Fecir | Konular | Kitaplar

Tefsirlerden İktibaslar

Tefsirlerden İktibaslar



Tefsirlerden İktibaslar

 

"De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü
dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin,
dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye
kâdirsin. Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; ölüden
diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin."
(3/Âl-i İmrân, 26-27)

Elmalılı diyor ki:
Rivâyet olunuyor ki, Mekke'nin fethi üzerine Resulullah efendimiz, ümmetine,
Fars v e Rum mülklerini vaad etmişti. Münafıklar ve yahudiler, "Heyhat, heyhat,
Muhammed nerede, Fars ve Rum nerede! Onların güç ve kuvvetleri bundan pek fazla,
Muhammed'e Mekke ve Medine yetmedi mi ki, bir de Fars ve Rum devletlerini
istiyor?" dediler. Daha önc e Ahzab (Hendek Savaşı) senesinde Resulullah,
kazılacak hendeği belirlemiş, Medine halkından her on kişiye kırk arşınlık yer
göstermişti. Amr b. Afv, Selman-ı Farisi, Huzeyfe, Numan b. Mukrin ve Ensardan
altı kişi kendilerine verilen kırk arşınlık sahada ç a lışıyorlardı, kazarlarken
hendeğin orta yerinde büyük bir kaya çıktı. Kayayı kırmaya uğraşırlarken demir
külünkler kırıldı. Çok çalıştılar, taşı kıramadılar, ondan çok az birşey
koparabildiler. Selman'a, "Çık Resulullah'a durumu haber ver, ne emrediyorsa ö
ğren gel." dediler. Selman gitti, Resulullah bir gölgelik yapmış içinde
oturuyordu, durumu kendisine arzetti. Resulullah Selman ile beraber hendeğe
indi, diğer dokuz kişi de orada idiler. Resulullah Selman'ın elinden külüngü
aldı, taşa bir vurdu, taş çatl a dı ve öyle bir kıvılcım çıktı ki, karanlık bir
odadaki kandil gibi etrafı aydınlattı. Resulullah bir fetih tekbiri aldı,
oradakiler de tekbir getirdiler. İkinci bir darbe daha indirdi, öyle bir şimşek
daha çaktı ve yine öyle bir tekbir aldılar, üçüncü bir darbe daha vurdu, taşı
parçaladı ve yine öyle bir şimşek daha çaktı. Aynı şekilde bir tekbir daha
aldılar. Sonra Selman'ın elini tutup hendekten çıktı. Selman, "Anam, babam sana
feda olsun ya Resulullah, hiç görmediğim bir şey gördüm." dedi. Resulullah, o r
adakilere dönerek." Bakınız Selman ne söylüyor?" dedi. Onlar da, "Evet ya
Resulullah." dediler. Buyurdu ki: "İlk darbeyi vurdum, gördüğünüz gibi bir
şimşek çaktı, bundan bana Hıyre'nin ve Medain-i Kisra'nın (Kisra'nın şehirleri)
kasırları (köşkleri) aydın l andı, Cibril de bana haber verdi ki, ümmetim
bunlara muhakkak galip gelecek; sonra ikinci darbeyi vurdum, gördüğünüz gibi
yine şimşek çaktı, bundan da bana Rum diyarının kırmızı köşkleri aydınlandı,
Cibril bana haber verdi ki, ümmetim bunlara muhakkak gal i p gelecek. Sonra
üçüncü darbeyi vurdum, gördüğünüz şimşek çaktı, bundan da bana San'a'nın
köşkleri aydınlandı. Cibril de haber verdi ki, ümmetim muhakkak bunlara galebe
edecektir. Müjdeler olsun!"

Bunun üzerine müslümanlar pek sevindiler. "Elhamdülill
ah, (Allah'a hamdolsun) bu bir doğru vaattir. Kazıdan sonra bize büyük bir
nusret vaad olunuyor." dediler. Münafıklar ise, "Ne acaip insanlarsınız,
Muhammed sizi boş ümitlere düşürüyor, asılsız vaatlerde bulunuyor, Medine'den
Hıyre ve Rum kralının şeh i rlerinin köşklerini gördüğünü ve bunların sizce
fetholunucağını söylüyor, halbuki muharebeye çıkmaya bile gücünüz yetmiyor da
korkunuzdan hendek kazıyorsunuz" dediler ki, Ahzab Sûresi'nde "O vakit
münafıklarla kalblerinde hastalık olanlar diyorlardı ki, Allah'ın ve Resulünün
bize vaad ettiği şeyler boş şeylerdir." (Ahzab, 33/12) âyeti bu olay hakkında
nâzil olmuştu. Bu iki âyetin de o zamanlar veya yukarıda geçtiği üzere Mekke
fethinden sonra nazil olduğu rivayet edilmiştir. Daha yukarıda Rum melikleri n e
güvenen Necran hıristiyanları dolayısı ile nazil olduğu da yine zikredilmiş idi.
Buna göre nüzulünde değilse bile siyakında (sözün gelişinde) bunlara işaret
vardır.

Bu âyetlerin faziletleri hakkında bir hayli
haberler varid olmuştur. Bunlardan biri Ebu Eyyub el-Ensari'den ve Hz. Ali'den
rivâyet olunduğu üzere, Resulullah buyurmuştur ki: Fatihatü'l-Kitab, Âyete'l-Kürsî,
bir de Âl-i İmran'daki "Şehidallahu ennehu..."den a (3/17-18) kadar, den 'a
(3/26-27) kadar iki âyet nazil oldukları zaman, Alla h Teâlâ ile aralarında hiç
bir hicab bulunmaksızın Allah'ın arşına yapışarak, "Ya Rab! Bizi yeryüzüne ve
sana isyankar olanlara indiriyorsun." dediler. Allah Teâlâ da,

"Ahdim olsun, sizi her namazın arkasında okuyan
herhangi bir kimsenin kusurlarına bakmayarak makamını cennet kılacağım, onu
kutsal huzurda iskan edeceğim, her gün kendisine yetmiş kerre nazar edeceğim ve
yetmiş türlü ihtiyacını yerine getireceğim ki, bunun en aşağısı mağfirettir. Ve
onu her bir din düşmanından hasetçinin şerrinden koruyacağım ve mağrifet
eyleyeceğim." buyurdu.

Said b. Cübeyr'den rivâyet olunduğu üzere,
Medine etrafında üçyüz altmış put vardı, bu âyet-i kerime nazil olduğu zaman
yerlere kapanıp secde ettiler.

Ebussuud, tefsirinde der ki, "Bazı kitaplarda
şöyle bir kudsi hadis vardı: Ben azimüşşan olan Allah, hükümdarlar hükümdarıyım.
Hükümdarların kalbleri ve alınları benim elimdedir. Kullar bana itaat ederlerse
ben de onları onlara rahmet kılarım ve eğer kullar bana isyan ederlerse, ben de
onları onlara ceza kılarım; şu halde hükümdarlara sövmekle meşgul olmayın ve
fakat bana tevbe ve müracaat eyleyin ki, onları size doğru meylettireyim." Bu
hadisin içeriği ile "siz nasıl olursanız, başınıza öyleleri yönetici olur."
hadis-i şerifinin mânâsı aşağı yukarı aynıdır. (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır,
Hak Dini Kur'an Dili)

Seyyid Kutub diyor ki:
Gönülden gelen bir yakarış... İfade biçiminde dua tonu var... Manevi
parıltısında yalvarış özü hakim. Apaçık evren kitabına dikkat çekişinde, şefkat
ve yumuşaklıkla insanın duygularını coşturma var. Allah'ın iradesi ve insanların
işleri ile evrenin işlerinin yürütülmesini beraberce zikredişinde büyük bir
gerçeğe işaret vardır. Hem evrene hem de insana egemen olan tek uluhiyet
gerçeğine... İnsanın ihtiyacının, Allah'ın idaresinde bulunan büyük evrenin
ihtiyacının bir parçasından başka birşey olmadığı gerçeğine... Yalnız Allah'a
boyun eğmenin, insanın ihtiyacı olduğu gibi tüm evrenin ihtiyacı da olduğu... Bu
ilkeden sapmanın insanı, kuralların dışına çıkma ile cahilliğe ve sapıklığa
düşüreceği gerçeğine işaret var!

Bu, tek ulûhiyet gerçeğinden kaynaklanan bir
gerçektir... Tek bir İlâh. Öyleyse herşeye sahip olan da yalnız O'dur. Ortaksız
olarak "Mülkün sahibi" O'dur. Sonra O, kendi mülkünden dilediğine dilediği
kadarını verir. Allah'ın kendisine mülk verdiği kişi ancak emanet olarak onu
sahiplenebilir. Mülkün gerçek sahibi, dilediğinde dilediği kimseden mülkünü geri
alır. Hiçbir insanın gönlünce tasarruf yetkisi bulunan kalıcı bir mülkiyet
olamaz. Ancak kendisine emanet edilen bir mülkiyetten söz edilebilir ki o da
asıl mülk sahibinin şartlarına ve direktiflerine bağlı kalma zorunluğudur. Mülkü
emanet olarak alan kişi, mülkün asıl sahibinin şartlarına aykırı bir harcamada
bulunduğu zaman bu harcaması geçerli olmaz ve müminler dünyada buna engel olmak
zorundadırlar. Bu kişi ahirette de, mülkü canının istediği şekilde
kullandığından ve asıl sahibinin şartlarına aykırı hareket ettiğinden dolayı
ayrıca hesaba çekilecektir...

Aynı şekilde dilediğini onurlandıran, dilediğini
de güçsüz düşüren O'dur. Kimse O'nun hükmünü yanlış göremez, O'nu saptırmaya
yeltenemez ve verdiği kararı bozamaz. O, yüce Allah'tır ve her şeyin
sahibidir... Bu özel niteliği Allah dışında hiç kimsenin üstlenmesi asla doğru
olmaz.

Allah'ın bu egemenliği, bütünü ile iyiliğin
kendisidir. Çünkü O, bu hakimiyetini doğruluk ve adalet ile yürütür. Doğruluk ve
adalet ile mülkü dilediğine verir, dilediğinden alır. Hak ve adalet ile
dilediğini onurlandırır, dilediğini güçsüz kılar. Tüm durumlarda O'nun murad
ettikleri gerçekten hayırdır. Her zaman bu iyiliğin gerçekleşmesi üzerindeki
mutlak irade ve mutlak kudret Allah'ındır. "İyilik senin elindedir" "Senin
herşeye gücün yeter"...

İnsanın tüm işleri üzerindeki bu hakimiyet,
onların işlerini iyilik temeli üzerinde proğramlama, Allah'ın kâinat ve hayat
üzerindeki mutlak ve büyük hakimiyetinin bir parçasından başka birşey değildir:
"Geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü geceye dönüştürür. Diriden ölüyü çıkarır,
ölüden diriyi çıkarırsın. Dilediklerine hesapsız rızık verirsin."

Bu birbiri içine giren gizli hareketi, bu büyük
gerçeği ifade eden tasvir insanın kalbini, duygularını, gözlerini ve duyu
organlarını doyurmaktadır... Gecenin gündüze, gündüzün geceye çevrilişi, ölüden
dirinin, diriden ölünün çıkarılışı olgusu... Kalbin, dikkatlerini ona
yönelttiğinde ve orada fıtratın gerçek ve engin sesine kulak verdiğinde şüphesiz
ve tartışmasız olarak Allah'ın kudretine işaret ettiğini kavrayacağı hareket.

Tüm evrenin ve her canlının yapısında varolan
bir hareket. Gizli, engin, tatlı ve dehşet yerici bir hareket. Kur'an'ın bu kısa
işareti, o büyük hareketi insanın kalbine ve beşerin aklına göstermektedir.' Her
ye gücü yeten, onları yoktan vareden, onlara merhamet eden ve işlerini
proğramlayan Allah'ın eliyle dokunan hareket. İnsanlar nasıl olur da işlerini
merhametle proğramlayan Allah'tan ayrı bir proğram yapmaya kalkışabilirler?
Hakîm ve Habîr olan Allah'ın düzene koyduğu bu evrenin birer parçaları oldukları
halde, nasıl olur da kendilerine canlarının istediği düzenler seçebilirler?

Sonra hepsinin rızkı Allah'ın elinde olduğu ve
hepsi de O'na muhtaç olduğu halde, nasıl bir kısmı bir kısmını kul yapabilir,
bazıları bazılarını Rabbler edinebilirler?

"Dilediğine sınırsız rızık verirsin"
Bu, insanın kalbini büyük gerçeğe; Tek bir
uluhiyet, tek bir gücün etkinliği, tek bir hakimiyet bir tek asıl sahip olduğu
ve bir tek zatın hüküm verme yetkisi olduğu gerçeğine yöneltmektedir. Sonra
herşeye hakim, mülkün sahibi, onurlandıran, güçsüz bırakan, hayat veren,
öldüren, bağışta bulunan, mahrum bırakan, evrenin ve insanın işlerini sürekli
olarak adalet ve iyilikle düzene koyan Allah'ın dışında hiçbir kimseye
bağlanılmayacağı gerçeğine çekmektedir. (Seyyid Kutub, Fi Zılâli'l Kur'an)



Mevdûdi diyor ki:
Âl-i İmrân Sûresinin 26. ve 27. ayetleri kendilerinden önceki ve hemen sonraki
ayetlerle güzel bir uyum teşkil eder. 19. âyetten itibaren İslâm düşmanlarına
bir uyarı ve tehdit yer alır ve 25. âyette müslümanlar düşmanlarının ceza
gününde yaptıklarının karşılığını göreceği konusunda temin edilirler. Allah bu
âyetlerde onları tekrar temin etmek için müminler ve Allah'a itaat eden kullar,
açlık ve zorluklar çekerken, kâfirlerin ve Allah'a isyan edenlerin dünyada
bolluk içinde yaşadığı görüldüğünde, insanın aklına gelen, fakat henüz
sorulmamış olan bir soruyu cevaplandırıyor. Soru şöyledir: İki grubun bu
zenginlik ve yoksulluğu arasındaki dengesizliğin altında yatan hikmet nedir? Bu
bölümün nâzil olduğu dönemde (H. 3. asır) Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ashâbı her
taraftan o kadar baskıya maruz kalıyorlardı ki insanların zihninde bu soru
oluşuyordu. Sorunun cevabını bu ayetler ihtiva eder; tüm otorite, güç, zenginlik
ve servetin sahibi olan Allah, bunlardan bir kısmını istediği kişilere verir.
Onlar, bu dengesizlikten tedirgin olmazlar. Çünkü O, Hakîm'dir (Hikmet sahibi)
ve Alim'dir (her şeyi bilendir). Bundan başka Allah serveti dilediğine verir,
dolayısıyla zenginlik bir şeref ve dostluk kriteri değildir. Bu nedenle bunu
takip eden ayetlerde müslümanların zengin kâfirlerle dostluk kurmaları
yasaklanmaktadır. (Mevdûdî, Tefhîmu'l-Kur'an)



                                                            
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  

"Mal adama hem dost, hem düşmandır." (Atasözü)

"Mal bulunur, can bulunmaz." (Atasözü)

"Mal canı kazanmaz, can malı kazanır." (Atasözü)

"Mal canın yongasıdır." (Atasözü)

"Mal ile insan, insan olmaz." (Atasözü)

"Mal kazanılmakla şan kazanılmaz, kişi kerim
gerek." (Atasözü)

"Malı malla, canı canla tartmalı." (Atasözü)

"Malın bekçisi zekâttır." (Atasözü)

"Malını iyi sakla, komşunu hırsız etme."
(Atasözü)

"Malını yemesini bilmeyen zengin, her gün
fakirdir." (Atasözü)

"Malını yemiş de onmuş var mı?" (Atasözü)

"Dünya malı dünyada kalır." (Atasözü)

"Dünya varlığına güvenilmez." (Atasözü)

"Dünyada tamah varken, dolandırıcı açlıktan
ölmez." (Atasözü)

"Dünyanın kavgası para üstüne." (Atasözü)

"Nâmussuzca bir düzenle edinilen mal elde
kalmaz."

"Bir imâret göster bana kim sonu viran olmaya.



Kazan şol malı kim senden dökülüp geri kalmaya."



"Mal çok yığma, hazer eyle (kaçın) azâbından
kim,

Renci (zahmeti) artar ağır oldukça yükü
hammâlın."

"Ne yaparsın dünya malı bîhûde / Yığmayan da
gamlı, yığan da gamlı."

"Nitekim yağınca kar örter izi / Çün mal irkile,
örter olur gözü."

"Müjde o kimseye ki, İslâm hidâyetine ulaşmış,
geçimi yetecek kadar verilmiş ve buna kanaat etmiştir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Her gün bir melek: 'Ey Âdemoğlu, sana yetecek
kadar az varlık, seni azdıracak çoktan hayırlıdır' diye seslenir." (Hadis-i
Şerif Rivâyeti)

"Şüpheli şeylerden sakın, insanların en âbidi
olursun. Kanaatkâr ol, insanların en çok şükredeni sayılırsın. Kendin için
sevdiğini başkaları için de sev ki, mü'min olursun." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Bir şey bütün bütün elde edilmezse, tümüyle de
elden kaçırılmaz."

"Kanaatten nasibi olmayanı dünya malı nasıl
zengin eder?"

"Kanaat, tükenmeyen hazinedir."

"Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse
pâdişah olmadı."

"Elün vârınan eyle kanaat / Şükür kıl itme
devrândan şikâyet."

"Bizi yalnız kanaatler mutlu eder."

"Yeryüzünde ıstırapların çoğu, aza kanaat
etmemekten doğar."

"Kanaatten nasibi olmayanı dünya malı nasıl
zengin eder?"

"kime yeteri kadar az gelirse, ona hiçbir şey
yetmez."

"Yetişir kanaat devlet istersen / Tükenmez
âlemde ni'met istersen."

"Kanaattir nefse yular demişler."  

"Âhirete nisbetle dünya, sizden birinizin
parmağını denize daldırması gibidir. Dikkat etsin, o, parmağıyla neyi geri
getirebilir?"

"Ebedî olan âhirete inandığı halde bütün
mesâisini aldatıcı olan dünyalık için harcayanlara alabildiğine şaşarım."

"Hastaları ziyaret edin. Cenazeleri de takip
edin. Bu, size âhireti hatırlatır." (Hadis-i Şerif)

"Akıllı insan, kendini hesaba çeken ve ölüm
sonrası için çalışandır."

"Önünüzde çok zor ve güç bir yokuş var. Ancak
yükü hafif olanlar onu aşabilecektir."

"Dünya derin bir denizdir. Çok kimse burada
boğulmuştur. Bu deryada boğulmaktan kurtulmak için gemin takvâ, yatağın iman,
yelkenin Allah'a tevekkül olsun ki, batmaktan kurtulabilesin. Yoksa kurtuluş
zordur."

"Dünyayı kendinize efendi edinmeyin ki, o da
sizi kendisine köle etmesin. Servetinizi kaybolmayacak yerde toplayın."

"Hasta adam, hastalığı sebebiyle yemeğin tadını
alamadığı gibi, dünyaya meyleden de dünya sevgisi sebebiyle ibâdetlerin tadını
alıp zevkine varamaz." 

"Dünya, bir cîfedir. Ondan bir şey isteyen,
köpeklerle dalaşmaya dayanıklı olmalı." (Hz. Ali)

"Biz öyle kimselere yetiştik ki, onlara göre
dünya, sahibine iâde edilmek üzere emanet edilmiş bir şey idi. Kolayca ve
hafifçe âhirete göçmeleri de bundandı." (Hasan-ı Basrî)

"Dünyanın, ellerinde emanet olduğunu bilen ve
onu sahibine, teslim edip de usulca ortadan ayrılanlara Allah rahmet etsin."

"Dünyanın lezzetini, zevkini, saâdetini,
rahatını isterseniz, meşrû dairedeki keyifle yetinin. O, keyfe kâfidir."

"Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı
takdirde, fânî dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme."

"Dünya bir misafirhanedir. İnsan onda az
duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir. Kısa bir ömürde ebedî hayata gerekli
olan levâzımatı tedârik etmekle mükelleftir."

"Ehl-i iman için dünya, seyyar bir ticaret yeri
ve kısa bir müddet için yol üstünde kurulmuş bir pazardır."

"Şu dünya; imtihan meydanıdır ve hizmet yeridir;
lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir."

"Dünyanın âhirete bakan yüzüyle, ilâhî isimlere
bakan yüzünü sevmek, noksanlık sebebi değil, olgunluk işaretidir. Böyle bir
sevgide ileri gitmek, ibâdet ve mârifetullahta ilerlemektir."  

"Dünya büyük bir okuldur. Orada herkes, hayatı
boyunca öğrencilikten kurtulamaz."

"Dünya, sonsuzluk içinde küçük bir parantezdir."

"Dünya, kâmil mü'minin kıymetsiz oyuncağı,
gâfillerin değersiz salıncağıdır."

"Dünya, ‘bir gün' gibi çabucak geçecek,
Kur'an'ın ‘yarın' dediği gün uyanacak, ‘dünya' için ‘dün ya!' diyeceksin."

"Bu âlemin gerçekliği, dün gece gördüğün rüya
gibidir."

"Dünya, uykudaki rüya, veya zevâle mahkûm bir
gölge gibidir. Aklı başında olan buna aldanmaz."

"Dünya sana oyuncak olarak verilmişken, oyuncak
seni oynuyor!"                                      

"Bütün dünya bir oyun sahnesidir. Kadın erkek
bütün insanlar da sadece oyuncular. Her birinin giriş ve çıkış zamanları
vardır."

"İnsan dünyada ancak dünyaya boş verdiği zaman
mutlu olur."

"Yürü fâni dünya, sana gelende gülmüş var
mıdır?"

"Kabrin arkası için çalışın. Hakiki saâdet ve
lezzet oradadır."

"Dünya hakkında zühd ve kanaat sahibi olmak
kadar şeytanın belini kıran bir şey yoktur."

"Dünya âhiretin bir şantiyesi mesabesindedir."

"Fâni denilen bu dünya, beka denilen yerin
levâzım ambarıdır."

"Dünya bir tahteravallidir."

"Böyledir dünya nizâmı, gelen gider, giden
gelmez."

"Bu dünyaya aşırı tutkun olup meyletmek, insanın
kalbinden imanın tadını çıkarır."

"Dünya kalbe yerleşince, âhiret kalpten göç edip
gider."

"Bu dünyaya kiracı gibi yerleş. Ev sahibi gibi
yerleşirsen gitmesi zor olur."

"Dünyaya itimat etme. O, çoklarını aldattı. Gün
gelir seni de aldatır, tedbirli ol."

"Kim dünyaya evlenme teklifinde bulunursa, dünya
ondan mehir bedeli olarak, dinini ister."

"Dünyanın karakteri, önce yaldızlı şeylerle
aldatıp sonra helâk etmektir. O, kendini beğendirmek için süslenip püslenen,
evlendikten sonra da kocasını öldüren bir kadına benzer."

"Ey dünya! Ne kadar utanmaz ve kötüsün.
Besliyor, yetiştiriyor, hem de öldürüyorsun."

"Dünya mıknatıs gibidir, bütün samanları çeker;
ancak özlü buğday, onun çekişinden kurtulmuştur."

"Kişi bu dünyaya tenezzül etti mi, bala kapılmış
sineğe döner."

"Bir köhne köprüdür bu cihan ki, gelen geçer."

"Dünya malı çok olanın, aldanma dünyasına.

Dünya benim diyenin, gittik dün yasına."



"Kısmetindir gezdiren yer yer seni,

Göğe çıksan, âkıbet yer yer seni."

"Sen ister boynuna ip tak, diler cevherli kordon
tak,

Bu dünyadan nasîbin en nihayet bir avuç toprak."

"İşin gücün daim yalan, Çok kişiden arta kalan;

Nice kerre boşalıben Dolan dünya değil misin?"

"Kim umar sefâyı senden, yalan dünya değil
misin?

Enbiyânın seyyidini, alan dünya değil misin?

Kaydedip halkın özüne, toprak değil misin?

Ehl-i gafletin yüzüne, gülen dünya değil misin?

Kimisini nâlân eden; kimisini giryân eden;



En sonunda üryan edip, soyan dünya değil
misin?"  (Yunus Emre)

"Zen gibi şîve-i şehvetle alan dünyayı,



Vaz'-ı haml etme gibi vermede feryâd eyler." 



"Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni,
kullan kendini göreyim seni."

"Bunca varlık var iken bitmez gönül darlığı."

"Dünya malı dünyada kalır."

"Dünyaya esir olan âzâd olmaz."

"Dünyada eken âhirette biçer."

"Dünyanın üstü varsa altı da var."

"Bugün dünya, yarın âhiret!"

"Bazıları ‘dünyada mekân, âhirette iman' der;
ama doğrusu şöyle olmalı: ‘Dünyada sağlam iman, Âhirette cennet gibi mekân."



"Dünyada hırs ve tamah varken, dolandırıcılar
açlıktan ölmez."

"Bir başka âlemin bekleme odasıdır bu dünya"

"Dünya terzi dükkânı, ölçüyü veren gider."

"Kim dünyaya mâlik olursa yorgun düşer, kim
dünyayı severse ona kul olur, dünyanın azı yeter, çoğu da zengin yapmaz."

"Âhirette mü'mini bekleyen nimetler, güzellikler
yanında, dünya hayatı ne kadar güzel ve şâşaalı bile olsa, zindan gibi
kalmaktadır."

"Ey insan! Dünyaya kalıbınla sahip ol; fakat
kalbini ve himmetini ondan ayır." (Abdullah bin Ömer)

"Mü'min, dünyada, doktoru yanında olan bir
hastaya benzer. Doktoru, ona faydalı olanı ve olmayanı bilir. Hasta kendisine
zararlı bir şeyi isterse ona engel olur. Mü'minin hali de buna benzer. O, birçok
şeyi arzu eder; ama imanı, ona zararlı olan şeylere mâni olur. Ölünceye kadar,
bu böyle sürer gider." (Selmân-ı Fârisî)

İki dünyalılara, iki dünyası arasında denge
kuranlara selâm olsun!

"İktisâda (tutumluluğa) riâyet eden kimse fakir
olmaz." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Yoksulluk korkusu ile ömrünü servet toplamak
peşinde harcamak fakirliğin ta kendisidir."

"Kim borçlu bulunan fakire mühlet verir veya
alacağından indirim yaparsa, Allah, kendi himâyesinden başka hiçbir gölgenin
bulunmadığı kıyâmet gününde o kimseyi arşının altında gölgelendirir." (Hadis-i
Şerif Rivâyeti)

"Kişinin günahları çoğaldığı vakit (günahlarına
keffâret olarak) Allah Teâlâ onu geçim sıkıntısı ile imtihan eder." (Hadis-i
Şerif Rivâyeti)

"Günahlardan öyleleri vardır ki, onları ancak
geçim sıkıntısı uğrunda çekilen zahmetler mahveder." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"İnsan, nefis ve benlikten fakir olmalıdır.
Dünya malından değil."

"Fakirlik, bütün elemlerin beşiğidir."

"Bir öksürük, bir de yoksulluk gizli tutulamaz."

"Suçların anası yoksulluksa, babası da kafa
yoksulluğudur."

"Bu dünyada kanadı kopmuş kuş, kurumuş ağaç,
suyu çekilmiş havuz, dişleri dökülmüş yılan ne ise, fakir insan da odur."

"Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma
kalır, ne işlenmedik suç, ne namus, ne de ruh."

"Fakirliğin tahrip etmeyeceği erdem yoktur."

"Fakirin malına göz dikme. Fakir ekmeği acıdır,
zehir gibi."

 "Gedâyuz şâha baş eğmez dil-i âgâhımuz vardur; 



 Fakir isek ne gam, ey dil bizüm Allah'ımuz
vardur."

"İnsanların sözde dostları vardır; yoksulluk
onları uzaklaştırır."

"Fakir zengini taklide girişti mi, mahvolur."

"Yoksulun kitabında sevincin ömrü kısadır."

"Yoksulluk, bu devreyi geride bırakmış
kimselerin sık sık değindiği bir niteliktir."

"Yoksulluk, en öldürücü ve en inatçı
hastalıktır."

"Kaybedecek bir şeyi olmayan insandan korkulur."

"Yoksulluğa katlanmak ayıp değildir; ama ondan
kurtulmayı bilmemek ayıptır."

"İnsanın çok şeyi olmayınca, elinde olup bitenin
de değeri artar."

"Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir
şeyi olmayandır."

"Yoksulluk, neşeli ise yoksulluk değildir."

"Aza sahip olan değil, çoğu isteyen yoksuldur."

"Ne mutlu fakirlere ki, bizim azıklarımızı
ücretsiz olarak âhirete götürüveriyorlar. Hatta huzûr-ı İlâhî'de mîzâna
konuluncaya kadar taşıyorlar."

"Yoksulların bazısı yalan söylememiş olsaydı,
onu boş olarak çeviren iflâh olmazdı." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Bizim gibi bir sürü şeye ihtiyacı olan
insanlara karşı dilenci konumuna geçmek ne kadar yanlış. Güzel ve doğru olan
fakirlik, Allah'a karşı fakirliğini hissedip O'na yalvarmaktır, nefis ve
benlikten yana fakir olmaktır. Allah böyle fakirleri sever." 

"Fakirlikten şikâyet edenlere sormak lâzım: 'İki
gözünün kör olup bir milyar doların olsun, ister misin? Aklını ve dilini satın
almaya kalkan olursa kaça satarsın? Hele dinsiz olup cenneti satsan kaç para
istersin? Öyleyse, milyarlarca altın değerinde Rabbinin nimetleri varken,
fakirlikten şikâyet etmeye utanmıyor musun?"

"Dünyada fakir ve rezil olmaktan korkuyorsun da,
âhirette fakir, rezil, rüsvay olmaktan korkmuyor musun? Halbuki kulun âhirette
iyi amellerden fakir düşmesi ve rezil olması, onun dünyada fakir ve rezil
olmasından daha korkutucu ve utanç vericidir."

"İnsanlar, fakir olmaktan korkarak dünyalık için
çalıştıkları kadar cehennemden korkup korunmak için âhirete çalışsalardı,
mutlaka Cennete girerlerdi."

"Fukarâya 'Evine it girdi, yetiş' demişler.
'Kapıyı örtün, açlıktan gebersin' demiş." (Atasözü)

"Yokluk varlıkta, güçlük darlıkta." (Atasözü)

"Fakir adam, hazır şeytan." (Atasözü)

"Fakir, eline bakarsa, sen kesene bak."
(Atasözü)

"Fakiri doyur da ne yapacağını düşünme."
(Atasözü)

"Fakirlik ateşten gömlektir." (Atasözü)

"Fakirlik ayıp değildir, tembellik ayıptır."
(Atasözü)

"Fukara kalbine her kim dokuna, dokuna sînesi
Allah okuna." (Atasözü)

"Fukaralara veren Allah'a verir." (Atasözü)

"Fukaranın âhı tahttan indirir şâhı." (Atasözü)

"Fukaranın cebi boş, kalbi doludur." (Atasözü)

"Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar."
(Atasözü)  

"Züğürt olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak
yeğdir." (Atasözü)

"Züğürtlük zâdeliği (beyliği, zengin çocuğu
olmayı) bozar." (Atasözü)

"Züğürdün gönlü yufka olur." (Atasözü)



"Bu dünyâ fânîdir, tez gelir geçer. / Bu
bahçenin sonu fenâdır bülbül."

"Esas fakirlik, fakir olmaktan korkmak; esas
zenginlik ise Allah'a güvenmektir."

"Bir işi çok iyi bilen, bildiği işten kâr eden,
kâr ettiği işe ortak alan, ortaklarına âdil kâr dağıtan, dünyanın en büyük
şirketini kurabilir."

"Yoksulluktan şikâyet eden müslümana demek lâzım
ki: 'Cennete müşteri olanın sermayesi, yatırımı ne kadar çoktur, bunun kıymetini
bil."  

"Zengin, çok mala sahip olana denmez; zengin
kalbi olana denir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Zengin, bilgisi çok olan insandır." (Hz. Ali)



"Zengin adam, elindekini yeterli görendir."

"Zenginlik, dünya köleliğinden âzâd olmaktır."

"Dünyanın en zengini, iktisadı bilen, en yoksulu
cimri olan insandır."

"Muhâcirlerin fakirleri, zenginlerinden beş yüz
yıl önce Cennete girecek." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Benimle dünyanın misâli, bir adamın haline
benzer ki, o bir ağacın altında biraz gölgelenmek istemiş, sonra ağacı
terkederek kalkıp gitmiştir."

"Bir ülkede vahiyden, akıl ve sanattan çok maddî
servete kıymet verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar
boşalmıştır."

"Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebileceğin
kadar yersin. Denize testiyi daldırsan, alabileceği kadar su alır, gerisi
kalır."

"Ye kürküm ye misali, her mecliste buyur derler
zengine."

"Ben erdemden başka zenginlik tanımıyorum."

"İki şeyin hazmı çok güçtür. Biri zenginlik,
diğeri şöhret."

"Akılsızlara, zenginliğin iyiliği yerine,
kötülüğü dokunur."

"Zenginlik, geçici bulutlar gibidir."

"Zenginlik, gurbeti vatan, yoksulluk vatanı
gurbete çevirir." (Hz. Ali r.a.)

"Çoluk çocuktan, maldan veya benzeri şeylerden
her ne ki seni Rabbinden alıkorsa, bil ki o senin için hayırsızdır/uğursuzdur."



"Mevki ve zenginlik, çoğu zaman yüz kızartıcı
hareketlere karşı alınan rüşvettir."

"Servetin toplandığı yerde, çoğu zaman insanlar
ahlâkını yitirir."

"Zengin olmak istiyorsan, kazanmayı düşündüğün
kadar biriktirmeyi de düşün."

"Hayatın en büyük trajedisi, yoksulluk değil;
zenginliğe doyamamaktır."

"Bir yılda zenginleşmek isteyen altı ayda
asılır."

"Dünyanın en zengini, tutumu bilen; en yoksulu
cimri olan insandır."

"Zengin adam, elindekini yeterli görendir."

"Zekâ ve ruh bir kitaptan ne kadar etkilenirse,
insan o kadar zenginleşmiş olur."

"Servet, eziyet çekene, çalışıp çaba gösterene
gözükür."

"Zenginliğe açılan kapı küçüktür; oraya girmek
için eğilmek gerekir."

"İnsan ancak kendini harcayarak zenginleşir."

"Hiçbir iyi adam, birden zengin olmamıştır."

"Zengin yaşamak, zengin ölmekten daha iyidir."

"Yeteneklerinizi biliyorsanız kolaylıkla
ilerleyebilirsiniz. Kalabalığa bakın, azimli yürüyene herkes yol gösterir."

"İlimsiz, hünersiz zenginler de bir çeşit
fakirdir."

"Zenginlik, kullanılacak bir silâhtır;
tapınılacak bir mâbut değil."

"Huzur dolu bir kalple bir parça ekmek, vicdan
azâbı ile beraber olan zenginlikten bin kere bin kere bin daha iyidir."

"Akılsızlara, zenginliğin iyiliği yerine
kötülüğü dokunur."

"Büyük servetler, çoğu zaman insanı
yalnızlaştırır."

"Servetim olsun isterim; haksızlıkla, haramla
zengin olmayı, asla!"

"Servetin batırdığı insan sayısı, kurtardığından
elbette fazladır." 

"Zenginlik, soysuzları daha çok soysuzlaştırır."

"Zenginlik, nice ahmaklara zekânın maskesini
giydirir."

"Mâlik olduğundan fazla bir şey istemeyen insan
zengindir."

"Fakir suya düşse çıkamaz kirden; Zengin
arabasını aşırır kırdan; Topal zengin iyi, sağlam fakirden."  

"Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz
ovada yolunu şaşırır." (Atasözü)

"Zengin helvasını baldan pişirir; züğürt derman
için pekmez bulamaz." (Atasözü)

"Zengin kesesini döver, züğürt dizini."
(Atasözü)

"Zengin olana, kölesi bile düşmandır." (Atasözü)

"Zengin, fakirin halinden ne bilir?" (Atasözü)

"Zengine dokun geç, fakirden sakın geç."
(Atasözü)

"Zenginin gönlü oluncaya kadar fukaranın canı
çıkar." (Atasözü)

"Zenginin horozu bile yumurtlar." (Atasözü)

"Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar."
(Atasözü)

"Zenginin malı, züğürdün evlâdı." (Atasözü)



"Nice zengin geceleyenler, ertesi gün fakir
olurlar."

"Hayırlı para, insanın kendisine, ailesine ve
geçimine harcadığı paradır." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Para her şeyi yapar' diyen adam, para için her
şeyi göze alan adamdır."

"İnsanlar sahte para yaparlar, ama çok kere para
da sahte insanlar meydana getirir."

"Para yağmuru altında çok şeyler delinir."

"Para adama akıl öğretir; esvap, yürüyüş."
(Atasözü)

"Para ile imanın kimde olduğu bilinmez."
(Atasözü)

"Para ile dağlar gülistan olur." (Atasözü)



"Para insanı ipten kurtarır." (Atasözü)

"Para para diyerek param parça olacak."
(Atasözü)

"Para parayı çeker." (Atasözü)

"Paralı adamdan dağlar bile korkar." (Atasözü)



"Paranın gördüğü işi kimse göremez." (Atasözü)

"Parası aziz olan, kendi zelil olur." (Atasözü)

"Parasızlık, adama her şey yaptırır." (Atasözü)

"Parayı veren düdüğü çalar." (Atasözü)

"Akçesi ak olanın bakma yüzü karasına."
(Atasözü)

"Akçenin gittiğine bakma, işin bittiğine bak."
(Atasözü)

"Akçe sayış, kaftan yürüyüş öğretir." (Atasözü)

"Ak akçe kara gün içindir." (Atasözü)

"Paralı olmak ve onun bekçiliğini yapmak üzüntü
doğurur."

"Sermayesiz zindan açılır; dükkân açılmaz."
(Atasözü)

"Bir insan, 'para her şeyi yapar' dedi mi, her
şey belli olmuştur: O adamın parası yoktur."

"Paradan daha önemli şeyler vardır. ne çare ki,
çoğu zaman onları satın almak için de para gerekiyor."

"Cebiniz delikse, onu para ile doldurmanın bir
yararı yoktur."

"Altın altın deyip durma, altında kalırsın."
(Atasözü)

"Altın leğenin kan kusana ne faydası olur?
(Atasözü)

"Altından ağacın olsa, zümrütten yaprak / Âkıbet
gözünü doyurur, bir avuç toprak." (Atasözü)   

"Altın ve gümüş, münâfıkların yularıdır; onlarla
çekilip Cehenneme götürülürler."

"Altın eli bıçak kesmez." (Atasözü)

"Parayı üstün tutan kimseyi Allah zelil eder."

"Parayı domuzun boğazına takmışlar da, 'Domuz
ağa' diye çağırmışlar." (Atasözü)

"Son ağaç yıkılıp, son nehir kirletilip son
balık da tutulduktan sonra, paranın yenmediğini anlayacaksınız." (Kızılderili
Atasözü; Greenpeace'in sloganı)

"İnsanoğlunun hiçbir icadı, para kadar fesat
verici değildir."

"Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe
yaramaz."

"Para, çok kimseye kötü yollar öğretir."

"Paranın değerini anlamak isterseniz, borç
almaya çalışın."

"Her para kazanan, para yığınını çoğaltmak
ister."

"Para, adamı pek çabuk rezil eder."

"Kullanamayacak olduktan sonra, para nene
gerek?"

"Para önden gidip, insana bütün yolları açar."

"Para kader işidir; masal gibidir; bir varmış,
bir yokmuş"

"Eldeki para hürriyetin âletidir. Fakat peşi
kovalanan para, tam tersine kölelik âletidir."

"Parası olanın yarası olmaz."

"Mevkîlerini para ile satın alan kişiler,
masraflarını geri almanın yoluna düşerler."

"Para vererek ölümden, ağır hastalıklardan,
yaklaşan ağrılı yaşlılıktan kurtulanamaz."

"Dünyada hem yokluğu, hem çokluğu kötü yalnız
bir şey vardır: Para."

"Dünyadaki bütün kapıları açan anahtar,
paradır."

"Kalmadı artık paranın nazarımda kadri / Kirli
ellerde görünce paradan iğrendim."

"Lekeli bir paranın insana sürekli bir faydası
olamaz."

"Parasız kalmamak istiyorsan ihsandan değil;
ikrâzdan (borçlanmaktan) çekin."

"Parayı yönetmesini bilmeyen bir adamı
mahvetmenin en emin yolu, ona biraz para vermektir."

"Kapitalizmde fertler, sosyalizmde devlet, İslâm
ekonomisinde millet zengin olur."

"Müslüman, materyalistlerin putlaştırdığı parayı
esir alıp İslâm'a köle etmeden süper güçlere kafa tutamaz."

"Birikmiş para ya bizi idare eder, ya bize itaat
eder."

"Para sevdâsında olmayan kişi, her nerede olursa
olsun selâmettedir."

"Paranın neler yapacağını düşünmek ne kadar
tatlıdır."

"Para olmadan onu harcamaya başlama."

"İnsana paraya davrandıkları gibi davrananlar,
onu harcamak için kazanırlar."

"Para en iyi dost ve en tehlikeli düşmandır."

"Para, iyi bir uşak, kötü bir efendidir."

"Para, ya bizim başımızın belâsı, ya da bizim
hizmetkârımızdır."

"Para, insana hizmet eder, ya da hükmeder."

"Paranın en büyük değeri, paraya gerçek
değerinden daha yüksek bir değer tanıyan bir dünyada yaşamamızdan ileri
gelmektedir."

"Para, dünyada bin ayıp örter."

"Bir tek kuruşu gözünüze yaklaştırırsanız,
evrenin en büyük yıldızını gizler."

"Saçarak paranı nâhak yerde / Olma muhtâc sakın
nâ-merde."

"Uzun ve ağır bir emekle, alın teriyle
kazanılmış parayla; kaldırımda rastgele bulunmuş paranın değeri aynı mıdır?"

"En dar zamanlarda bile münâsebetsiz işlere
harcanacak devlet parası vardır."

"Sadece paranın hükmettiği yerde yasalar ne
yapsın?"

"Budala ile parası, uzun zaman bir arada
duramaz."

"Parasız, düşünür; paralı da iki misli düşünür."

"Para, büyük bir iğfâl vâsıtasıdır."

"Arkadaşlarınızı muhâfaza etmek istiyorsanız; ne
para verin, ne para alın."

"Parasız kalmanın dehşetini duymamış adamlar,
harp ateşini tatmamış askerlere benzerler."

"Para, naz, nimet çok devam etmez."

"Her şeyin para ile ölçüldüğü bir yerde
toplumsal adâlet ve huzur hiçbir zaman gerçekleşemez." 

"Parasız adam, oksuz yay gibidir."

"Paranın, insana işletemeyeceği suç yoktur."

"Akçenin değerini ancak üstündeki pas belli
eder."

"Her para sermaye değildir. Sermaye, her zaman
paraya hâkimdir. Paralı kimseler de paralanır."

"Bir insan için, 'dostlarından çok parasına
bağlıdır' diye bilinmekten daha utandırıcı şey olur mu?"

"Bir budala para kazanabilir, ama onu sarfetmek
için akıllı adam gereklidir."

"Paranın saklanılması kazanılmasından daha
zahmetli bir iştir."

"Para, insan avlamak için en iyi yemdir."

"Bir insanın dostluk derecesini tâyin etmek
ister misiniz? Menfaatine hafifçe dokununuz."

"Hayırda israf, israfta hayır yoktur."

"Dünya menfaati için iyilik edenlerin
iyilikleri, avcının kuşlara yem atması gibidir."

"Malı olan gözünün teki ile uyur."

"Bu dünyada mal ü mülküm / Vardır diyen yalan
söyler."

"Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk
sahibi?

Mal da yalan, mülk de yalan / Var biraz da sen
oyalan."

"Şunlar ki çoktur malları, / Gör nice oldu
halleri

Son ucu bir gömlek giymiş / Onun da yoktur
yenleri."

"Az malın hesabı daha azdır." (Hadis-i Şerif
Rivâyeti)

"Lâ'net ola ol mâle ki tahsîline ânın / Ya dîn
ola, ya ırz u ya nâmus ola âlet!"

"Dünya metâına olma mağrûr / Komaz gönülde
sürûr, gözde nûr."

"Hesab ettim cümle dünya malını / Neticesi bir
top beze dayandı."

"Mâl-ı dünyâdan ne aldı gitti, var, Karun'a
sor."

"Mal ve mevkîye aşırı düşkünlük, suların
sebzeleri yeşerttiği gibi insanın kalbinde nifak tohumunu yeşertir."

"Bir şeye sahip olmanın hakları olduğu kadar,
görevleri de vardır."

"İnsanların seni sevmesini istersen, malının
artan kısmını onlara dağıt. (Hadis rivâyeti)

"Malın hayırlısı, kulun şeref ve ırzını koruması
için sarfettiği malıdır."

"Doğduğumuz zaman dünyaya hiçbir şey
getirmediğimiz gibi, ölürken de hiçbir şey götüremeyiz."

"Malı ve parayı hor gören çoktur; ama Allah için
veren azdır."

"Allah'a karşı takvâya yardımcı olan mal ne
güzeldir."

"Zühd ü takvâ bir ağaçtır ki, kökü kanaat,
meyvesi rahattır." (Atasözü)

"Dünyalık sana yöneldiği zaman sen de vermesini
bil. Zira vermek, onu tüketmez. Dünyalık senden yüz çevirdiği zaman yine ver.
Çünkü o devamlı kalmaz." (Hz. Ali)

"Ticaret ve sanata önem verin. Bilin ki sizler,
kendilerine muhtaç olmadığınız müddetçe kardeşlerinizin yanında şerefli ve
muhterem olursunuz."

"El kapılarında dilenci değilsin; bunun şükrü
olarak kapından dilenciyi kovma." 

"Cimriler, kendilerinin ölmesini isteyen
insanlara servet toplayan kişilerdir."

"Diyem sana bahîlün (cimrinin) ne idüğin /
Sakınır kendünden kendü yidiğin."

"Encâm-ı hayâtı kıl teemmül / Tefrîke çalış
zararla kârı.

Sahipservet hasîse derler / Vârislerin
hazinedârı." (Hayatın son anlarını düşün, kârla zararı ayırdetmeye çalış; Servet
sahibi cimrilere, mirasçılarının veznedârı derler, unutma.)

"Cimriliği ortaya çıkaran yoksulluk değil;
zenginliktir daha çok."

"Yoksulun çok şeyi eksiktir, cimrinin her şeyi."

"Parasından en az yararlanan cimrinin
kendisidir."

"Altın, ocaktan madeni kazmakla çıkar. Cimrinin
elinden, canını koparsan çıkmaz."

"Cimrilik, bütün insan deliliklerinin en
gülüncüdür."

"Bazısının eli verir gönlü vermez; bazısının da
gönlü verir, eli vermez! İkisi de cimriliktir."

"Câhil cömert, Allah katında cimri âbidden daha
sevimlidir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Cimrilik ve korkaklık mü'mine yakışmaz."
(Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Cömert, Allah'a yakın, insanlara yakın, Cennete
yakın ve Cehennemden uzaktır. Cimri, Allah'tan uzak, insanlardan uzak, Cennetten
uzak ve Cehenneme yakındır. Allah katında cömert bir câhil, cimri olan bir
âlimden daha sevimlidir. En ağır hastalık, cimrilik hastalığıdır." (Hadis-i
Şerif Rivâyeti)

"Allah cömerttir, cömertliği ve güzel ahlâkı
sever." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Veren el, alan elden üstündür." (Hadis-i Şerif
Rivâyeti)

"Cömertlik yap ki, sana da cömertlik yapılsın."
(Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Cömertlik, Cennet ağaçlarından bir ağaçtır.
Dalları dünyaya sarkıtılmıştır. Her kim onun bir dalına yapışırsa o da onu çeker
Cennete götürür." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Zenginleriniz cömert; idarecileriniz hayırlı
olur ve işiniz de aranızda meşveret esasına dayanırsa, yerin üstü sizin için
altından daha hayırlıdır. Eğer idarecileriniz şerli, zenginleriniz cimri olur,
işiniz de kadınlara kalırsa, yerin altı sizin için üstünden daha hayırlıdır."
(Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Cimrilik ile iman bir kalpte toplanmaz."
(Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Akıllı kimse odur ki; Malını güve düşmeyecek,
hırsız çalmayacak yerde saklayandır; yani Allah yolunda harcayan." (Abdullah bin
Mes'ud r.a.)

"Ey Âdemoğlu, şaşıyorum sana! Kendi arzularının
yerine gelmesi için israf olarak harcıyorsun da, bir dirhem ile Rabbinin
rızâsını kazanmakta cimrilik ediyorsun." (Hasan-ı Basrî r.a.)

"Her sabah iki melek: 'Allahım, cimrinin malını
tezden elinden al, cömerdin malını da artır' diye duâ ederler."

"Cömert, nasihat vermekle yetinmeyip yardım
eder."

"Cömertlik fazla vermekten ziyade, yerinde ve
zamanında vermek demektir."

"Kötü kimseler olsalar bile, cömertler için
herkesin kalbinde bir sevgi vardır. İyi olsalar bile, cimrilere karşı herkesin
kalbinde yalnız nefret vardır." 

"Cömertliğin âfeti başa kakmadır." (Hadis-i
Şerif Rivâyeti)

"Cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa
daha güzel olur." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Ümmetimin sâlihlerinin Cennete girmeleri, namaz
ve oruçları sebebiyle değil; cömertlik, gönüllerinde müslümanlara karşı kötü
duygular beslememeleri ve müslümanlara nasihatleri sayesindedir." (Hadis-i Şerif
Rivâyeti)

"Cömertlik, dost ve ahbâba iyilikte ve ikramda
bulunmaktır.

"Tuzağa saçtığın taneler, cömertlik sayılmaz
ki."

"Cömertlik, mutluluk anahtarıdır."

"Cömertlik, zenginlikten üstündür. Düşmanı
çekmeyen servet çeşididir."

"Cömertliğimiz hiçbir zaman servetimizi
aşmamalıdır."

"Cömertlik, dostluğun özüdür."

"Cömertler elinde mal eksik olmaz."

"Dünya, mü'minin zindanı, kâfirin ise
cennetidir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)

"Dünya, âhiretin tarlasıdır." (Hadis-i Şerif
Rivâyeti)

 "Âhirete nisbetle dünya, sizden birinizin
parmağını denize daldırması gibidir. Dikkat etsin, o, parmağıyla neyi geri
getirebilir?"

"Ebedî olan âhirete inandığı halde bütün
mesâisini aldatıcı olan dünyalık için harcayanlara alabildiğine şaşarım."

"Geçim kaynağı için çalışmasına veya ticaretine
haram karıştıranlara şunu hatırlatmak gerekir: 'Kendisine isyan ettiğin hallerde
bile rızkını kesmeyen Allah Teâlâ, kendisine itaat ettiğinde mi rızkını vermeyip
kesecek?"

"Önünüzde çok zor ve güç bir yokuş var. Ancak
yükü hafif olanlar onu aşabilecektir."

"Dünya derin bir denizdir. Çok kimse burada
boğulmuştur. Bu deryada boğulmaktan kurtulmak için gemin takvâ, yatağın iman,
yelkenin Allah'a tevekkül olsun ki, batmaktan kurtulabilesin. Yoksa kurtuluş
zordur."

"Dünyayı kendinize efendi edinmeyin ki, o da
sizi kendisine köle etmesin. Servetinizi kaybolmayacak yerde toplayın."

"Hasta adam, hastalığı sebebiyle yemeğin tadını
alamadığı gibi, dünya malına meyleden de dünya sevgisi sebebiyle ibâdetlerin
tadını alıp zevkine varamaz." 

"Dünya, bir cîfedir. Ondan bir şey isteyen,
köpeklerle dalaşmaya dayanıklı olmalı." (Hz. Ali)

"Biz öyle kimselere yetiştik ki, onlara göre
dünya, sahibine iâde edilmek üzere emanet edilmiş bir şey idi. Kolayca ve
hafifçe âhirete göçmeleri de bundandı." (Hasan-ı Basrî)

"Dünyanın lezzetini, zevkini, saâdetini,
rahatını isterseniz, meşrû dairedeki keyifle yetinin. O, keyfe kâfidir."

"Şu dünya; imtihan meydanıdır ve hizmet yeridir;
lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir."

 "Dünya, kâmil mü'minin kıymetsiz oyuncağı,
gâfillerin değersiz salıncağıdır."

"Dünya, ‘bir gün' gibi çabucak geçecek,
Kur'an'ın ‘yarın' dediği gün uyanacak, ‘dünya' için ‘dün ya!' diyeceksin."

 "Dünya malı, sana oyuncak olarak verilmişken,
oyuncak seni oynuyor!"            

"Bütün dünya bir oyun sahnesidir. Kadın erkek
bütün insanlar da sadece oyuncular. Her birinin giriş ve çıkış zamanları
vardır."

 "Kabrin arkası için çalışın. Hakiki saâdet ve
lezzet oradadır."

 "Dünya bir tahteravallidir."

 "Kim dünyaya evlenme teklifinde bulunursa,
dünya ondan mehir bedeli olarak, dinini ister."

"Dünyanın karakteri, önce yaldızlı şeylerle
aldatıp sonra helâk etmektir. O, kendini beğendirmek için süslenip püslenen,
evlendikten sonra da kocasını öldüren bir kadına benzer."

"Kişi bu dünyaya tenezzül etti mi, bala kapılmış
sineğe döner."

"Dünya malı çok olanın, aldanma dünyasına.

Dünya benim diyenin, gittik dün yasına."



"Kısmetindir gezdiren yer yer seni, / Göğe
çıksan, âkıbet yer yer seni."

"Sen ister boynuna ip tak, diler cevherli kordon
tak,

Bu dünyadan nasîbin en nihayet bir avuç toprak."

 "Bunca varlık var iken bitmez gönül darlığı."

"Dünya malı dünyada kalır."

"Dünya malına esir olan âzâd olmaz."

 "Bazıları ‘dünyada mekân, âhirette iman' der;
ama doğrusu şöyle olmalı: ‘Dünyada sağlam iman, Âhirette cennet gibi mekân."



"Kim dünyaya mâlik olursa yorgun düşer, kim
dünyayı severse ona kul olur, dünyanın azı yeter, çoğu da zengin yapmaz."

"Âhirette mü'mini bekleyen nimetler, güzellikler
yanında, dünya hayatı ne kadar güzel ve şâşaalı bile olsa, zindan gibi
kalmaktadır."

"Ey insan! Dünyaya kalıbınla sahip ol; fakat
kalbini ve himmetini ondan ayır." (Abdullah bin Ömer)

"Mü'min, dünyada, doktoru yanında olan bir
hastaya benzer. Doktoru, ona faydalı olanı ve olmayanı bilir. Hasta kendisine
zararlı bir şeyi isterse ona engel olur. Mü'minin hali de buna benzer. O, birçok
şeyi arzu eder; ama imanı, ona zararlı olan şeylere mâni olur. Ölünceye kadar,
bu böyle sürer gider." (Selmân-ı Fârisî)

"Müslümanlar arasında nerede ve ne zaman
tartışma çıkarsa, bilin ki işin içinde servet, şöhret veya şehvet, yani para,
makam veya kadın vardır. Ya bunlardan biri veya birkaçı. Kavganın sebebi
bilindiğine göre tedâvisi kolaydır. Bize verilen herşeyin emânet olduğunu ve
bunlarla sınava çekildiğimiz şuuru. Müslüman olduğumuzu hiçbir zaman unutmamak
ve Allah'ın bize devamlı gördüğü şuurunda yaşamak."

"Çarşıyı pazarı müslümanlaştırmadan, İslâm'ı
çevreye hâkim kılmak mümkün değildir."

"Müslüman ve para; bu ikisi, birbirini
tamamladığı gün, süper güçler yer değiştirecek, gerçek süper güç hâkim
olacaktır."

"Paraya hâkim ol(a)mayan müslümanıın dünyası da,
büyük ihtimalle âhireti de cehennem olacaktır."

"İslâm'da ruhbanlık yoktur. Muâmelâtı tatbik
etmek farzdır. Bu öyle bir farzdır ki, müslümanların çoğunun haberi bile yoktur.
Bilinmeyen günahlara tevbe edilmediği için, en büyük günahlar da bunlardır."

"Bir müslümanın yediği, içtiği, giydiği haram
olursa, onun ibâdeti ve duâsı nasıl kabul olur?"

"Her işini para ile görüp paraya düşman olan
müslümanlar; konforlu hayat yaşayıp ‘dünya sevgisi hataların başıdır' diyenler;
sermâye biriktirip bankayla iş görüp kapitalizme düşman olanlar; kapitalistler
gibi yaşayıp sosyalizmin gelmesini istemeyenler tezat içindedir."   

"Hapse girmemek için T.C. kanunlarına gösterilen
gayret kadar, Cehenneme girmemek için Allah'ın kanunlarına uyulsa, dünyamız da,
âhiretimiz de cennete dönüşecektir. Üniversite sınavına hazırlanan bir genç
kadar âhirette Cennet kazanmak için dünya imtihanına özen göstersek Cennetin
bütün kapıları bize açılır. Dünya huzuru da avans olur."     

"Helâl-haram gözetmeden para kazanan ehl-i
dünyadır, laiktir, kapitalisttir. Haramdan kaçan, helâl kazanç sağlayan ise
ehl-i diyânettir, mü'mindir, mübârektir. Karun gibi, Firavun gibi, yahûdiler
gibi zengin olmak, dini satıp dünyayı da mezara kadar sırtlamaktır. Her yolcu,
birşeyler götürür. Âhirete giden de sevaptan, günahtan başka bir şey götüremez."



 

Hamdi Döndüren, Şamil İslâm
Ansiklopedisi, c. 4, s. 52-53

Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s.
381-382

Ahmed Yaşar, Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 4, s.
53-54

Hamdi Döndüren, Şamil İslâm
Ansiklopedisi, c. 4, s. 345-348



Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 4,
s. 342-343

A.g.e.c. 4, s. 133-134

Alâaddin Başar, Nur'dan Kelimeler, s. 130-136

Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi, c. 13, s.
34-38

A.g.e. c. 11, s. 380-386

A.g.e. c. 5, s. 419-425