Fecir | Konular | Kitaplar

Câmilerde Bir Büyük Bid'at; Mevlid.

Câmilerde Bir Büyük Bid



Câmilerde Bir Büyük Bid'at; Mevlid
 
Mevlid, doğum zamanı ve doğum
yeri anlamındadır. Zamanla doğum tarihini kutlamak anlamı kazanmıştır. Mevlid,
bugün özellikle câmilerde kullanıldığı şekliyle, Peygamberimiz'in doğumunu anmak
ve kutlamak şeklinde uygulanan tören ve okunan şiir anlamında kullanılmaktadır.
Osmanlı şâiri Süleyman Çelebi'nin (ölümü, 1422) Vesîletü'n-Necât adlı şiir
kitabı bu adla yapılan törenlerde özel bir makam ve usûlle okunduğu için, mevlid
dendiği zaman o şiir kitabının okunduğu merâsim akla gelmektedir.
Peygamberimiz'in doğumunu anma esprisi de unutulmuş, Peygamber için yazılan bu
şiirin okunması kendi başına bir dinî törene, bir ibâdet kabulüne dönüşmüştür.
Bugün birçok aile, ölüleri için sevap, hatta mutlaka yapılması gerekli dinî
vecîbe gibi düşünmektedir. İbâdetler, Allah'a nasıl yaklaşıp hangi uygulamalarla
sevaba girileceği nassların hükmü ile belli olur. Yani ibâdetler, fıkhî
deyimiyle "taabbudî alandır, tevkîfîdir, vahyîdir. Din tamamlanmıştır, artırma
da eksiltme de yapılamaz. Rasûlün ve ashâbın hayatında mevlid diye bir uygulama
kesinlikle mevcut değildir. Mevlidi savunanlar şöyle derler: "Mevlid bir
vesîledir, biz bu vesîleyle Kur'an okuyoruz, salât ve selâm getiriyoruz, duâ
ediyoruz; esas amaç da bunlardır." Cevap olarak deriz ki: Mevlid dışında
sayılanların kendi başlarına okunmaları halinde hangi zorluk ve eksiklik çıkıyor
da Süleyman Çelebi'nin şiirine sığınılıyor? Süleyman Çelebi'den önce Kur'an
okuyanların okudukları boşa mı gitti?
Kur'an ve sünnet, ibâdet
anlayışı ile böyle şiir okuyarak sevap kazanılacağı bir ibâdetten bahsetmez.
Ayrıca, mevlid şiir gibi değil; Kur'an okunur gibi Kur'an makamıyla okunmakta,
Kur'an dinlenir gibi dinlenmektedir. Mevlid türünden kutlamalar, din kaynaklı
değil; folklor ve âdet kaynaklıdır. Bu kutlamalar, câmide olmadığı sürece,
ibâdet ve sevap kabul edilmemek şartıyla, Kur'an makamıyla ve kutsal metinmiş
gibi icrâ edilmediği özelliklerde, salt şiir okur gibi okunursa bir sakıncası
olmaz. Bugünkü şekliyle ise, en azından büyük bir bid'at ve hurâfedir. Bugün,
bir şiir, ölülere rahmet ve cennete ulaşma vesilesi gibi kabul edildiğinden,
Kur'an'dan öne çıkarıldığından, dinin temel ilkeleri açısından çeşitli
sakıncalar içerir. Örf dinleşince, din de örfleşir. Örfün kutsallaşmasına
seyirci kalmak, dinin tahribine seyirci kalmakla eş anlamlıdır.      
Kur'an şöyle buyuruyor:
"Allah yalnız başına anıldığında, âhirete inanmayanların kalpleri nefretle
ürperir; O'nun berisindeki ilâhlaştırılmış kişiler anıldığında ise hemen
müjdelenmiş gibi sevinirler." (39/Zümer, 45) Tevhid, ibâdet kasdıyla
"Allah'ı da anmak" dini değil; "sadece Allah'ı anmak" dinidir. Câmiye sokulup
ibâdet kasdıyla okunan mevlidin, sadece bid'at olarak kalmayacağı, bu anlayış ve
kabulün şirk kapsamına girebileceğini bu riski taşıdığını belirtelim.