Fecir | Konular | Kitaplar

Lâneti Yasaklayan Hadis-i Şerifler

Lâneti Yasaklayan Hadis



Lâneti Yasaklayan Hadis-i Şerifler
 
"Mü'mine lânet etmek, onu
öldürmek gibidir." (Buhârî, Eymân 7, Cenâiz 84, Edeb 44, 73; Müslim, İman
176 -110-; Tirmizî, İman 16; Ebû Dâvud, İman 9; Nesâî, Eymân 7; Kütüb-i Sitte
Terc. ve Şerhi 16/366)
"Mü'min, ne ta'n edici, ne
lânet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayâsızdır." (Tirmizî, Birr 48
-1978-) (Ta'n etmek: Birini ayıplamak, şerefini düşürmek, onur kırıcı kusur
izâfe etmek demektir.)
"Sıddîk bir kimse için lânet
edici olmak yakışmaz." (Müslim, 8/23)
"Lâneti çokça yapanlar,
Kıyâmet gününde şefaatçi olamazlar, şehid/şâhid de olamazlar." (Müslim, Birr
85 -2598; Ebû Dâvud, Edeb 53)
"Birbirinize karşı Allah'ın
lânetiyle lânetleşmeyin. Allah'ın gazabı ve cehennem temennisiyle birbirinize
ilenip bedduâda bulunmayın." (Ebû Dâvud, Edeb 53; Tirmizî Birr 48)
"Bir kul, herhangi bir şeye
lânet ettiği vakit, o lânet semâya doğru yükselir. Gök kapıları hemen onun önüne
kapatılır. Sonra o, yere doğru iner. Arzın kapıları da ona kapatılır. Sonra sağa
ve sola (doğru) yol tutarsa da, gidecek bir yer bulamaz. Nihayet lânet olunan
kişiye dönüş yapar. Eğer o, buna lâyık ise orada kalır. Şayet o, buna ehil
değilse, bu sözü sarf edenin kendisine döner (ve onun üzerinde kalır)." (Ebû
Dâvud, 4/277) "Bir kimse, diğer bir kimseyi fıskla veya küfürle itham
etmesin. Aksi takdirde, itham edilen arkadaşında bunlar yoksa, kelime kendine
döndürülür." (Buhârî, Edeb 44)
Peygamberimiz zamanında bir
adamın elbisesini rüzgâr çekip açmıştı. Bunun üzerine o, rüzgâra lânet etti.
Bunu duyan Peygamber (s.a.s.), şöyle buyurdu: "Ona lânet etme! Zira o
(esmeye) memur kılınmıştır. Kim ehli olmayan bir şeyi lânetleyecek olursa,
yapılan o lânet, kendi üzerine döner."(Ebû Dâvud, Edeb 53; Tirmizî Birr 48;
Kütüb-i Sitte, 15/153)
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
seferlerinden birinde ensârdan bir kadın, deve üzerinde yolculuk yapıyordu. Bir
ara kadının gönlü daralıp (hayvana kızdı ve) ona lânet etti. Rasûlullah, bu sözü
işitince, "devenin üzerindeki eşyaları alın ve deveyi (kendi haline) bırakın,
salıverin. Çünkü o, lânetlenmiştir." buyurdu. Hadisi rivâyet eden Imrân
(r.a.) diyor ki: "Sanki ben deveyi insanlar arasında yürürken görür gibiyim;
kimse ona dokunmuyordu." (Müslim, Birr 80 -2595-; Ebû Dâvud, Cihad 55)
Hz. Ömer (r.a.) anlatıyor:
"Lakabı Hımâr olan bir adam vardı. Bu, zaman zaman Rasûlullah (s.a.s.)'ı
güldürürdü. Hz. Peygamber bu adamı, içki sebebiyle ceza olarak dövdürmüştü. Bir
gün yine içki suçuyla getirildi. Rasûlullah emretti, celde uygulandı. Cemaatten
birisi: ‘Allah'ım şu adama lânet et! Kaç sefer içki sebebiyle getirildi, (bir
türlü ıslah olmuyor)' diye bedduâ etti. Rasûlullah (s.a.s.): "Ona lânet
etmeyin. Allah'a yeminle söylüyorum, bu adam hakkında bildiğim bir şey varsa o
da Allah ve Rasûlü'nü (samimiyetle) sevmiş olmasıdır" buyurdu. (Buhârî,
Hudûd 5; Kütüb-i Sitte, 6/288) Ebû Dâvud'daki rivâyette, bu olay üzerine
Peygamberimiz'in şöyle buyurduğu belirtilir: Böyle söylemeyin, fakat şöyle
deyin: ‘Ey Allah'ım, ona rahmet et, onun taksiratını affet!" (Kütüb-i Sitte,
6/288)