Fecir | Konular | Kitaplar

VAHY Vahy ve Mahiyeti

VAHY



VAHY

 



Vahy ve
Mahiyeti:

 

Allah'ın son kitabı Kur'an-ı Kerim,
Rasulullah'a vahiy yoluyla gelmiştir. İslam vahye dayalı bir dindir. O, insan
aklının, insan hevasının ortaya koyduğu bir şey değildir. Diğer bütün batıl
inanç ve ideolojiler insanlar tarafından üretilmiştir. Ancak ilahi din olan
İslam vahy yoluyla insanlara Allah tarafından bildirilmiştir.[1]



Vahiy kelimesi masdar olup, dilde
gizli konuşmak, fısıldamak, ilham etmek, emretmek, ima ve işaret etmek,
seslenmek, acele etmek, ortaya çıkarmak, mektup yazmak, elçi göndermek gibi
çeşitli anlama gelmektedir.[2]

Gizli konuşma, işaret etme, emretme,
ilham etme, ima etme, fısıldama, mektup yazma, elçi gönderme, acele etme,
seslenme. Yüce Allah'ın vasıtasız olarak veya değişik vasıtalarla emirlerini
peygamberlerine bildirmesi anlamında bir Kur'ânî terim.

"Vahiy" kelimesinin yukarıdaki
anlamlarda kullanıldığına ait Kur'ân-ı Kerîm'de bir çok örnek vardır. Bunlar
şöylece sıralanabilir:

"Zekeriyya mihraptan kavminin
karşısına çıkıp sabah akşam rablerini tesbih etmelerini vahyetti"
(Meryem : 19/11).

Buradaki vahiy kelimesi ima etmek,
işaret etmek anlamında kullanılmıştır;

"Biz her peygambere insan ve cin
şeytanlarını düşman yaptık. Onlar birbirlerini aldatmak için süslü ve yaldızlı
sözler vahyederler" (el-En'am,
6/112).

Şeytanların birbirlerine vahyetmesi;
fısıldama, gizli konuşma anlamlarında kullanılmaktadır;

"Şeytanlar dostlarına sizinle mücadele
etmelerini vahyederler" (En'am,
6/121).

Bu ayetteki "vahiy" kelimesi teşvik
etme, telkin etme, söyleme, anlamlarında kullanılmıştır:

"Her gökte ona ait emri vahyetti"
(Fussilet, 41/12);

"Çünkü Rabbin kendisine vahyetmiştir"
(en-Zilzal, 99/5) âyetlerinde geçen "vahiy" kelimesi de emretmek anlamında
kullanılmıştır; "Bana ve Resûlüme iman edin, diye vahyetmiştim" (el-Maide,
5/111) âyetinde zikredilen "vahiy" kelimesi ima etme, emretme, manalarını ihya
etmektedir.

Musa'nın anasına: "Onu emzir. Eğer
onun için korkarsan onu denize bırakıver, korkma ve mahzun olma. Çünkü biz onu
geri vereceğiz ve kendisini peygamber yapacağız" diye vahyetik" (el-Kasas,
28/7).

Bu âyette geçen "vahiy" kelimesi de
ilham ve rüya anlamlarında kullanılmaktadır.[3]

Dini terim olarak kullanılan vahiy ise,
bu anlamlardaki vahiy değil, Yüce Allah'ın nebi ve rasullerine emir ve
yasaklarını bildirmesi, anlamındaki vahiydir.

Kimilerine göre vahy, Allah'ın
kullarına bildirmek istediği hidayet ve emirlerini, onların arasından seçtiği
nebi ve rasullerine insanların alışık olmadığı bir yolla bildirmesidir. Vahy, en
geniş kapsamıyla şöyle tanımlanabilir: Rabbimizin genel olarak varlıklara
hareket tarzlarını bildirmesi, özel olarak da insanlara ulaştırmak istediği
ilahi emir, yasak ve haberlerin tümünü aracı ile veya aracısız olarak, gizli ve
hızlı bir yolla nebi ve rasullerine iletmesidir. Bir başka yönden vahy, haberci
veya işaret gibi herhangi bir aracı ile meramı ifade etmek demektir. Allah'ın
kullarına haber göndermesi demek olan inzal kelimesi de bazen vahiy yerine
kullanılır. Kur'an'da geçen ilim, hikmet, şifa, nur gibi kavramların da vahy
karşılığı olarak kullanıldığını görmekteyiz. Vahy kökünden gelen kelimelerin
geçtiği ayetlerde, bir varlığın diğer bir varlıkla iletişim ve irtibat kurması,
ortak bir özellik olarak gözükmektedir. Vahiy olayında, kendisine haber
ulaştırılan, kendisiyle iletişim kurulan varlık, vahyi aldıktan sonra onun gereğini
yapmak üzere harekete geçiyor. İletilen şey bir bakıma onun üzerinde etkileyici
bir rol oynuyor. Örneğin bir rasul, vahyi aldıktan sonra, durmuyor, harekete
geçiyor ve aldığı vahyi insanlara ulaştırıyor. Onun tebliğ ettiği vahyi duyup da
kabul eden mü'min ise boş oturup beklemiyor, vahiyle gelen hükümlerin gereğini
yapıyor. Demek ki vahy sıradan bir haberleşme, bir iletişim kurma değil, haberin
ulaştığı varlığı aksiyona sevkeden önemli bir faaliyettir, önemli bir
yönlendirici kaynaktır.[4]

Bir beşer olarak Rasulullah'ın, maddi
alemden soyutlanıp, manevi aleme yönelmesi ve ilahi hitabı dinleyip alması
anlamına gelen vahyin hakikatını kavramaya imkan yoktur. Çünkü ilim ve tekniğin
başarılarına rağmen, insanoğlunun ruhi hallere ait bilgisi çok kısırdır. Fakat
hakikatını anlıyamıyoruz diye vahiy hadisesini inkâr edemeyiz, bizim inancımıza
göre vahiy hariçten gelir. Hristiyanlar vahyi ilham manasına alırlar. Maddeciler
de vahyi insanın  iç coşkusu olarak tanırlar.

İslam inancına göre vahiy gerçeğini
modern ilim yoluyla halletmek ve münakaşaya kalkışmak tehlikeli bir çıkmaza
götürebilir. Çünkü vahiy metafizik bir meseledir, tecrübi ve sosyal ilimlerin
metodu buna uygulanamaz. Vahiy, fıtri olan beşeriyyetten bir an sıyrılmaktır.
Yine vahy, ruh gibi bir ilahi sırdır. Kısaca vahy Allah ile rasul arasında
kılmış bir sır olduğundan insanoğlunun onu tam olarak anlaması mümkün değildir.

Kelimeleri yerli yerinde
kullanmamaktan dolayı vahy vakıası ile keşf ve benzeri ilham, sezgi, bilinç altı
ve bilinçsizlik gibi kelimeler arasında kalın bir çizgi çizmeyi gerekli
görüyoruz. Ne yazık ki günümüzün aydınları, yabancılara benzemek sevdasıyla bu
gibi kelimeleri ağızlarına sakız yapıyor ve diğer nebilerle nebilerin sonuncusu
Muhammed'e gelen vahyi büyük bir saflıkla bu gibi kelimelerle izah etmeye
kalkışıyorlar.[5]




 





[1]
Hüseyin K. Ece-İslam'ın Temel
Kavramları: 738-739.





[2]
İbn Manzur-Lisanu'l-Arab: 15/379-382;
Sıhahu'l-Cevheri: 6/2519-2520; İbn Düreyd-Cemhere: 575-576; Mebahis: 22-27.





[3]
Cengiz Yağcı, Şamil İslam
Ansiklopedisi: 289.





[4]
Hüseyin K. Ece-İslam'ın Temel Kavramları: 739, 741.





[5] Salih-Mebahis:
23.