Fecir | Konular | Kitaplar

d) Mescidin Askerî Amaçlar İçin Kullanılması

d



d) Mescidin Askerî Amaçlar İçin Kullanılması:

 
Kur'an'da cihadla ilgili
âyetlerin sayısı oldukça fazladır. Bunların devamlı olarak namazlarda okunması,
müslümanları düşmanla mücâdeleye hazır tutardı. Kendisinden önceki birçok
peygamber gibi Hz. Peygamber'in bir vasfı da ordu kumandanı olmasıdır. Bu
bakımdan Asr-ı saâdet'te mescid, askerî bir karargâh, bir nevi askerî
şûrâ meclisi ve askerî hastahane olarak da görev yapmıştır. Hz.
Peygamber savaştan önce ashâbıyla istişâre eder ve aksine bir vahiy
gelmedikçe onların fikirlerine uyardı. Uhud Gazvesi öncesinde Mescid-i Nebevî'de
böyle bir toplantı yapılmış, çoğunluğun fikri düşmanla şehir dışında karşılaşmak
yönünde olduğu için buna uyulmuştur. Rasûl-i Ekrem, Cuma namazını kıldırdıktan
sonra onları cihada teşvik etmiş ve sabrettikleri takdirde zafer kazanacaklarını
bildirmiştir.
Hz. Peygamber, savaş
kararlarını genellikle mescidde verir ve bunu minberde ilân ederdi;
açılan deftere gönüllülerin adlarını yazdırmalarını isterdi. Sefer halinde
orduyu donatmak üzere halkı yardıma buradan çağırırdı. Bir seriyye göndereceği
zaman kumandanına mescidde tâlimat verirdi. Nitekim Abdullah bin Cahş'ı Nahle'ye
gönderdiğinde onu gizli bir yazılı tâlimatla Mescid-i Nebevî'den uğurlamıştır.
Orduya bizzat kumanda edeceği zaman, mescidde iki rekât namaz kılar, zırhını
giyerek dışarı çıkar ve kapıya getirilen atına binip seferi başlatırdı.
Kumandanlar sefer dönüşünde mescidde rapor verirlerdi.
Mescid-i Nebevî'de barınan,
Kur'an'ın kendilerini cihada adamış kimseler olarak tanıttığı (2/Bakara, 273)
ashâb-ı Suffe, âni askerî görevler için hazır birlik özelliği taşıyordu. Devlet
başkanının oturduğu yerin hemen bitişiğinde bulunan ve umûmiyetle ticaret ve
toprakla uğraşmayan, en zâhid, en heyecanlı kişilerden oluşan ashâb-ı Suffe,
sevkedildikleri hedeflere hemen gider ve görevlerini lâyıkıyla îfâ ederlerdi.
İlimle cihad birdi, ayrılmaz bir bütündü asr-ı saâdet'te; her âlim aynı zamanda
mücâhiddi...
Mescidler sefer esnâsında
ordunun mâneviyâtının zinde tutulduğu, gereken tâlimatın ve taktiğin verildiği 
mekânlar olmuştur. Hz. Peygamber, askerî seferler sırasında geçtiği bölgelerde
ve savaş alanlarının uygun yerlerinde mescidler edinmiştir. Bedir'de, Hendek'te
ve Tebük Gazvesi'nde bunların örnekleri görülmektedir. Tebük Gazvesi sırasında
ordunun konakladığı on beş kadar yerde mescid yapılmıştır. Bu mescidler mimarî
açıdan mütevâzi olmakla beraber fonksiyonları bakımından önemli yapılardı.
Mescidlerin askerî
fonksiyonları Hz. Peygamber'den sonra da devam etmiştir. Ordugâh şehirlerinde ve
diğer yerleşim birimlerinde valiler ordu kumandanlığı yanında merkezî câmilerde
imamlık görevini de yüklenmişlerdir. Türkiye'de İstiklâl Savaşında da düşmana
karşı ilk toplu hareketin başladığı yerler câmiler olmuştur. Meselâ, Mehmed
Âkif'in Kastamonu Nasrullah Câmiinde verdiği vaazlar çok etkili olmuştur.
(3)