Fecir | Konular | Kitaplar

Kiliseden Câmiye; Câmiden Müzeye Ayasofya.

Kiliseden Câmiye



Kiliseden Câmiye; Câmiden Müzeye: Ayasofya
 
Ayasofya, Doğu Roma
İmparatorluğunun en önemli kiliselerinden biri olarak 537 yılında yapılmıştır.
29 Mayıs 1453'te İstanbul'un fethi için şükür namazı burada kılınıp İstanbul'da
ilk ezan burada okunarak, fiilen ilk İstanbul câmisi olmuştur. Kilise devrindeki
adını fetihten sonra da koruyan Ayasofya Câmii, İstanbul'da ilk Cuma namazı
kılınan câmi de olmuştur. Kiliseden câmiye üç gün içinde tamamen çevrilen
Ayasofya, bu sebeplerden dolayı, İstanbul fethinin en büyük sembolü olmuştur.

Ayasofya câmiye çevrildikten
sonra, Fâtih, vakıf geleneğini sürdürerek, buraya vakıflar tahsis etmiş ve
devamlı bakımı için tam 62 görevli tâyin etmiştir. O günden sonra tam 481 sene
Ayasofya, içinde namaz kılınarak mescidlik gibi ulvî bir vazife görmüştür.
Câminin vakfiyesini hazırlatan Fâtih, bu câmiyi puthaneye çevirenler için tâ o
günlerde lânetler yağdırmıştır. Fâtih'in vakfiyesinde şunlar yazılıdır:
"Kim bu vakfiyenin bir şartını
değiştirir, fâsid bir te'ville, dalavereyle vakıf hükmünü yürürlükten kast eder
ve aslını değiştirir, fürûuna itiraz eder veya bunları yapana yol gösterir ve
yardım eder veya kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkar veya sahte evrak
düzenleyerek mütevellîlik hakkı gibi şeyler ister, yahut onu kendi hesabına
geçirirse haram işlemiş olur, günah kazanır. Allah'ın meleklerin ve bütün
insanların ebediyyen lâneti onun üzerine olsun. Azapları hafiflemesin. Kıyâmet
gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunu işittikten sonra değiştirirse, günahı
değiştirenleredir. Allah işitendir, bilendir. Bu vakfı değiştirmeye, bozmaya
girişen kişi ölümü, sekerâtı, kıyâmet sahnelerini ve karanlığını, kabri ve
yalnızlığı, münkeri ve heybetini, nekiri ve soracaklarını, âlemlerin Rabbi
huzurunda duracakları günü hatırlasın. O gün hiçbir kimse, hiçbir şeye sahip
değildir. O gün bütün işler Allah'a aitttir."         
Ve... Ayasofya, 24.11. 1934
tarihli ve 2/1589 sayılı bakanlar kurulu kararı ile müzeye çevrilir. Artık
Ayasofya'nın sembollüğü farklılaşmıştır. Câmilerimizin elden çıktığının, işgal
edildiğinin, devletin emriyle kapatılıp, ancak tâğûtî güçler istediğinde lütfen
açılmasına izin verildiğinin simgesi... Müslümanların öz yurtlarında esâretinin
sembolü...
Osman Yüksel Serdengeçti
Ayasofya için şöyle ağıt yakıyor: "Ey İslâm'ın nuru Ayasofya! Şerefelerinde
fethin şerefi ışıl ışıl yanan muhteşem mâbed! Neden böyle bomboş, neden böyle
bir hoşsun?! Hani minârelerinden göklere yükselen, tâ mâveradan gelen ezanlar?
Hani o ilâhî devir, ilâhî nizamlar? Aysofya ses vermiyor, Ayasofya bomboş,
Ayasofya bir hoş!
Hani nerde şu muşteşem
minberde, binlerce erin, binlerce gâzinin baş koyduğu şu temiz yerde, şimdi
hangi kirli ayaklar dolaşıyor! Ayasofya, Ayasofya! Seni bu hale koyan kim, seni
çırılçıplak soyan kim? Hani kubbelerden gönüllere, gönüllerden kubbelere gürül
gürül akan, sîneler yakan Kur'an sesleri!... Kur'an sesleri dindirilmiş,
müslümanlar sindirilmiş. Allah, Muhammed, hulefâ-i râşidîn, bu din ulularının
isimleri kubbelerden yerlere indirilmiş!                 
Ayasofya! Ey muhteşem mâbed!
Merak etme, Fatih'in torunları yakında seni câmiye çevirecekler. Gözyaşlarıyla
abdest alarak secdeye kapanacaklar. Tehlil ve tekbir sadâları boş kubbelerini
yeniden çınlatacak. İkinci bir fetih olacak. Ozanlar bu fethin destanını
yazacak, ezanlar ilânını yapacaklar. Sessiz ve öksüz minârelerinden yükselen
tekbir sesleri fezâları inletecek. Şerefelerin yine Allah'ın ve O'nun sevgili
peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.)'in şerefine ışıl ışıl yanacak. Bütün dünya
Fâtih dirildi sanacak. Bu olacak Ayasofya, bu olacak! İkinci bir fetih, yeni bir
ba'sü ba'delmevt. Bu muhakkak..."