Fecir | Konular | Kitaplar

Para ve Mal Kazanma Yolları; İslâm Ekonomisinin Genel Prensipleri

Para ve Mal Kazanma Yolları

Para ve Mal Kazanma Yolları; İslâm Ekonomisinin
Genel Prensipleri

İslâm'a göre helâl para ve mal kazanma yolları
Kur'an-ı Kerim tarafından belirlenmiştir. İslâm ekonomisinin genel ilkeleri
olarak değerlendirebileceğimiz bu hususları, maddeler halinde şöyle tesbit
edebiliriz:

1) Özel mülkiyet yasal, bâtıl yollarla mal
kazanmak haramdır (2/Bakara, 267; 4/Nisâ, 29; 24/Nûr, 33; 47/Muhammed,
36-37;...).

2) Ribâ/Fâiz ve kumar yasaktır. Çünkü bunlar,
başkasının malını bâtıl yolla yemektir (2/Bakara, 275-280); 3/Âl-i İmrân, 130).

3) Servet belli ellerde toplanmamalı, geniş halk
kitlelerine yayılmalıdır (59/Haşr, 7).

4) Yetimlerin, aklı ermezlerin mallarını korumak
için rüşde erinceye (doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edinceye) kadar
onların, mallarında tasarruf yetkileri kısıtlanır (4/Nisâ, 6).

5) İslâm'ın başlangıcından itibaren namaz gibi
zekât da farzdır (87/A'lâ, 14; 75/Kıyâmet, 31; 51/Zâriyât, 19-20; 9/Tevbe, 60,
103). Fakat Kur'an'da miktarı belirlenmemiştir. Ancak İslâm, devlet haline
geldikten sonra zekâtın miktarı Peygamber tarafından belirlenmiştir. Çünkü
zekât, İslâm devleti açısından vergi olduğu için devletsiz bunu toplamak zor
idi. Şayet Mekke'de devlet olsaydı, zenginlerin gönül hoşluğuyla verecekleri
zekât, Mekke'de de toplanır, ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı.

Namaz gibi temel hükümlerden olan zekât,
Kur'an'da namazla birlikte anılır. Namazı kılmak, zekâtı vermek İslâm'ın ayırıcı
vasfı; bunları yapmamak şirkin alâmeti sayılmıştır. Müşrik iken, halinden dönüp
namaz kılmaya, zekât vermeye başlayan,müslümanların din kardeşi olur, can
güvenliğine kavuşur (9/Tevbe, 5, 11; 74/Müddessir, 43-44; 75/Kıyâmet 31; 23/Mü'minûn,
2-4).

6) Para ve ticaret mallarında zekât miktarı: %
2,5; toprak ürünlerinde sulama sistemine göre % 10 veya % 5'tir. Hayvanlarda
zekât miktarı da fıkıh kitaplarında belirtilmektedir.

7) Toplanan zekât: 9/Tevbe, 60'ıncı âyette
sayılan sekiz sınıfa veya bunlardan birine dağıtılır. Bunlar: Fakirler,
düşkünler, zekât toplama memurları, kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlar,
kölelikten (esâretten) kurtulmak isteyenler, borçlular, Allah yolunda cihad
edenler ve yolda kalmış gariplerdir.

8) Erkek; karısının, ergen olmayan çocuklarının,
ana-babasının geçimlerini sağlamaya mecburdur (2/Bakara, 233-236, 240, 266;
4/Nisâ, 9, 34; 17/İsrâ, 23-24; 31/Llokman, 14; 29/Ankebût, 8; 65/Talâk, 6-7).

9) Hangi ulustan ve milletten olursa olsun, her
insanın geçimini sağlamak, kalacak yeri bulunmayan, otel parası olmayan
garipleri barındırmak devletin görevidir. Ancak, İslâm'a karşı savaşanlar,
öldürülmesine hüküm verilmiş bulunanlar bu yardımı alamazlar (9/Tevbe, 60;
24/Nûr, 22, 33; 59/Haşr, 7-8 ve bu konudaki hadisler ve sünnetteki uygulamalar).

10) Yoksullara Allah rızâsı için yardım etmek,
bazı hataların keffâreti sayılmıştır. Meselâ zıhâr keffâreti (58/Mücâdele,
3-4), yemin keffâreti (5/Mâide, 89), hata ile öldürme diyeti (4/Nisâ, 92) gibi.

11) Farz olan zekâttan ayrı olarak nâfile sadaka
teşvik edilmiştir. Allah yolunda infak, Allah yolunda cihad ile beraber anılır.
Bu da cihad için infâkın, cihada eşdeğerde olduğunu gösterir. Çünkü savaş para
ile sürdürülebilir. Zamanın şartlarına göre savaş araç ve gereçlerini sağlamadan
savaşa girmek, peşin olarak yengilgiyi kabul etmek demektir. İlk müslümanlar,
günün şartlarına göre gerekli savaş malzemesini, kendi bağışlarıyla
sağlamışlardır. Böylgece mallarıyla savaşı desteklemişler, canlarıyla da
savaşmışlar; mal ve canlarını Allah yolunda fedâ etmekten çekinmemişlerdir.
Bundan dolayı da onlar, Allah katında en yüksek dereceye ermişlerdir. "İman
edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanların, Allah
katında dereceleri daha büyüktür. İşte kurtuluşa erenler onlardır. Rableri
onlara, kendisinden bir rahmet, rızâ ve içinde sürekli kalacakları, nimeti bol
cennetleri müjdeler." (9/Tevbe, 20-21)

12) Cimrilik edip Allah yolunda infaktan geri
durmak, küfür ve nifak alâmetidir. Kritik dönemlerde bundan kaçınanların, o
kritik dönemlerden sonraki harcamaları da Allah katında makbul olmaz. Malları,
dünyada da, âhirette de onların başlarına dert ve belâ olur (9/Tevbe, 53-55).

13) Allah, kimseye gücünün üstünde bir şey
teklif etmez. Herkes gücü ölçüsünde sadaka verir. Önemli olan, verilenin miktarı
değil; verildiği niyettir. İhlâs ile verilen az sadaka, riyâ ve art niyetle
verilen büyük paralardan iyidir (9/Tevbe, 79). Peygamberimiz (s.a.s.): "Bir
hurmanın yarısı dahi olsa verdiğiniz sadaka ile kendinizi cehennem ateşinden
koruyunuz!" hadisiyle, ihlâsla verilen sadakanın önemini belirtmiştir.

14) İsraf ve savurganlık kötü olduğu gibi (17/İsrâ,
26-27), bunların karşıtı olan "buhl" ve "şuhh" (cimrilik ve pintilik) de kötüdür
(17/İsrâ, 29; 59/Haşr, 9). Mü'min, daima orta yolu izler (31/Lokman, 19).

15) Dünya tutkusu, mal yığma sevdâsı, gerçek
dindarlıkla bağdaşmaz. "Ey iman edenler, hahamlardan ve râhiplerden birçoğu,
insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yoluna engel olurlar. Altın ve
gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onlara acı bir
azâbı müjdele. O gün cehennem ateşinde bunların üzeri ısıtılıp (pullanır);
bunlarla, onların alınları, böğürleri ve sırtları dağlanır. â€˜İşte nefisleriniz
için yığdıklarınız, yığdıklarınızı tadın!' (denilir.)" (9/Tevbe, 34-35)

Ebû Zerr-i Ğıfârî gibi bazı sahâbîler, bu âyete:
"Ve sana Allah yolunda ne infak edeceklerini soruyorlar. De ki: ‘Af (yani,
ihtiyacınızdan fazlasını veya helâl güzel olan şeyleri verin)'." (2/Bakara,
219) âyetine dayanarak zekâtı verilmiş dahi olsa, ihtiyaçtan fazla mal
biriktirmenin, haram olan "kenz/yığma" sayılacağını söylemiştir. Hz. Peygamber
(s.a.s.) de, kimin yanında ihtiyaçtan fazla şusu busu varsa, olmayanlara
vermesini emretmiş, bu sözünü o kadar tekrar etmiştir ki, dinleyen sahâbîler,
hiç kimsenin, ihtiyaçtan fazla bir şey saklamaya hakkı olmadığını sanmışlardır
(Müslim, Lukata 18; Ebû Dâvud, Zekât 32; Ahmed bin Hanbel, 3/34).

16) Cizye, zimmet ehlinden alınan bir baş
vergisidir. Yirmi yaşında altında ve elli yaşın üstünde olanlardan bu vergi
alınmaz. Cizye verenler, savaşa katılmadan devlet güvencesi altında yaşarlar.
Şayet bunlar ülke savunması için müslümanlarla birlikte savaşa katılır, yani
askerlik yaparlarsa cizye vermezler.

17) Süs ve güzel rızıklar helâldir (7/A'râf,
31-32). Ancak, başkalarını kıskandıracak davranışlardan imkânlar ölçüsünde
kaçınmak gerekir.

18) Şükreden zengin, sabreden fakirden; veren
el, alan elden daha iyidir. "Allah'ın sana verdiği mal içinde âhiret yurdunu
ara, fakat dünyadan da payını unutma!" (28/Kasas, 77) âyeti, her iki cihan
için çalışmayı emrettiği gibi, "Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, âhirette
de iyilik ver!" (2/Bakara, 201) meâlindeki duâ âyeti de insana, iki cihan
için de çalışmayı telkin etmektedir. (10)