Fecir | Konular | Kitaplar

c) Kardeşlerin Mirası

c



c) Kardeşlerin Mirası:

 

Kelâle adı verilen kardeşlerin mirası, ana bir kardeş veya ana-baba bir yahut
baba bir kız kardeş olmak üzere iki statüde toplanmıştır. Kelâlenin mirasçı
olmasında ön şart, miras bırakanın baba veya erkek çocuklarının bulunmamasıdır.
Ana
bir kardeşlerin mirası şöyle belirlenmiştir:

"Eğer ölen bir erkek veya kadın, erkek usül veya fürûu bulunmaksızın mirasçı
olunuyorsa, kendisinin (ona bir) erkek veya (ana bir) kız kardeşi bulunuyorsa,
bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer bu kardeşler
bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara
uğratılmaksızın aralarında eşit olarak paylaşırlar. Bu paylar, ölenin vasiyeti
yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar, Allah
tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak
davranandır." (4/Nisâ, 12)

Yukarıdaki miras düzenlemesinin arkasından, aynı âyetlerin devamında, müeyyide
niteliğinde şu iki âyet yer alır:

"İşte bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim, Allah'a ve Rasûlûne itaat
ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada ebedî
kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. Kim, Allah'a ve Rasûlüne isyan eder ve
Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu, ebedi kalacağı cehennem ateşine
koyar. Ve onun için azaltıcı bir azap vardır."
(4/Nisâ, 13-14)
Öz
veya baba bir kız kardeşin mirası ise şöyle düzenlenmiştir.

"Ey Peygamber! Senden fetva isterler. De ki: "Size usül ve füruu bırakmadan ölen
kimse hakkında Allah fetva verir. Eğer bir kimse ölür ve onun çocuğu bulunmaz
da, sadece bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığı mirasın yarısı onundur. Ölen kız
kardeş ise ve çocuğu da yoksa erkek kardeşi terekenin hepsini alır. Eğer
mirasçılar iki kız kardeş ise, terekenin üçte ikisini alırlar. Eğer kardeşler
erkek ve kadın olmak üzere ikiden çok iseler, bir erkeğin payı, iki kadının payı
kadardır. Allah size sapıklığa düşmemeniz için bunları açıklar. Allah her şeyi
çok iyi bilendir." (4/Nisâ, 176)