbiyaike ve rusulik" Bu hadis için bak: Hak Dini
Kur'an Dili: 8/5768.





[4]
Taha: 20/133.



[5]
Mevdûdî, Tefhimül-Kur'an, terc, heyet: 6/32.





[6] Ahmed
İbn Hanbel, Müsned: 4/107.





[7]
Mevdûdî, Tefhimül-Kur'ân, 6/32.



[8]
Taberi, Tarih, 1/93.





[9]
Taberî, Tarih, 1/95, 97.