Fecir | Konular | Kitaplar

Hz. İsa

Hz




Hz.
İsa:
 
Ülü'l azm, yani kendilerine
kitap verilmiş büyük peygamberlerden biri olan Hz. İsa, batılı tarihçilere göre,
yanlış olarak kendi doğum yılı kabul edilen "milât"tan dört veya beş sene kadar
önce dünyaya gelmiştir. Bazı araştırmacılara göre ise milâttan 3 yıl sonra
doğduğu kabul edilir. Kudüs yakınlarındaki Nâsıra'da dünyaya gelmiştir. Kur'an'a
göre Hz. İsa'nın annesi Hz. Meryem'dir. İmran'ın kızı Hz. Meryem, Beytü'l
Makdis'te (Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksâ) zikir ve ibadetle hayatını
geçiriyordu. Allah, ona Cebrail'i bir beşer suretiyle gönderdi. Cebrâil, ona bir
oğlan çocuk bağışlaması için Allah tarafından gönderilen bir elçi olduğunu
söyledi. Hz. Meryem'in, kendisine bir insan eli değmediği ve iffetsiz olmadığı
halde nasıl çocuğu olabileceğini hayretle sorduğunda melek, bunun Allah için
kolay olduğunu ve insanlara bir delil, bir mûcize  olsun diye Allah'ın böyle
hükmettiğini bildirdi. Çocuk doğunca kavmindeki bazı insanlar onu ayıplayacak
oldu. Hz. Meryem, bebeğe işaret etti. Çocuk İsa kundakta şöyle dedi: "Ben
Allah'ın kuluyum. O bana Kitab'ı verdi ve beni peygamber yaptı..." (Bkz.
19/Meryem, 16-37)
Hz. İsa'nın, babasız olarak
mûcizevî bir şekilde doğuşu, Allah'ın dilemesinden ibaretti. Hatta Allah
katında, oluş itibariyle Âdem (a.s.) ile İsa (a.s.) arasında fark yoktu:
"Gerçekten İsa'nın babasız dünyaya geliş hali de Allah katında Âdem'in hali
gibidir. Allah, Âdem'i topraktan yarattı, sonra da ona ‘ol' dedi; o da hemen
(insan) oluverdi." (3/Âl-i İmrân, 59)
Hz. İsa, otuz yaşında,
Romalıların elinde bulunan Yahudiye'de Romalılardan Tiberius iktidarı döneminde
peygamberlik görevi aldığında bunu İsrâiloğullarına bildirdi. Önce Celile (Galile)'de,
sonra Kudüs'te insanları hak dine dâvet etti. Kendisine İncil verildi (3/Âl-i
İmrân, 48; 5/Mâide, 46; 57/Hadîd, 27). İnsanları, tek ilâh olan Allah'a ibâdet
ve kulluğa çağırmış, O'ndan başka tanrı olmadığını ilân ve tebliğ etmiştir:
"Ben, benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmek, size haram kılınan bazı şeyleri
de helâl kılmak üzere gönderildim. Size Rabbinizden bir âyet/mûcize getirdim.
Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Çünkü Allah, benim de Rabbim, sizin de
Rabbinizdir. Öyle ise O'na ibâdet/kulluk edin. İşte bu, dosdoğru yoldur."
(3/Âl-i İmrân, 50-51) Havârilerine ve tüm insanlığa Hz. Muhammed'in geleceğini
müjdelemiştir (61/Saf, 6).
Yahudiler Hz. İsa'yı, dönemin
Romalı Kudüs valisi Pontus Pilatus'a şikâyet ettiler. Havârilerden sayılan
Yahuda Hz. İsa'ya ihanet etti ve hıristiyanların inancına göre Hz. İsa çarmıha
gerilerek öldürüldü.  Kur'an ise şöyle der:
"Halbuki onlar İsa'yı
öldürmediler ve asmadılar. Fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun
hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu
hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu
öldürmediler." (4/Nisâ, 157)
Allah, Nûh'u tûfandan,
İbrâhim'i Nemrut'tan ve ateşten, Mûsâ'yı Firavun'dan ve boğulmaktan, Muhammed
Mustafa'yı müşriklerin tuzaklarından koruyup kurtardığı gibi İsa'yı da, onu
öldürmek isteyen yahudilerin elinden kurtarmış, Hz. İsa'ya ihanet ederek
bulunduğu yeri askerlere gösteren kişiyi İsa'ya benzeterek onu öldürtmüştür.
Onu kendi katına kaldırmıştır.
Ancak bunun şekli ve zamanı üzerinde farklı açıklamalar ve anlayışlar vardır.
Âlimlerin çoğunluğuna göre, Allah onu kudretiyle manevî semâlardaki hususi
mevkiine kaldırmıştır, kıyametten önce tekrar dünyaya gönderecektir (Bkz. 43/Zuhruf,
61). Bu değerlendirmeye göre, cisim ve rûhuyla göğe yükseltilen Hz. İsa, Kıyâmet
vaktine yakın yeryüzüne inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek ve İslâm
şeriatıyla hükmedecektir (Bkz. Buhâri, Büyû 102).
Bir başka anlayışa göre Allah
onu yahudilerden korumuş, eceli gelince onu vefat ettirmiş ve rûhunu semâdaki
yerine  kaldırmıştır.  Kıyametten  önce  gelecek  olan  da  onun rûhudur.
"Allah buyurmuştu ki: ‘Ey
İsa, seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden
arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün  kılacağım..."
(3/Âl-i İmrân, 55)
"Ben onlara, ancak bana
emrettiğini söyledim: ‘Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a
ibâdet/kulluk edin' dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü
idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız Sen oldun. Sen
her şeyi hakkıyla görensin." (5/Mâide, 117)
"İsa şöyle dedi: ‘Ben
Allah'ın kuluyum. O bana Kitab verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam
olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti."
(19/Meryem, 30-31)
Hz. İsa'yı ve annesini
tanrılaştırıp teslis akidesini oluşturan hıristiyanlarla Hz. İsa, Kıyâmet
gününde yüzleştirilecek ve böylece hıristiyanların uydurdukları yalan ve
iftiralar tümüyle ortaya çıkacaktır (Bkz. 5/Mâide, 117).
Unutulmamalıdır ki,
yeryüzündeki bütün dinlerden, sadece İslâmiyet, hıristiyanlığın temel
inançlarından olan Hz. İsa'nın babasız olarak,  iffetli  ve  dindar  bir 
bâkireden doğduğunu kabul etmiştir. Yalnız müslümanlar, Hz. İsa'nın peygamber,
hem de vahy ürünü olan, içinde hikmet ve nur olan İncil'i getiren büyük
peygamber olduğunu kabul ederler. Hıristiyanların, kendilerine müslümanlardan
çok yakın kabul ettikleri yahudiler, bütün bu konularda inançsızdırlar ve de Hz.
İsa'yı kendilerinn öldürdüklerini ileri sürerek bununla iftihar bile ederler.
Yahûdiler, Hz. İsa'nın peygamberliğine de, İncil'in vahy ürünü kutsal bir kitap
olduğuna da inanmazlar.
Hz. İsa, ancak üç yıl tebliğini
sürdürme fırsatı bulmuş, 33 yaşında, gençlik döneminde tevhidi hâkim kılmaya
çalıştığı toplumunun arasından ayrılmak mecburiyetinde bırakılmıştır. Hz.
İsa'nın tebliğ ettiği tevhid dini, Hz. İsa'dan çok kısa bir zaman sonra
tanınmayacak kadar şirk ve küfür unsurları katılarak hak din vasfını
kaybetmiştir. Dinin bu tebdil ve tahrifinde en büyük pay ve en büyük vebal,
yukarıda ifade ettiğimiz gibi, İsa'nın yoluna ihanet eden Pavlus'un ve ona körü
körüne uyan papazlarındır.