Fecir | Konular | Kitaplar

Cemaat

Cemaat



Cemaat:
 
"Kişinin cemaatle kıldığı
namazın sevabı, evinde ve çarşıda (iş yerinde) kıldığı namazından yirmi beş kat
fazladır. Şöyle ki, abdest alınca güzel bir abdest alır, sonra mescide gider,
evinden çıkarken sadece mescid gâyesiyle çıkmıştır. Bu sırada attığı her adım
sebebiyle bir derece yükseltilir, bir günahı affedilir. Namazı kıldımı, namaz
kıldığı yerde olduğu müddetçe melekler ona rahmet okumaya devam ederler ve şöyle
derler: 'Ey Rabbimiz, buna rahmet et, merhamet buyur.' Sizden herkes, namazı
beklediği müddetçe namaz kılıyor gibidir." (Buhârî, Ezan 30, Cum'a 2;
Müslim, Salât 272, hadis no: 649; Ebû Dâvud, Salât 49, hadis no: 559; Tirmizî,
Salât 245, hadis no: 330; İbn Mâce, Mesâcid 16, hadis no: 788)
"Cemaatle kılınan namaz,
ayrı kılınan namazdan yirmi yedi derece üstündür." (Buhârî, Ezan 30; Müslim,
Salât 272) 
Namazda en çok sevap alan
kimse, en uzak olanlarıdır; yürüme yönüyle en uzaktan gelenler, imamla kalıncaya
kadar namazı bekleyen kimse, hemen kılıp sonra da uyuyandan daha çok sevaba
ulaşır." (Buhârî, Ezan 31)
Ubey bin Kâ'b (r.a.) anlatıyor:
"Bir adam vardı. Mescide ondan daha uzakta oturan birini bilmiyordum. Namazları
da hiç kaçırmıyordu. Kendisine: Bir eşek alsan da karanlık veya sıcak zamanlarda
binsen!" denilmişti. O şu cevabı vermişti: "Evimin mescide yakın olması beni
memnun etmez. Ben mescide kadar yürümelerimin, sonra da aileme dönüşlerimin
sevap olarak yazılmasını diliyorum."  Rasûlullah (s.a.s.) (adamın bu sözünü
işitince): "Allah Teâlâ, bu isteklerin hepsini yerine getirdi." buyurdu.
(Müslim, Mesâcid 278, hadis no: 663; Ebû Dâvud, Salât 49, hadis no: 586)
Âmâ bir zât (Abdullah İbn Ümmi
Mektûm) gelerek: "Ey Allah'ın Rasûlü! Beni mescide kadar getirecek bir rehberim
yok!" diyerek Hz. Peygamber'den (namazı evinde kılmak için) ruhsat istedi. (O da
izin verdi.) Adam geri dönünce, Rasûlullah (s.a.s.) onu çağırtarak: "Ezanı
işitiyor musun?" diye sordu. Adam: "Evet" deyince: "Öyleyse icâbet et"
dedi (ve evde kılmaya izin vermedi). (Müslim, Mesâcid, 255; Nesâî, İmâmet
50; Ebû Dâvud, Salât 47)
"Kim müezzini işitir ve
kendini engelleyen bir özrü olmadığı halde cemaate katılmazsa, kıldığı namaz
(kâmil bir sevapla) kabul edilmez." "(Ey Allah'ın Rasûlü,) meşrû özür
nedir?" denildi. "Korku veya hastalıktır!" buyurdu. (Ebû Dâvud, Salât 47,
hadis no: 551)    
"Kim yatsıyı bir cemaat
içinde kılarsa sanki gecenin yarısını ihyâ etmiş gibi olur; kim de sabah
namazını bir cemaat içinde kılarsa sanki gecenin tamamını namazla geçirmiş gibi
olur." (Müslim, Mesâcid 260; Tirmizî, Salât 65; Ebû Dâvud, Salât 48; Muvattâ,
Salâtu'l-Cemâa 7)
"Münâfıklara en ağır gelen
namaz yatsı namazıyla sabah namazıdır. Eğer bu iki namazdaki hayrın ne olduğunu
bilselerdi, emekleyerek de olsa onları kılmaya gelirlerdi. (Nefsimi kudret
eliyle tutan Zât'a kasem olsun!) Ezan okutup namaza başlamayı, sonra halkın
namazını kıldırması için yerime birini bırakmayı, sonra da beraberlerinde odun
desteleri olan bir grup erkekle namaza gelmeyenlere gitmeyi ve evlerini
üzerlerine yakmayı düşündüm." (Buhârî, Ezan 29, Husûmât 5, Ahkâm 52; Müslim,
Mesâcid 252; Tirmizî, Salât 162; Ebû Dâvud, Salât 47; Nesâî, İmâmet 49; Muvattâ,
Salâtu'l-Cemâa 3)
"Karanlıktan mescide
gidenlere Kıyâmet günü tam bir nûra kavuşacaklarını müjdele!" (Ebû Dâvud,
Salât 50; Tirmizî, Salât 165)
Ebû Mes'ûd el-Bedrî (r.a.)
anlatıyor: Rasûlullah (s.a.s.) namazda (cemaat için kalktığımızda) omuzlarımıza
eliyle dokunur ve şöyle derdi: "Düzgün olun, karışık durmayın; sonra
kalplerinize de karışıklık ve ihtilâf girer. Hemen arkama, sizden akıl ve
dirâyet sahibi olanlar dursun. Sonra tedrîcen bunları tâkip edenler, sonra da
onları tâkip edenler dursun." (Müslim, Salât 122; Nesâî, İmâmet 26; Ebû
Dâvud, Salât 96)
"Ya saflarınızı
düzeltirsiniz ya da Allah kalplerinize muhâlefet atar." (Buhârî, Ezân 71;
Müslim, Salât 127; Ebû Dâvud, Salât 94; Tirmizî, Salât 167; Nesâî, İmâmet 25)
"Safları düz kılın, omuzları
bir hizâya getirin, aradaki boşlukları kapatın, kardeşlerinizin (sizi düzeltmeye
çalışan) ellerine karşı nezâketli olun. Arada şeytan gedikleri bırakmayın. Kim
safa kavuşursa Allah ona kavuşur. Kim de saftan koparsa Allah da ondan kopar."
(Ebû Dâvud, Salât 94; Nesâî, İmâmet 31)
"Meleklerin Rableri indinde
saf tutmaları gibi siz de saf tutmaz mısınız? Ashâb sordu: "Melekler nasıl
saf tutarlar?" "Onlar dedi, ön safları tamamlarlar ve safta muntazam
ve bitişik dururlar." (Müslim, Salât 119; Ebû Dâvud, Salât 94; Nesâî, İmâmet
28)
"Sizden biri, rükû ve
secdede başını imamdan önce kaldırdığı zaman Cenâb-ı Hakk'ın, (Kıyâmet günü)
başını, eşek başına veya sûretini eşek sûretine çevire(rek dirilte)ceğinden
korkmaz mı?" (Buhârî, Ezân 53;  Müslim, Salât 114; Ebû Dâvud, Salât 76;
Tirmizî Salât 409; Nesâî, İmâmet 38)