Fecir | Konular | Kitaplar

Mihâl

Mihâl

Mihâl


Mihâl; kuvvet, kudret, hile, hileyi boşa çıkarma
veya hile ile mukabele etme, azap, gazap, şiddet, intikam, kin, helâk, tedbir
mânâlarına gelir. Bu kelimenin Kur'ân-ı Kerim'de sadece bir yerde geçen bu
kelime şu şekilde kullanılmıştır: "Gök gürlemesi, O'na hamdederek şânını
tesbih/tenzih eder. Melekler de korkularından tesbih ederler. Allah yıldırımlar
gönderir de onunla dilediğini çarpar. Böyle iken o kâfirler Allah hakkında
mücâdele ederler. Halbuki O'nun kuvveti, azâbı veya mukabil hilesi, (mihâl) pek
şiddetlidir." (13/Ra'd, 13)

Bu âyette Allah Teâlâ Hz. Peygamber'i hile ile
ortadan kaldırmak isteyen müşriklerin kurdukları tuzağı haber vermektedir. Şöyle
ki: Erbed bin Rebîa (ö. 11/632) ve Âmir bin Tufyl bin Mâlik (ö. 11/632)
Rasûlullah'a bazı hileler yapmak üzere anlaşmışlar ve ona gelmişlerdi. O
mescidde birkaç sahâbî ile birlikte sohbet ediyordu. Âmir çok yakışıklı
birisiydi ve görenlerin dikkatini çekiyordu. Orada bulunan sahâbîler de ona
bakıyorlardı. Dışarıda Âmir, Erbed'e: "Beni, Muhammed'i lafa tutarken gördüğünde
yavaşça arkasına dolaş ve onu kılıçla vur!" diye tenbih etmiş ve bu noktada
anlaşmışlardı. Rasûlullah Âmir'le konuşurken Erbed de onun arkasına dolaştı ve
kılıcını çekmeye davrandı; ancak bir karıştan fazlasına Allah müsâade etmedi.
Âmir, kaş-göz işâretleriyle onu acele etmesi konusunda ikaz ediyordu. Hz.
Peygamber olayın farkına vardı ve Allah'a duâ etti; Allah da onları oradan
defetti. Daha sonra Allah Erbed'e açık bir yaz günü bir yıldırım indirdi ve onu
yaktı. Âmir de kaçarak Benî Selûl'den bir kadının evine geldi ve sabah olunca
silahını aldı. Rengi bozulmuş bir vaziyette atına binerek sahrâya gitti. Orada
"karşıma çık" diye Allah ve Rasûlüne hem meydan okuyor, hem de şiir söylüyordu.
Allah ona bir melek gönderdi, melek ona kanadıyla çarptı ve bunun akabinde
vebâya yakalandı ve ölüp gitti. Allah Teâlâ bu olayı ifâde ederken "mihâl"
kelimesini kullanmıştır. Bu da âyette bildirilen Allah'ın hileyi boşa
çıkarmasıdır.