Fecir | Konular | Kitaplar

Beşer ve İnsan

Beşer ve İnsan




Beşer ve İnsan:

 
Derece derece yükselen varlık
merdiveninin tepe noktasında biz insanlar bulunuyoruz. Bizi, en yakın varlık
komşumuz olan hayvandan ayıran en önemli farkımız, kendimizin,
çevremizdekilerin, dünyanın ve zamanın farkında oluşumuz. Bir ışık gibi hali,
geçmişi ve geleceği aydınlatan şuurumuz... Nasıl ve niçin, diye soran, öğrenen,
öğrendikleriyle yetinmeyen, sürekli anlam arayışlarıyla hayatını zenginleştiren
aklımız...
Hayvanların kendi aralarında
önemli sayılabilecek bir derece ve kademe farkından söz etmek mümkün değilken,
insanların birbirinden farkı o kadar büyük ki, tasviri bile imkansız görünüyor.
Bir güvercin hemen yanıbaşındaki bir başka güvercinden pek de farklı değil, ama
iki insan karakter, ahlak, bilgi, şuur ve zeka bakımından tamamen farklı.
İnsanın hayvandan ayrıldığı
noktayı esas alarak nereye varabiliriz? Her şeyden önce şu tesbiti yapabiliriz:
Biz, ancak nasıl ve niçin, diye sordukça, bilgimizi artırdıkça, şuurumuzu
geliştirdikçe insanlık merdiveninin daha yukarıdaki basamaklarına
tırmanabiliriz. Bunun adı düşünmektir, akıl yürütmektir, incelemektir,
araştırmaktır ve daha özel bir tabir kullanırsak, "tefekkür" etmektir. İnsan
düşündükçe insanlaşır, şuuru uyandıkça yükselir ve hayvaniyetten uzaklaşır. 
Bu bağlamda daha esaslı bir
tesbit de yapabiliriz: "insanlık" kazanılır, o bir gayretin sonucudur, ancak
arayanların bulabildiği bir değerdir. Ekzistansiyalist felsefecilerin bu
hakikatın bir ucunu yakaladıklarını sanıyorum. Onlar, "bütün varlıkların özü
biçimiyle birlikle var olur, ama insanda biçim özden önce gelir, birer nüve
halinde bulunan insanlık cevheri sonradan kazanılır," demekle mühim bir gerçeği
dile getiriyorlar. Bebek, dünyaya geldiği zaman sadece "beşer"dir, zamanla,
bilgi ve terbiye ile, emek ve gayret sonucu "insan" olur. Beşer kalıptır, insan
muhtevâ.

[1]




 



[1]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.