Fecir | Konular | Kitaplar

Anıtkabiri Piramit Olan Firavun'un Toplumsal Düzeni de Piramit Düzeniydi

Anıtkabiri Piramit Olan Firavun



Anıtkabiri Piramit Olan Firavun'un Toplumsal Düzeni de Piramit Düzeniydi

 

Firavun'un hükümdarlık yaptığı Mısır,
ırmakların aktığı, doğal güzelliklerle döşenmiş, verimli bir ülke... Bağlar,
bahçeler, bunlar arasındaki köşkler, konaklar, pınarlar; hayvancılık ve tarımla
elde edilen büyük zenginlik... Maddî bakımdan kalkınmış ve güçlü bir ülke.

Bununla birlikte bütün bu güzellikler,
zenginlikler ve imkânlar, herkes için âdil ve eşit dağıtılmış değil. Halk
sınıflara ayrılmış durumda. Bundan da kötüsü, bu sınıflaşma doğal bir süreç
içinde oluşmuş değil; tümüyle zoraki bir yapaylık ürünüdür. Sosyal katmanlar,
halkı güçsüzleştirmek amacıyla Firavun tarafından üretilmiş, türetilmiş,
uygulamaya konulmuştur. Tepelerin tepesine konumlanmış/tünemiş olan Firavun'u
bir yana bırakırsak, en yukarıda Firavun'un erkânı yer almaktadır. Bunlar, yakın
akrabalarla birlikte, Hâmân örneği danışman, vezir ve kumandanlardan oluşuyor.
Karun gibi işbirlikçilerin de bu katmanda ya da ona çok yakın bir konumda
olduğunu da biliyoruz. Bunlar, Kur'an terimiyle mele'; Firavun'un mele'ini
oluşturuyor. Askerler ve toplum içinde büyük etkinlik ve saygınlıkları bulunan
râhip-sihirbazlar da özel birer sınıf olarak ayrıcalıklı yerlerde bulunmaktadır.



Böyle piramit gibi sıralanan
katmanların en aşağısını ve en geniş tabanı, ırk olarak da yabancı sayılan
İsrâiloğulları oluşturmaktadır. Yaklaşık dört yüz yıldır orada yaşayan bu ırk,
ilk yüz  yıl  ayrıcalıklı  bir  konumdayken,  Hiksos'ların  egemenliklerinin 
sona  erişiyle  birlikte  alt katmana düşmüş bulunmaktadır. Bir önceki Firavun
döneminde iyiden iyiye aşağılanan ve baskı altına alınan İsrâiloğulları, en ağır
ve aşağılayıcı işlerde çalıştırılan birer köledirler. Canlarının bile bir değeri
yoktur; Firavun istedi diye bütün oğulları öldürülebilmekte veya hadım
edilebilmekte, bütün kızları ise câriyelik de dahil her türlü hizmetlerde
kullanılmak amacıyla alıkonulmaktadır. (8)       

Nedir Piramit Düzeni?
İslâm'ın vaz' ettiği adalet öğretisine göre Yaradan karşısında insan
toplulukları fıtrat açısından düz bir çizgi üzerindedirler. Kur'an'da insan ve
melek toplulukları için hep müsbet manada kullanılan "saff" nitelemesi "düz
çizgi"den neyi kasdettiğimizi açıklayabilir. Adalet öğretisinin hâkim olduğu bir
toplumun fertleri "zulüm düzenleri"nde olduğu gibi birbirlerinin omuzuna ya da
kafasına basarak "yükselme" yerine, kendi ayakları üzerinde durarak "hayırda öne
geçme" (festebiku'l-hayrât) mücadelesi verirler.

Bir toplumda, adalet nizamı, yerini
zulüm düzenine bırakmışsa bu "düz çizgi" kamburlaşmaya başlamış demektir. "Saff"
halindeki toplum kendisine tahakküm edilen bir yerinden kırılıvererek
"piramitleşme"ye başlar. Bu durumda toplumdaki hayırda öne geçme yarışı, yerini
başlara basarak piramidin tepesine ulaşma yarışına bırakmıştır. Artık her başın
üzerinde bir ayak vardır. Adalet toplumunda tüm başlar Allah'a bağlı iken,
saltanat toplumunda "baş başa, başlar da padişaha bağlı" hale gelmiştir. Padişah
olmak ise, ayakları tüm başların üzerinde olmak anlamını taşıyacaktır.

Saltanat "saff" halindeki toplumun
piramitleşmesinin adıdır. Adaletin zulme dönüştüğü böyle bir toplumda
"üsttekiler"in konumlarını muhafazaları "alttakiler"in başlarını
kaldırmamala-rına bağlıdır. Bunu temin etmek için yukarıdakiler aşağıdakileri
bilinçli bir istiz'âf (sürüleştirme) sürecine tabi tutarlar. Bu durumda
aşağıdakiler (müstaz'aflar) ya izzet ve şereflerini feda edip başlarının
üzerinde ayak taşımaya mahkûm yaşayarak hem dünyalarını, hem âhiretlerini heder
edecekler (34/Sebe', 31-33; 4/Nisâ, 97) ya da zulme ve zillete rıza göstermeyip
yeryüzünün vârisi olacaklardır; "Biz ise yeryüzünün
müstaz'aflarına/ezilenlerine lutfedelim, onları önderler, onları vârisler
kılalım istiyoruz." (28/Kasas, 5)

İlâhî adalete dayanmayan her
öğretinin, toplumlar üzerindeki tahakkümünün işleyiş biçimi, üç aşağı beş yukarı
birbirinin aynıdır. Adına "demokrasi" vs. denilen çoğulcu rejimler için de
geçerlidir, "piramit" örneği.  Ne ki, monarşik sultanî piramitlerin tepesi sivri
ve tek kişilik, oligarşik-demokratik piramitlerin tepesi plato yapılan tepesinde
çıkar grupları (mütref), seçkinler (mele'), gizli güç odakları (cibt) ve
iktidarı paylaşan daha başka güçler oturur. Bu tip rejimlere "çoğulcu"
denilmesinin hikmeti de sultanların "bir" değil "çok" olmasından gelse gerek.
(9)