Fecir | Konular | Kitaplar

1. Mûrisin Ölmesi

1



1. Mûrisin Ölmesi:

 

Mirasın söz konusu olması için, mûrisin gerçek, hükmî veya takdiri olarak ölmüş
bulunması gerekir. Gerçek ölüm, ruhun bedenden ayrılması ile gerçekleşir. Görme,
işitme veya başka bir delille sabit olur. Hükmî ölüm; hayatta olduğu bilinen
veya muhtemel bulunan kimsenin ölümüne hâkimin hükmetmesiyle ortaya çıkar.
Hayatta olduğu bilinen mürteddin (dininden dönen) dâru"l-harbe kaçması halinde
hakim ölü sayılmasına hüküm verir. Bunun mirası, hüküm tarihine kadar mirasçı
olan hısımlarına taksim edilir. Hayatta olması ihtimali bulunan kayıp kişinin (mefkûd)
durumu mahkemeye intikal edince, gerekli süreler geçmişse, hakim vefatına
hükmeder. Eşi iddet bekler ve serbest kalır. Mirası da hüküm sırasında hak
sahibi olan varislere paylaştırılır. Takdiri ölüm; kişinin takdiren ölü kabul
edilmesidir. Bu annesinden suç işleme yoluyla ölü olarak doğan cenîndir. Gebe
kadına başkasının vurmasıyla cenînin ölü doğması gibi. Bu durumda suçluya, elli
dinar (yaklaşık iki yüz gram altın para) gurre cezası tazminat olarak
ödettirilir. Bu, tam diyetin yirmide biri kadar bir tazminattır. Ebû Hanife'ye
göre, cenîn mirasçı olur ve kendisine mirasçı olunur. Çünkü onun suç işleme
sırasında diri olduğu kabul edilir (İbnü'l-Hilmâm, Fethu'l-Kadîr, Mısır,
1315/1317 H., IV, 440-445; İbn Kudâme, el-Muğnî, Kahire 1970, VI, 320; ez-Zühayli,
a.g.e., VIII, 253; Hamdi Döndüren, a.g.e., s.119-121; bk. "Gurre, Mefkûd ve
Cenîn" maddeleri).