Fecir | Konular | Kitaplar

Vahy-i Metlüv- Vahyi Gayrı Metlüv (Okunan vahiy ve okunmayan vahiy)

Vahy




Vahy-i
Metlüv- Vahyi Gayrı Metlüv (Okunan vahiy ve okunmayan vahiy)

 

Hz. Peygamber'in yukarıda belirtilen
vahy şekillerinden almış bulunduğu vahiylerden ekserisi âyetler, bir kısmı ise
kudsî hadisler ve hadis-i şeriflerdir. Necm sûresi 4. âyette: "O, kendi
arzusu ile söylemez, o (söylediği), kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir
şey değildir" buyurulmuştur. Mıkdam b. Ma'dî-Kerib'in rivâyetine göre Hz.
Peygamber de: "Bana Kur'ân ve onunla beraber O'nun gibisi verildi. Şunu iyi
biliniz ki, Allah Rasûlü'nün haram kıldığı da Allah'ın haram kıldığı gibidir..."[1]
buyurmuştur. Bu âyet ve hadisi delil kabul eden bazı İslâm alimleri, Hz.
Peygamber'in hadisleri hakkında ictihad yapmasının caiz olmadığını ve sünnetin
de Allah tarafından inzal olunmuş vahiy gibi düşünülmesi gerektiğini ileri
sürmüşlerdir. Ancak mezhepler tarihi incelendiği zaman görülür ki, Hz. Peygamber
kendisine sorulan sorulara vahy ile, yoksa kendi re'yi ile ictihâd ederek fetva
verirdi. İctihadında hata olursa Allah onun hatasını vahy yoluyla düzeltirdi.
Nitekim Bedir savaşında ele geçirilen esirler hakkındaki Peygamber ictihâdı,
Enfâl sûresi 67, 70 âyetleri ile tashih edilmiştir. Bu da gösteriyor ki
Peygamber'in ictihadı hatalı olabilir.[2]
Kudsî hadisler ve hadis-i şerifler vahy ve ilham yoluyla Peygamber'in söylediği
sözler ve şeriatın ikinci kaynağı ise de, âyetler derecesinde değildirler.

Kur'ân, hadisi kudsî ve hadisin tarif
ve vasıfları, okunan vahy ile okunmayan vahyin ne olduğunu ortaya koymaktadır:
Kur'ân, Cebrail (a.s) vasıtasıyla Arapça lafız ve hak manalar da Hz. Peygamber'e
vahy edilen, O'nun Allah'ın Rasûlü olduğuna delil ve insanların hidayeti ile
doğru yolu bulmaları için bir düstur, okunması ile ibadet edilerek Allah'a
yakınlık kazanılan, mushaflarda yazılı, Fatiha sûresi ile başlayıp Nâs sûresi
ile sona ermiş, tevatür yoluyla kitap olarak bize kadar intikal etmiş ve
Allah'ın koruması ile en ufak bir değişikliğe uğratılmaksızın nesilden nesile
okunarak intikal edecek, beşerin bir benzerini meydana getirmekten aciz bulunduğu
ilâhî kelamdır.

[3]

 

 





[1]
el-Hadis ve'l Muhaddisûn,12; Kurtubî, Tefsîr, 75.





[2]
bak. Muhammed Ebu Zehra, Mezhepler
Tarihi, 21.





[3]
Cengiz Yağcı, Şamil İslam
Ansiklopedisi: 289-290.