Fecir | Konular | Kitaplar

İlk Ezan

İlk Ezan



İlk Ezan:
 
Rivâyete göre Medine'de ilk
defa Abdullah bin Zeyd'in gördüğü rüya üzerine ezan okunmaya başlanmıştır.
Müslümanları namaza dâvet etmek üzere teklif edilen ‘çan çalma', ‘ateş yakma',
‘boru üfleme' gibi şeyler Peygamberimiz tarafından kabul edilmedi. Çünkü İslâm
bâtıl dinlere ait  ibâdetleri ve onlara ait şiarları kabul etmez. Abdullah bin
Zeyd, o gece gördüğü rüyayı ve rüyada kendisine söylenilen sözleri
Peygamberimiz'e anlattı. Aynı rüyayı Hz. Ömer de görmüştü. Bunun üzerine
Peygamberimiz Abdullah'a, "rüyada öğrendiğini Bilâl'a öğret, okusun. Çünkü onun
sesi daha gürdür." buyurdu. Böylece bugünkü haliyle ezan, dinî bir görev olarak
meşrulaştı (Müslim, Salât 1, hadis no: 377, 1/285; Ebû Dâvud, Salât 27-28, hadis
no: 499, 505-507, 512, 1/135, 138-139, 141; İbn Mâce, Ezan 1, hadis no: 706-709,
1/232,233; Buhârî, Ezan 1, 1/157; Tirmizî, Salât 139, hadis no: 190, 1/362;
Nesâî, Ezan 1, 2/3).
Ezandan sonra "ezan duâsı"nı
okumak Peygamberimiz'in emridir (Müslim, Salât 11, hadis no: 384, 1/288; Ebû
Dâvud, Salât 36, hadis no: 523, 1/144; İbn Mâce, Ezan 4, hadsi no: 722, 1/239;
Buhârî, Ezan 8, 1/159; Tirmizî, Salât 157, hadis no: 211, 1/413; Nesâî, Ezan 38,
2/22).            
Farz namazlardan önce ayrıca
okunan ezana kaamet (ikaameh) denir. Ezan, farz namazlar ve cuma namazı için
okunduğu gibi; mü'minler, doğan çocuklarının sağ kulağına ezan, sol kulağına
kaamet okurlar. Bu ibâdet çocuğun İslâm fıtratına uygun bir amel ve ileride bu
fıtratı koruması hususunda bir duâdır. Ezan, vâcip derecesinde sünnet-i
müekkededir. (12)  İnsan doğar doğmaz ezanla, tekbirle hayata adım atar. Ölürken
de ezanla, tekbirle musalâya konur, namazı kılınır. Önemli olan bu ikisi
arasındaki hayatı ezan ve tekbir mesajı ve gerekleriyle geçirmektir.
Ezan, tekbire, salât ve felâha
çağrı olduğu gibi, aynı zamanda bir tebliğdir. Allah'ın hâkimiyetini bütün
dünyaya ilân eden bir özgürlük mesajıdır; bir devrim çağrısıdır. O yüzden ezanla
dirilen, namazla şeytana karşı zafer kazanan tevhid eri, kulu kula kulluktan
kurtaracak bu mesajı topluma yaymaya, sesini ulaştırabildiği tüm yerlerde Hakkı
hâkim kılma mücâdelesine ve tevhid ve vahiy ekseninde toplum projesi sunup
kişisel, sosyal, siyasal değişim ve dönüşüm için hakkı haykırmış olur. Bulduğu
doğruyu ve güzeli, kurtuluş ve huzuru başkalarıyla paylaşmak için "buldum,
buldum!" demiş ve bulduğunu bulamayanlara da sunmuş olur.  
"Namaz için ezan okunduğu
zaman, şeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezanı duyamayacağı yere
kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. İkamete başlanınca yine uzaklaşır, ikamet
bitince geri dönüp kişi ile kalbinin arasına girer ve "şunu hatırla" , "bunu
düşün" diye insanın aklında  daha önce hiç olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle
ki (buna kapılan) kişi kaç rekât kıldığını bilemeyecek hale gelir." (Buhârî,
Ezan 4, Amel fi's-Salât 18, Sehv 6; Müslim, Salât 19, Mesâcid 89; Ebû Dâvud,
Salât 31; Nesâî, Ezan 30; Muvattâ, Nidâ 6; Kütüb-i SitteTercümesi, 8/ 320)  
Rasûlüllah, bu hadisinde, insî
ve cinnî şeytanların ezandan duyduğu rahatsızlığı beliğ bir üslupla dile
getirmektedir. Ezandan rahatsız olanların tercih edecekleri alternatif
meşguliyet ve sesleri, Rasülüllah'ın yellenme sesine benzetmesi de dikkat
çekicidir.
Akla şöyle bir soru gelebilir
(veya gelmelidir): Kur'an'a başlarken, namaz kılarken, bizden uzaklaşmayan
şeytan, namaz kadar önemi büyük ve terkedilmesi câiz olmayan bir ibâdet olmadığı
halde, ezandan niye kaçar? Cevabı, ezanın mesajında ve sosyalitesindedir. Namaz,
ferdî bir ibâdettir. Namazla kişi, sadece kendisini ateşten kurtaracaktır. Ezan
ise, tebliğdir, dâvettir, başkalarının kurtuluşunu istemektir. Mesaj sunmaktır,
hakkı haykırmaktır ezan. Peki, her tebliğ, her mesaj şeytanı kaçırır mı?
Vâizlere de, vaazlara da şeytan yaklaşamaz mı?
Cevap, ezandaki ifadelerdedir.
Ezanda nelerin tebliği yapılmaktadır? Dinin temel esasları, Allah'ın en büyük
olduğu, O'ndan başka ilâh olmadığı.  Başka?  Kurtulmak için namaz kılmanın şart
olduğu, Önder ve kılavuzun kim olduğu... Tüm insanların bu esaslara ve namaza
dâvet edilmesidir ezan. Net, pazarlıksız, kesin bir ifadeyle tabliğdir ezan,
çünkü şâhidlik yapılmaktadır. Ve güzel bir üslûp ve sesle insanlara çağrıdır
ezan. Peki, bugünkü ezanlar, şeytanı gerçekten kaçırıyor mu? Cevap yine ezan
ifadesinde. Ezana, "ezan-ı Muhammedî" denir. Anlamı, Muhammed (s.a.s.)'e ait
çağrı, Muhammedî üslûpla ilân. Demek ki, sünnete uygun bir usûl ve metodla
tevhidî mesajın ister minareden, ister başka yerden insanlara sunulması,
şeytanları bizden uzaklaştıracaktır. İnsan ve cin şeytanlarını, korkudan
yellene yellene  kaçırmak isteyenlere duyrulur.   
Peygamberimiz döneminde Cuma
namazları için, farzdan hemen önce okunan tek bir ezan vardı. Dışarıda ayrı bir
ezan okunmazdı. Cuma namazı için iki ezan okunmasına Emevîler döneminde
başlandı. Bu bid'at, Türkiye'nin bütün câmilerinde hâlâ devam ettirilmektedir.
Ezanların insan sesiyle okunması da sünnetin gereklerindendir.