Fecir | Konular | Kitaplar

Tefsirlerden İktibaslar

Tefsirlerden İktibaslar




Tefsirlerden
İktibaslar

 

"(Yahûdiler gizlice) mekr (tuzak, hile, plan,
strateji) kurdular; Allah da onların mekrine karşılık verdi. Allah mekr
edenlerin  en hayırlı/güçlü olanıdır." (3/Âl-i İmrân, 54)

İsrailoğullarının büyük bir kısmı Hz. İsa'yı
öldürmek için hile yaptılar, sinsice tuzak kurdular. Allah da onların plan ve
hazırlıklarını boşa çıkarttı. Onlardan birini İsa'ya benzetti. İsa'yı da katına
yükselterek kafirlerden korudu. Kafirleri ise cezalandırdı, onları derece derece
azaba yaklaştırdı. Onlar için âhirette şiddetli bir azap vardır. Şüphesiz Allah
hile yapanlara karşılık verenlerin en hayırlısıdır. Allah'ın mekr sıfatı kendine
ait bir sıfattır, kullarınkine benzemez. Bu sıfat O'nun şânına lâyıktır ve
hayırlıdır. Onun mahiyetini ancak Allah bilir.



Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır diyor ki:
"Havâriler öyle dedi, diğerleri de hile ve su-i kast yaptılar. Bu zamirin lafız
bakımından yakınlığı sebebiyle havarilere gönderilmesi ve bunların hepsinin
yardım vaadinde sebat edemeyip içlerinde hile edenlerin de bulunduğu mânâsı
anlaşılabilirse de, mânâ yönünden bu hile, küfreden İsrailoğullarına aittir.
Yani İsa, İsrailoğullarının inkârını hissetti, yardımcı aradı, havariler kendine
yardım anlaşması yaptı, diğer taraftan küfürleri anlaşılan İsrailoğulları da
hile yaptılar. O sosyal yapıya bu şekilde hile karıştı, tamam olmadı, bir seçime
daha muhtaç oldu ki, o da Muhammed Mustafa ile olacaktır.

Mekr, karanlık, gizli, hissedilmeyecek hile ile
diğerine zarar vermeye çalışmaktır. İsrailoğullarının buradaki hileleri, Hz.
İsa'ya komploları, yani Allah'ın kelimesini yok etmek için gizli gizli
tedbirlere teşebbüs edip birden bire onu öldürmek üzere el altından birtakım
kimseler tayin etmiş olmalarıdır. Ve hıristiyanların sözüne göre bu hileye
havarilerden birisi de iştirak etmiş ve kâfirlere casusluk yapmış. Bu sû-i kast,
Hz. İsa'nın hem maddî hayatına, hem manevî hayatına yönelmişti. Bir taraftan
zulüm yaparak kendini öldürmek, diğer taraftan davet ettiği tevhid dinini,
kelimesini kaldırmak için mekir, hile ve hud'a düşünülüyordu. Gerçekte "İsa"
demek de dini, kelimesi demekti. Artık İsa'nın çekilmesi zamanı gelmiş idi,
fakat daha ölmeyecekti. İsrailoğulları bu hile dolayısıyla hıristiyanlığa bir
hayli şeyler soktular, karıştırdılar, fakat arzularına erişemediler. İsa'yı
öldüremediler. Hıristiyanlığı ortadan kaldıramadılar. Onlar hile yaptılar Allah
da onlara hile yaptı, onları hileden menetmedi, fakat hilelerinin cezasını
verdi. Gerçekten Allah mekredenlerin hayırlısıdır. Onun hilesi, başkalarınınki
gibi şer ve zarar vermeyi hedef alan bir hile olmadığı gibi; keşfi mümkün, önüne
geçilebilir, durdurulur bir hile de değildir. Hatıra ve hayale gelmez, engin
sırlarına erilmez yönlerden çevirir; imandan, doğruluktan çıkan, küfür ve hileye
sapanların belalarını verir. Buna göre Allah'ın mekri lügat bakımından bilinen
şer mânâsıyla değil, ona ceza olan ve müşâkele (şekli bir, mânâsı zıt kelime
getirmek) suretiyle hile denilebilen bir hayırdır. Hatta ilâhî hile, hile
yapanlar için bile bir hayrı içerir. Çünkü onlara bu şekilde hilenin fenalığını,
cezasını anlatır da uyanmalarına, tevbe etmelerine sebep olur.

Kendi peygamberleri İsa'ya (selâm üzerine olsun)
inanmayan yahudilerin tezgahladığı tuzak gerçekten enine boyuna büyük bir
tuzaktır. Yahudiler İsa'ya (selâm üzerine olsun) ve erkek eli değmemiş olan
annesine iftira ettiler. Bir ara Meryem ile evlenmek isteyen fakat İncil'lerinde
belirttiği gibi, onunla evlenmeyen Yusuf en-Neccar ile ilişki kurmakla
suçladılar... Ona yalancılık ve sihirbazlık itham ettiler. Kendisini Roma
İmparatoru Platos'a jurnàl ettiler; Hz. İsa'nın halkları hükümete karşı
ayaklandıran bir "anarşist" olduğunu ileri sürdüler! Halkların inançlarını
sarsan ve karıştıran büyücü biri olarak göstermeye çalıştılar! Nihayet, Kral
O'nu kendi elleriyle cezalandırmaları için Yahudilere teslim etti. Platos
putperest olduğu halde, adamın bu suçu işlemiş olduğunu gösteren hiçbir şüphenin
izine rastlamamıştı. Bu onların kurdukları desîselerden sadece bir tanesidir.

"Yahûdiler İsa'ya karşı komplo düzenlediler.
Allah da onların komplolarını boşa çıkardı."
Burada onların planları ile Allah'ın planları
arasındaki benzerlik yalnız ifade biçiminde göze çarpmaktadır. Tezgâh; plan
demektir. Karşılarına Allah'ın planını çıkarmakla onların tezgahlarının ve
hilelerinin ne kadar gülünç olduğunu ortaya koyuyor. Onlar nerede; Allah nerede?
Onların tezgahları nerede Allah'ın plânları nerede? Onlar Hz. İsa'yı (selâm
üzerine olsun) asmayı ve öldürmeyi istediler. Allah ise, O'nu vefat ettirmeyi ve
kendisine yükseltmeyi diledi. Küfredenlerin arasında yaşamaktan, pis ve aşağılık
yaratıklar olanlardan arındırmak ve kıyamet gününe kadar O'na bağlananları
kafirlere üstün kılmakla ikramda bulunmak istedi. Neticede Allah'ın dilediği
oldu. Ve Allah tuzak peşinde koşanların tezgâhlarını etkisiz bıraktı: "Hani
Allah şöyle demişti: "Ey İsa, ben senin canını alacak, katıma yükseltecek ve
kafirlerin iftiralarından arındıracağını, sana uyanları da kıyamete kadar
kafirlerden üstün kılacağım. Sonra hepiniz bana döneceksiniz. Ve ben
anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda hüküm vereceğim."

Fakat O'nun vefatı nasıl gerçekleşti ve o nasıl
yükseltildi... Bu konu Allah'tan başkasının yorumunu bilemeyeceği "müteşabih"
kapsamına giren gayb meselesidir. Onları araştırmakla elde edilecek yararlı bir
sonuç yoktur. Ne inançta ne de hukukta bunun bir yararı olmaz. Bu meselelerin
peşine düşenler ve onları tartışma konusu edenler sonunda kuşkuya kapılırlar,
kafaları karışır ve çıkmaza girerler. Allah'ın bilgisine havale edilen bu
meselede ne kesin bir gerçeğe ne de gönül huzuruna kavuşabilirler. Allah'ın
İsa'ya bağlı olanları kıyamet gününe kadar kafirlerden üstün kılacağı meselesine
gelince burada yorumda bulunmak zor olmayacaktır. Ona bağlı olanlar Allah'ın
doğru dinine... İslâm'a iman edenlerdir. Tüm peygamberlerin gerçekliğini
tanıdığı, her peygamberin kendisine çağırdığı Allah'ın gerçek dinine iman eden
herkesin inandığı dine iman edenlerdir... Bu nitelikleri taşıyanlar ise,
Allah'ın terazisinde kıyamete kadar kafirlerden üstündür. İman gerçeği ve
bağlılık gerçeği ile kafirlerin ordusuna karşı koydukları sürece bu üstünlük
somut bir hakikat olarak hayatta gözlenecektir. Allah'ın dini tektir. Meryem
oğlu İsa'da kendisinden önceki ve sonraki peygamberlerin getirdiği gerçeğin
aynısına çağrıda bulunmuştur. Hz. Muhammed'e (salât ve selâm üzerine olsun)
uyanlar, Adem'den (selâm üzerine olsun) zamanın sonuna kadar geçen bütün
peygamberler kervanına uymuş olurlar.

Bu kapsamlı anlayış, sûrenin anlatımına ve bu
anlatımın üzerinde yoğunlaştığı din gerçeğine de uygun düşmektedir. Ayetler
Allah'ın, Hz. İsa'ya (selâm üzerine olsun) haber vermesi sayesinde hem
müminlerin hem de kafirlerin son duraklarına da değinmektedir.

"Sonra dönüşünüz yalnız Banadır"

"Hani Allah şöyle demişti; `Ey İsa, ben senin
camı alacak, katıma yükseltecek ve kâfirlerin iftiralarından arındıracağım, sana
uyanları da Kıyamet gününe kadar kâfirlere üstün kılacağım. Sonra hepiniz bana
döneceksiniz ve ben anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda hüküm vereceğim."

"Kâfirler var ya, onları ağır bir azaba
çarptıracağım, onların hiçbir yardımcısı olmayacaktır."

"İman edip salih ameller (iyi işler) yapanlara
gelince Allah onların mükâfatlarını eksiksiz olarak vérecektir, Allah zalimleri
sevmez."

Bu âyetlerde cezânın ciddiyeti ve asla şaşmayan,
hiçbir yersiz umut ve iftira ile ilişkisi olmayan adâletin ciddiyeti
açıklanıyor. Bu, kendisinden kaçılamayacak Allah'a dönüştür. Ayrılığa düşülen
konularda Allah'ın hiçbir şekilde reddedilemeyecek hükmünü vermesidir. Kafirler
için hem dünya hem de ahirette ağır bir işkencedir ve kimse onlara destek
olmayacaktır. İman edenlere sâlih amel işleyenlere mükafatları hiçbir arttırma
ve eksiltmeye yer verilmeksizin verilişidir... "Allah zâlimleri sevmez..."
Zâlimleri sevmediği halde zulmetmekten uzaktır.       

"Hile ile onsa fare onar."

"Hileyi irtikâb etme ki hazer / Denilsin nâmına
bir er oğlu er."  

 

Şamil İslâm Ansiklopedisi, Şamil Y. c. 4, s. 122

Abdülkerim Zeydan, İlâhî Kanunların Hikmeti, s.
309-330

Hamdi Döndüren, Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 2,
s. 438-439

A.g.e. c. 2, s. 439-440

A.g.e. c. 2, s. 440

Talât Sakallı, Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 3,
s. 12

Mahmud Rifat Kademoğlu, Şamil İslâm
Ansiklopedisi, Akit Y. c. 7, s. 347  

Saffet Köse, İslâm Hukukunda Kanuna Karşı Hile
-Hile-i Şer'iyye-, s. 93-101