Fecir | Konular | Kitaplar

Dosdoğru Yol Üzerinde.

Dosdoğru Yol Üzerinde




Dosdoğru Yol
Üzerinde
 
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ (Azze
ve Celle) şöyle bu­yurur:
"Bu, Benim dosdoğru olan
yolumdur. Şu hâlde ona uyun. Sizi, O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara
uymayın. Bununla size tavsiye etti. Umulur ki, korkup sakı­nırsınız."
(En'âm, 6/153)
Abdullah İbn Mes'ud (r.a.)
anlatıyor.
Rasulullah (s.a.s.), bir gün
bize bir çizgi çizdi. Sonra:
"Bu, Allah'ın yoludur."
buyurdu.
Ardından bunun sağından,
solundan bazı çizgiler çizdi. Sonra:
"Bunlar, (birtakım)
yollardır. Onlardan her yolun ba­şında, ona çağıran bir şeytan vardır."
Buyurdu.
Sonra şu ayeti okudu:
"Bu, benim dosdoğru olan
yolumdur. Şu halde ona uyun. Sizi, O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara
uymayın." (En'âm, 6/153)[1]
Rabbimiz Allah'ın gösterdiği,
önderimiz Rasulullah (s.a.s.) ‘in uygulamalı olarak ümmetine beyan buyurduğu
dosdoğru yol... Eğrisi olmayan, eşi ve benzeri bulunmayan tek yol... Allah
yolu... Başlangıcı, kul insanın katıksız ima-nı ve salih ameliyle başlayıp aynı
şekilde devam eden, sonu cennete varan dosdoğru yol...
Allah Teâlâ, yalnızca kendisine
ibadet etmeleri, yani O'nun emir ve nehiylerinden oluşan hükümlerine tabi
olmaları için yarattığı insan kullarının[2]
uyması gerekli olan yol... Rabbleri Allah'ın uymalarını kendilerine emrettiği,
ken­disinden başka hak ve doğru olmayan yol... Ondan en kü­çük bir sapma,
Allah'ın yolundan başka yollara düşmek demektir... Allah'ın yolu tek, fakat
ondan başka yollar alabildiğine çoktur... O yollara uymak, Allah'dan başka
rabbler edinmek, İslâm'dan başka hayat nizamları kabul etmek, Rasulullah
(s.a.s.)'den başka önderlere tabi olmak demektir... Çünkü bu yolların başında
şeytanlar vardır... İnsanlardan ve cinlerden olan şeytanlar... Onlar, Allah'a
kul olmak isteyenleri, Allah'dan başka ilâhlara kul yapmaya çalışanlardır...
Allah'ın insan kullarını, Allah'a kul olmak­tan alıkoyup, Allah'dan başka
ilâhlara ve rablere kul et­meye, yani kullara kul yapmaya gayret ederler...
Yegâne Rabbimiz, İlâhımız ve
Melikimiz Allah, insan kullarını uyarıyor, O'nun yolundan ayıracak başka yollara
uymamalarını tavsiye ediyor... Allah'ın hak yolundan başka yollar, tağutların
yollarıdır... Allah'ın hükümlerini kabul etmeyen, kendisinden hükümler koyan ve
hevasını ilâh edinen tağutlar, Allah'ın kullarını kendilerine kul yap­maya bütün
imkânlarıyla çalışmaktadırlar...
Bu yollar, adı ve vasfı ne
olursa olsun, dünyanın nere­sinde bulunursa bulunsun egemen zalim tağutların
yollarıdır... Hangi ideoloji, hangi felsefe ve hangi düzen olursa olsun,
Allah'ın yolundan sapanların yolları hep birbirinin aynısıdır... Hepsi, heva ve
heveslerinin ilahlaşması sonucu ortaya çıkmış tağutî ideoloji, felsefe ve
düzenlerdir… Hepsi, Allah'ın dosdoğru ve hak yolundan sap­mış, böylece her
birinin başında bir saptırıcı bulunan yol­lara sapmışlardır...
İmam Kurtubî (rh.a.)'in
kaydıyla.
"Bu ayrı yollar, Yahudîliği,
Hıristiyanlığı, Mecusîliği ve diğer din mensublarını fer'i meselelerde
hevalarının arka­sından giden istisna olan bid'at ve dalâlet sahiblerini de,
bunların dışında kalan, tartışmalarda işi aşırıya götüren ve Kelâmî meselelerde
olmadık şekilde dalıp gidenleri de kap­samına alır. Çünkü, bütün bunlar,
ayaklarının kaymasına maruzdur ve yanlış inanışlara sapmaları zannolunur.
Bu açıklamaları İbn Atiyye
yapmıştır."[3]
Rabbimiz Allah, dosdoğru yolunu
apaçık bir şekilde anlatmaları için Rasul ve Nebî kullarını vazifelendirip her
ümmete göndermiştir... Bu seçkin vazifeli kullar, Allah tarafından gönderilmiş
oldukları ümmetlerini, tağuta kul olmaktan kaçınıp, yegâne Rabb Allah'a kul
olmaya davet etmişlerdir...
"Andolsun, Biz her ümmete:
‘Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının' (diye tebliğ etmek için) bir elçi
gönderdik. Böylelikle onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin
üzerine sapıklık hak oldu. Artık yeryüzünü dolaşın da yalanlayanların
uğradıkları sonucu görün." (Nahl, 16/36)
Allah'ın kendilerine
vahyetmesiyle, dosdoğru ve hak yol­dan sapanları, saptıkları batıl yollardan
yine hak yola davet eden Rasullerin davetine icabet edenler, hidayeti
bulmuşlar­dır... Onlar, dalâletten kurtulup hidayete kavuşmuşlar ve merhamet
sahibi Allah, onların hidayetlerini verip ziyade­leştirmiştir... Rasullerin
çağrısını dinlemeyen ve davetlerini reddedenler, sapıklığı tercih ettikleri için
batıl yolların bataklığına saplanıp kalmışlardır...
Rasuller, Rabbimiz Allah'ın
kendilerine bildirmesiyle ümmetlerine hakkı ve batılı apaçık beyan etmiş, batıl
olanı reddedip hak olana sarılmalarını emretmişlerdir... İnsanla­rın üzerinde
zorlayıcı olmamış, onları bilgilendirip dosdoğru yolu seçmeleri konusunda hür
iradelerini kullanma­larında serbest bırakmışlardır... İnsanlar, Rabbleri
Allah'ın, Rasulleri vasıtasıyla kendilerini bilgilendirmesinden sonra hür
iradeleriyle tağutu reddedip Allah'a iman eder ve imanlarının gereği olan salih
ameli işlerlerse, gerçekten kurtuluşa ererler... Mutlu olur ve huzur bulurlar...
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
"Dinde zorlama (ve baskı)
yoktur. Şüphesiz doğruluk sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu
tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır, bu­nun kopması
yoktur. Allah, işitendir, bilendir." (Bakara, 2/256) 
Rabbimiz Allah Teâlâ, insan
kullarına dosdoğru yolu gösterip, o yolda nasıl gidileceğinin usûlünü de
öğrettikten sonra insanlar, hak ve dosdoğru olan yolu bırakırlarsa, hem sapar,
hem de saptırıcı olurlar... Çünkü haktan ayrılan, sapıklığa ayrılmış olur...
Hak, birdir ve tektir... On­dan başka bir şey arayan mutlaka sapar...
"İşte bu, sizin gerçek
Rabbiniz olan Allah'dır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki,
nasıl hâlâ çevriliyorsunuz?" (Yunus, 10/32)
Hakkı tercih edip iman edenler,
yani tağutu ve tağutî bütün değerleri reddedip cahiliyyeye aid olan bütün
değerleri ayağının altına alan muvahhid mü'minler, Allah'ın dos­doğru yolu
üzerindedirler... Onlar, batılın her türlüsünden arınmış, hakkı tercih etmiş ve
bütün varlığıyla Allah yo­lunda gayret göstermişlerdir...
Onların bir tek Rabbi var...
Rabbleri Allah'dır... Onların bir tek hayat nizamı var... O da, İslâm'dır...
Onlar, bir tek önderin peşindedirler... Önderleri, Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'dir...
Tek dusturları vardır... O dustur, Kur'ân'dır...
Şöyle buyuruyor Rabbimiz Allah
:
"İman edenler, Allah yolunda
savaşır, inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar... Öyleyse, şeytanın
dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz şeytanın hileli düzeni pek zayıftır."
(Nisa, 4/76)
Dünya hayatlarında, Rabbleri
Allah'a verdikleri misak ahdine sımsıkı bağlanmış ve sadıklardan olan hak
taraftar­ları muvahhid mü'minler, Allah Teâlâ'nın kendilerine emre­dip razı
olduğu nizam üzeredirler... Allah'ın hükümlerine gereği gibi riâyet etmiş ve
tağutî düzenlerden tamamen uzaklaşmış bir tavırda olup asla uzlaşma gündeme
getir­memişlerdir... Onlar Rabbleri Allah'ın nizamına uymuş, cahiliyyeden ve
cahillerden ilişkilerini kesmişlerdir...
Şöyle buyuruyor Rabbimiz Allah:
"Sonra seni de bu emirde bir
şeriat üzere kıldık. Öyleyse sen, ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve
tutku)larına uyma." (Casiye, 45/18)
Sırat-ı Müstakim (dosdoğru yol)
üzere olan muvahhid mü'minlerin vasıfları ve tavırları böyledir... Rabbimiz
Allah'ın kendilerine nimet vermiş olduğu Peygamberler, salihler, sıddîkler ve
şehidlerin yoludur, dosdoğru olan hak yolu... Muvahhid mü'minler, her gün
onlarca defa Rabbleri Allah'dan bu yol üzerinde sabit kalmaları için hidayet
diler, duada bulunurlar....
"Bizi, doğru yola hidayet
et.
Kendilerine nimet
verdiklerinin yoluna." (Fatiha, 1/6-7)
Yegâne Rabbimiz Allah'a
yaptıkları bu duanın kabul şartını, şu şekilde beyan buyurur Rabbimiz Allah:
"Kim Allah'a ve Rasulüne
itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği Peygamberler,
sıddîkler, şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar."
(Nisa, 4/69)
Dosdoğru yol üzerinde olanlar,
Rabbleri Allah'a itaat ederler, önderleri Rasulullah (s.a.s.)'e itaat ederler ve
onlar gibi Allah'a ve Rasulü (s.a.s.)'e iman edip itaat eden, onları, Allah'ın
emredip razı olduğu şekilde idare eden Ulu'l-Emr'e de itaat ederler... Bütün
meselelerini Allah'a ve Rasulullah (s.a.s.)'e arz eder, bu konudaki hükme
kayıtsız, şartsız teslim olurlar... Hayırlı olanın bu olduğuna, kendilerinin
huzurunun bununla gerçekleştiğine ve en güzel bir sonucun bu şekilde oluştuğuna
iman ederler...
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah:
"Ey iman edenler, Allah'a
itaat edin, Rasul'e itaat edin ve sizden olan emir sahiblerine de (itaat edin).
Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz artık onu, Allah'a ve Rasulü'ne döndürün.
Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından
daha güzel­dir." (Nisa, 4/59) 
"Hakkında ihtilafa
düştüğünüz herhangi bir şey, artık onun hükmü Allah'ındır."
(Şura, 42/10)
"Rasul, size ne verirse
artık onu alın, sizi neden sakın­dırırsa artık ondan sakının ve Allah'dan
korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır." (Haşr, 59/7)
Ebu Hüreyre (r.a.)'ın
rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.):
"Ben sizleri, bir şeyden
nehyettiğim zaman, ondan sa­kının. Sizlere bir şey emrettiğim zaman da emrimi
tutu­nuz. Gücünüzün yettiği kadar onu yerine getiriniz!"[4]
Rabbimiz Allah, Rasulü Muhammed
(s.a.s.)'e itaat et­menin kendisine itaat etmek olduğunu beyan buyurur:
"Kim Rasule itaat ederse,
gerçekten o Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz, seni onların
üzerine koru­yucu göndermedik." (Nisa, 4/80)
Ebu Hüreyre (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle
buyuruyor:
"Bana itaat eden, Allah'a
itaat etmiştir. Bana isyan eden, Allah'a isyan etmiştir."[5]
Allah'a inanıp itaat edenlerin,
kendisine inanıp itaat etmesi, olmazsa olmaz bir şart olan Rasulullah (s.a.s.)
ümmetini, gecesi, gündüzü kadar apaydınlık olan, dos­doğru ve hak yol İslâm
Dini'nin üzerinde bırakmıştır... Kim bu yol üzere hayatına devam ederse, dünyada
da, ahirette de kurtulanlardan olur... Her kim ki, bu ap aydınlık yoldan
saparsa, dünyada rezil, ahirette zelîl olur... Çünkü haktan sapan, batıla sapmış
olur... Haktan sonra sapıklıktan başka bir şey yoktur...
İrbad b. Sariye (rh.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle
buyurdu:
"Ben sizi, gecesi, gündüzü
gibi apaydın olan (en küçük bir şüpheyi kabul etmeyen gayet açık) bir din
üzerinde bıraktım. Benden sonra ancak helâk olanlar, o dinden (başka yönlere)
sapar!"[6]
Eban (r.a.) anlatıyor.
Adamın biri, İbn Mes'ud'a şöyle
sormuş:
- Sırat-ı Müstakîm (dosdoğru
yol) hangisidir?
İbn Mes'ud (r.a), şu cevabı
verdi:
- Muhammed (s.a.s.), bizi onun
başında bıraktı, onun bir ucu da cennettir. Sağında bir takım yollar, solunda
bir takım yollar vardır. O yolların başında, oralardan geçenleri davet eden bir
takım kimseler vardır. Her kim bu yollara koyulacak olursa, o yollar, sonunda
onu cehenneme götürür. Her kim dos­doğru yola koyulacak olursa, o da onu,
sonunda cennete ulaştırır.
Daha sonra İbn Mes'ud.
"Bu, Benim dosdoğru olan
yolumdur." (En'âm, 6/153) ayetini okudu.[7]
Yegâne  önderimiz Rasulullah
(s.a.s.)'in ve O'nu izleyen muvahhid mü'minlerin yürüdüğü,  ondan sağa-sola
sap­mayıp istikamet üzere olduğu Allah'ın dosdoğru yolu bu­dur...
Bu yol, Millet-i İbrahim olan
İslâm Milleti'nin yolu­dur... Bu yol, Rasulullah (s.a.s.)'in ümmeti olan
muvahhid ve muttaki mü'minlerin yoludur...
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
"Kim kendisine dosdoğru yol
apaçık belli olduktan sonra, Rasul'e muhalefet ederse ve mü'minlerin yolundan
başka bir yola uyarsa, onu, döndürdüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne
kötü bir yataktır o." (Nisa, 4/115)[8]
 

 




[1]
Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B.23, Hds. 208; Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.1,
Hds.11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.1, Sh.435, 465.




[2]
Bkz. Zariyat, 51/56.




[3]
İmam Kurtubî, el-Câmiu Li-Ahkâmi'l-Kur'ân, Çev. M. Beşir Eryarsoy, İst.1998,
C.7, Sh. 238.




[4]
Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-İ'tisâm, B.2, Hds.19. Sahih-i Müslim,
Kitabu'l-Hacc, B.73, Hds.412. Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.1, Hds.1-2.
Sünen-i Neseî, Kitabu Menasıki'l-Hacc, B.1, Hds.2609.




[5]
Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Cihad, B.108, Hds.164. Kitabu'l-Ahkam, B.1, Hds.1.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İmare, B.8, Hds.32-33. Sünen-i Neseî,
Kitabu'l-Biat, B.30, Hds.4178. Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.1, Hds.3.




[6]
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.6, Hds.43.




[7]
İmam Kurtubî, A.g.e., C.7, Sh.238.




[8]
Kul Sadi Yüksel, İstanbul, İslam Milleti Olmak, Misyon Yayınları: 9-16.