Fecir | Konular | Kitaplar

Kıble, Mihrâb, Minber, Ezan, Cemaat Kıble

Kıble



Kıble, Mihrâb, Minber, Ezan, Cemaat
 
Kıble:
 
Kıble, ibâdette yönelinen yer,
namaza başlarken dönülmesi gereken istikamet demektir. Allah'ın huzuruna çıkmak
isteyen mü'min, Allah'ın evine (Beytullah) doğru yüzünü döndürmeli, kafasındaki
bütün düşünceleri bir kenara bıkarak Allah'a teslimiyetle namaza durmalıdır.
Kıbleye yöneliş, hem Allah'ın birliğini, hem de ümmetin bütünlüğünü işaret
etmekte ve temsil etmektedir. Kâbe tektir, kıble de tektir. Bir'den fazla "ibâdî,
itikadî, siyasî, sosyal, ulusal kıbleler" olamaz. Peygamberimiz ve o dönemdeki
müslümanlar, hicretten sonra on altı – on yedi ay kadar Kudüs'e (Beytü'l-Makdis'e)
yönelerek namaz kıldılar. Bu durum, yahudilerin şımarmasına, "Muhammed ve ashâbı
kıblelerinin neresi olduğunu bilmiyorlardı. Biz onlara yol gösterdik; onlar
bizim kıblemize tâbi oluyorlar" gibi laflar etmesine ve bunu etrafa yaymasına
sebep olmuştu.
Rasûlullah başını göğe
kaldırdı, İslâm'a kendi kıblesinin verilmesini niyâz etti. İşte bundan sonra
hicretin ikinci yılı Şaban ayında kıble, Mescid-i Haram (Kâbe) olarak
değiştirildi. Kudüs'ten Kâbe'ye dönülme emri geldi. Bunun üzerine yahûdiler ve
münâfıklar tekrar mırıldanmaya başladılar. Aşağıdaki âyetler bu olayı anlatır:

"İnsanlardan birtakım
beyinsizler, ‘üzerinde bulundukları kıblelerinden onları çeviren nedir?'
diyecekler. De ki onlara, ‘doğu da Allah'ındır, batı da Allah'ındır. O
dilediğini doğru bir yola iletir.' İşte böylece sizin insanlar üzerinde şâhitler
olmanız, Rasûl'ün de sizin üzerinizde bir şâhit olması için sizi orta (dengeli)
bir ümmet kıldı. Senin arzulayıp da şu anda üzerinde bulunduğun kıbleyi
(Kâbe'yi) Biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçesi üzerinde geri dönenden
(münâfıktan) ayırt etmemiz için kıble yaptık. Bu şekilde kıblenin (Kudüs'ten
Kâbe'ye) çevrilmesi, Allah'ın yol gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır
gelir. Allah sizin imanınızı (namazınızı) asla zâyi edecek değildir. Şüphesiz
Allah, insanlara (her şeye rağmen) şefkatli ve merhametlidir. (Yâ Muhammed!) Biz
senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (gökten haber beklediğini)
görüyoruz. Yüzünü (namazda) artık Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müslümanlar!)
Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok
ki, ehl-i kitap, onun gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta
olduklarından habersiz değildir. (Habîbim!) Sen kendilerine kitap verilenlere
her türlü âyeti (mûcizeyi) getirsen yine de onlar (inatlarından) sana uyup
kıblene kesinlikle dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar
da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer sen onların
hevâlarına/arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen haksız davrananlardan
olursun." (2/Bakara, 142-145)