Fecir | Konular | Kitaplar

c- Bütün İnsanların İhtiyacını Karşılayacak Esaslar İhtiva Etmesi

c

c- Bütün
İnsanların İhtiyacını Karşılayacak Esaslar İhtiva Etmesi

Peygamberler, insanların dünya
ve ahiret saadetlerini temin etmek için, Allah tarafından gönderilmiş
elçilerdir. Rasül-i Ekrem de, bütün insanlara peygamber olarak gönderildiğine
(34/Sebe', 28) ve kendisinden sonra bir peygamber gelmeyeceğine göre, onun
tebliğ ettiği kitap ve din, kıyamete kadar bütün insanların ihtiyaçlarını temin
edecek nitelikte olmuştur. Böylece Kur'an, hiçbir şeyi eksik bırakmadan,
insanlığın yeryüzündeki kısa hayatı için gerekli olan idarî, iktisadi, manevî,
ahlakî, sosyal... esasları ihtiva ettiği gibi, ahirete ait esasları da
içermiştir. Fakat o, bütün bu esasları tafsilatıyla anlatmaz, çoğunun formülünü
verir, düşünme ve araştırma yolu ile çözümünü insanlara bırakır. "Balık hediye
ettiğin kişiyi bir günlüğüne doyurursun, fakat balık avlamayı öğrettiğin kişiyi
her gün doyurursun" atasözünün ifade ettiği gibi, insanlara dünya ve ahiret
mutluluğunu nasıl temin edeceklerini öğreterek, maddî ve manevî bakımdan daima
tok kalmalarını sağlar. Zaman, onun esaslarını eskitemez, değiştiremez. O,
insanların eserleri ve kanunları gibi ihtiyarlayıp yıpranarak etkisini ve
tazeliğini yitirmez. O, bütün asırlardaki her seviyeden insana yöneltilen ilahî
ve ezelî bir hitap olduğundan, yeni nazil olmuşçasına her devirde daima taze
kalmaktadır.
Onun, bütün insanların
ihtiyacını karşılayacak nitelikteki esaslarını şöyle özetleyebiliriz:
a- Allah'a, meleklerine,
kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere iman adı altında mebde',
meâd ve bu ikisi arasındaki hakikatlere insanları irşad etmek suretiyle
akideleri;
b- Nefisleri tezkiye ederek
ruhları gıdalandıracak, iradeyi kıvamına koyacak, fert ve topluma fayda verecek
şeylere irşad etmek suretiyle ibadetleri;
c- Fazilete irşad etme,
reziletten nefret ettirme suretiyle ahlakı;
d- Eşit şartlarda eşit hak ve
sorumluluklar getirme suretiyle toplum hayatını ıslah etmesi; vicdanlara,
akıllara ve fikirlere hürriyet vererek zorlamayı, baskıyı ve dinî tahakkümü men
etmesi.
İslam'a girmeden önce müşrik
Arap toplumunun ahlakî yapısı ve seviyesi tarihen sabittir. Her türlü
ahlaksızlık ve çapulculuğun hüküm sürdüğü o toplum, İslam'a girdikten sonra
insanlık için örnek bir toplum oldu. Birlik ve beraberliği sağlayan, güçsüzün
hakkını koruyan, insanlık tarihinde eşine rastlanmayan bir toplum oldu.
Geriliğiyle alay eden toplumlara fazilet ve medeniyet taşıyan bir toplum. O
toplum, kısa bir müddet içerisinde çevresine hakim olmuş, sadece mü'minleri
değil; İslam'ı kabul etmeyen diğer din mensuplarını da huzur ve güvenliğe
kavuşturmuştur. Kur'an'ın getirdiği ilkelerin ilahîliğini ispatlayan bu tarihî
gerçeklik, O'nun mu'cizeliğine güzel bir delildir. Kur'an'ın gerçekleştirdiği bu
değişim ve dönüşüm, bu inkılab, tarihte hiçbir zaman hiçbir yerde
gerçekleşmemiştir. Eşi benzeri görülmeyen bu devrim, yani insanların
dalaletten hidayete; ahlaksızlıktan en erdemli kişiliğe; toplumların
bedeviyetten medeniyete; küçük kabile yönetiminden kıtalara hükmeden büyük ve
âdil bir devlete... ulaşmasını sağlayan Kur'an, bu yönleriyle de mu'cizedir,
insanları benzerini yapmaktan âciz bırakır.