Fecir | Konular | Kitaplar

Emevî ve Abbâsilerin Saltanat Döneminde Köle ve Câriye.

Emevî ve Abbâsilerin Saltanat Döneminde Köle ve Câriye



Emevî ve Abbâsilerin Saltanat Döneminde Köle ve
Câriye
 
Hulefâ-i râşidîn döneminden
sonra sistemli bir şekilde yozlaştırılan dinî anlayış, her konuda olduğu gibi
kölelik meselesine de yansımıştır. Emevîlerde artan fetihler sonucu kölelerin
sayısı mübâlağalı rakamlara ulaşmıştır. Meselâ, el-Muktedir'in sarayında on bir
bin Grek ve Sudanlı hadım köle barınmaktaydı. Bir rivâyete göre de
Mütevekkil dört bin câriyeye sahipti.[1]
Yine Abbâsiler döneminde Halife el-Mutemed'in idaresi zamanında 14 yıl boyunca
süren köleler harbi dikkate değerdir. Bu isyan, Batı Asya tarihinde kaydedilen
en kanlı isyan harekâtı olarak tasvir edilmektedir. Bu köleler Aşağı Fırat
vâdilerindeki kaya tuzu madenlerinde çalıştırılan Doğu Afrika'dan getirilmiş
siyahî kölelerdi. Tarih kitapları, başkanlarının düzenbaz Haricî gibi
suçlamalarla isyanı farklı boyutlara taşısa da, resmî tarihin isyanlara karşı
mâlum bakış açısının arkasında 14 yıl kadar süren bir isyanın haklı nedenleri
olabileceği düşünülmelidir.[2]
Abbasi döneminde kölelerle ilgili gayri ahlâkî uygulamalar İslâm tarihi
kitaplarından birinde şöyle yer almaktadır: "...Hizmetçiler zümresi harp
esnâsında esir düşen ya da sulh zamanında satın alınmak sûretiyle elde edilen
gayri müslimlerden oluşuyordu.
Bazı köleler hareme ait işleri
gören iğdişlerdi. Diğerlerine gılman adı verirlerdi ki bunlar iğdiş olabilir,
fakat efendilerinin özel lütuf ve himâyelerine mazhar kimseler olarak zengin ve
göz alıcı elbiseler içinde dolaşırlar, ekseriya kadıncıl tavırlar içinde güzel
koku sürerler ve güzellik bakımı yaparlardı. Harun Reşid devrinde gılmanların
mevcûdiyetine dair bazı bilgilerimiz vardır (Taberî, İbn Esir). Açıkça
anlaşılmaktadır ki Harun Reşid İran'da eskiden mevcut olanları tâkiben gayri
tabiî seksüel münâsebetler için müslüman dünyasında gılman müessesesini ihdas
eden kimsedir. El-Me'mun zamanında bir kadı bunlardan dört yüz kadar genci eli
altında bulunduruyordu. Ebû Nuvas gibi şâirler, azgınlaşmış hislerini açığa
vurmaktan ve genç oğlanlara dair aşk şiirlerini ortaya koymaktan utanç
duymuyordu.
Câriyelerin bazılarının
halifeler üzerinde önemli tesirleri olmuştur. Hârun Reşid, câriyelerden birini
tam yetmiş bin dirheme satın almış, fakat araya giren bir kıskançlık sonucu onu
erkek kölelerinden birine hediye etmişti. Harun Reşid'in zevcesi Zübeyde,
bağlandığı câriyelerden birini ondan soğutmak amacıyla kocasına on câriye ihsân
etti.[3]
Görülüyor ki saltanatla başlayan dönemle birlikte kölelik kurumunun savaş
esirleriyle sınırlanması bir yana, sulh zamanlarında köle ve câriye satın
alınmış ve gayri ahlâkî uygulamalarda bir zevk aracı olarak kullanılmıştır.
 

 




[1]
P. K. Hitti, İslâm Tarihi, Boğaziçi Y. İst. 1980, c. 2, s. 370, 526



[2]
P. K. Hitti, İslâm Tarihi, Boğaziçi Y. İst.
1980, c. 3, s. 736-737




[3]
P. K. Hitti, İslâm Tarihi, Boğaziçi Y. İst. 1980, c. 3, s. 524-525