Fecir | Konular | Kitaplar

50) Lâ İlâhe İllâllah

50




50) Lâ İlâhe
İllâllah:

 

İlâhe İllâllah -Allah'tan başka ilâh yoktur- ifâdesi, İslâm dininin temel
rüknüdür. Yani ulûhiyyeti, yaratıcılığı, Rabliği, saltanatı ve hâkimiyeti sadece
Allah'a tahsis etme kaidesidir.

İlâhe İllâllah, kelime-i tevhid olarak da bilinir. Allah (c.c.)'ın birlik
dâvâsını anlatmakta ve Muhammed (s.a.s.)'in O'nun rasûlü olduğunu
açıklamaktadır. "Lâ İlâhe", hiçbir ilâh yoktur manâsını taşımaktadır. "İlâh"ın
ıstılâhî mânâsı ise; tapılacak, rızık veren, herşeyi bilen, yaratan, doğmayıp
doğurmayan, yücelerin yücesi demektir. "İllâllah", ‘sadece Allah vardır'
mânâsını taşır. İçindeki (Arapça) "illâ" edatı, istisnâ edatlarındandır. Bu
edat, kendisinden sonra gelen kelimeyi müstesnâ kılar, öncekilerin dışında
bırakır. Yani "hiçbir ilâh yoktur, sadece Allah vardır" mânâsının ortaya
çıkmasını sağlar. Dolayısıyla "Lâ İlâhe İllâllah", ‘Allah'tan başka ilâh yoktur'
demektir.

İslâmiyet, tevhid dinidir. Tevhid, iki ana temelden meydana gelir. Bunlar
birbirini tamamlamaktadırlar. İkisi de ayrı ayrı, yalnız başına düşünülemez. "Lâ
İlâhe İllâllah" kelime-i tevhidini, "Muhammedün Rasûlullah" yani "Muhammed
Allah'ın Resûlüdür" cümlesi tamamlar. "Lâ İlâhe İllâlah"ı kabul edip "Muhammedün
Rasûlullah"ı reddetmek, tevhidi ortadan kaldırır.
"Lâ
İlâhe İllallah", bir hareket tarzını gerektirir. Bu kelimenin yüklediği mânâlar
vardır. Tevhidi kabullenen kimse, artık bu yükümlülüğün altına girmiştir. Allah
katında o yükümlülükleri yerine getirenler için büyük mükâfat, terkeden kimseler
için de büyük cezâ vardır. Bu yüzden "Lâ İlâhe İllâllah" şehâdetiyle "Muhammedun
Rasûlullah" şehâdeti kesinlikle birbirinden ayrılmazlar. İkisi beraber olduğu
müddetçe, ancak bir bütünlük arzederler. Allah Teâlâ'ya kul olma ilkesi, her
şeyden önce Rasûlullah (s.a.s.)'ın rehberliğine dayanmaktadır. Nitekim Allah
Teâlâ bu hususta Kur'ân-ı Kerim'de: "Rasûlullah size ne getirdiyse onu
alınız, kabul ediniz. Size neyi de yasaklıyorsa, onu yapmaktan vazgeçiniz" (Haşr:
59/7) buyurmaktadır.

Allahu Teâlâ kullarına, Kur'an-ı Kerim'de kullukları için gerekli olan her şeyi
belirtmiş, Rasûlullah (s.a.s.)'de onları en güzel şekilde insanlara
açıklamıştır. Rasûlullah (s.a.s.), âyetle de sâbittir ki kendi hevâ ve
hevesinden bir şey söyleyemez, ancak kendine vahyolunanı konuşur. Onun sünneti,
Allah'ın koyduğu şeriatın bir bölümü, bir parçası ve açıklayıcısı, canlı bir
tatbikatı mâhiyetini taşır. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.)'a uymak, Allah'a uymak
demektir. Kur'ân-ı Kerim'in beyânına göre imanın varlığı ve yokluğu Allah'ın
dinine ve Rasûlullah'ın sünnetine tâbi olmaya bağlıdır.

Kelime-i Tevhid'in bize verdiği mesajlar olarak zikrettiğimiz nitelikleri Allah
(c.c) Kur'an-ı Kerim'in bazı âyetlerinde şu şekilde beyan ediyor: Allah'tan
başka ilâh olmadığına dair:

"Eğer yerle gökte Allah'tan başka ilâh olsaydı, ikisi de bozulurdu. Arşın Rabbi
olan Allah, onların vasıflandırdıklarından münezzehtir."
(Enbiyâ: 21/22)

"Allah çocuk edinmemiştir. O'nun yanında hiçbir ilâh yoktur. Olsaydı, her ilâh
kendi yarattığı ile beraber gider ve birbirinden üstün olmaya çalışırlardı.
Allah, onların vasıflandırdıklarından münezzehtir"
(Mü'minûn: 23/91)

"Allah, üçün üçüncüsüdür, diyenler kâfir olmuşlardır. Tek ilâhtan başka hiç bir
ilâh yoktur. Eğer vazgeçmezlerse, aralarındaki kâfirler acı bir azaba
çarptırılacaklardır." (Mâide: 5/73).

İlâhe İllâllah, bir mü'minin hareket noktasıdır; hayat nizamıdır; Allah'tan
başka ilâhlık iddiâsında bulunanları veya ilâhlaştırılmış yaratıkları
reddetmektir; Allah'tan başka hüküm koyanları, koyulmuş hükümleri ve bu
hükümlere uyanları reddetmektir. "Lâ İlâhe İllâllah, Muhammedun Rasûlullah"
cümlesinde ortaya çıkan ifâde, İslâm ümmetinin bütün ayrıntılarıyla birlikte
hayatının üzerine oturduğu temel kaide ve nizâmı teşkil eder. İslâm toplumunun
özelliğini belirleyen en büyük ayırıcı işaret şudur: İslâm toplumu her şeyden
önce ve her konuda yalnız Allah'a kulluk esasına dayanır. Ve bu kulluğun şekli,
keyfiyeti "Lâ İlâhe İllâllah, Muhammedun Rasûlullah" cümlesinde ortaya çıkar.
Ayrıca bu kulluk; ibâdet şekillerinde ortaya çıktığı gibi, itikadî tasavvurda,
hukukî ve nizamla ilgili konularda da kendisini gösterir.

İslâm'ın ve İslâm toplumunun üzerine oturduğu kural "Lâ İlâhe İllallah,
Muhammedun Rasûlullah"tır. İslâm toplumu, ancak bir insan topluluğunun bütün
mânâsıyla yalnız başına Allah'a kul olduğunu, Allah'tan başka hiç bir kimseye
kullukla bağlanmadığını ilân ederek belirtmesi ile ayakta durabilir. Bu
topluluk, düşünce ve inançlarda Allah'tan başkasına boyun eğmediği gibi, ibâdet
ve hareketlerinde de Allah'tan başkasına kul olmamalıdır; prensip ve sistemlerde
de Allah'tan başkasının kulluğunu kabul etmemelidir; sonra da fiilen hayatî
nizamlarının hepsini bu hâlisâne kulluk esasına dayandırmalıdır. Bu ümmet
vicdanını İslâm karşıtı inanç artıklarından ve pisliklerinden temizlemeli ve
hareketlerini Allah'tan başkalarına ibâdet etme felâketinden arıtmalı, hayatî
prensiplerine Allah'tan başka kimseleri karıştırmaktan uzak bulundurmalıdır.
İşte bu andan itibaren "Lâ İlâhe İllâllah"ın ihtivâ ettiği mânâ, bütün şirk
unsurlarından arınmış olarak ortaya çıkacaktır.

Sadece "Lâ İlâhe İllâllah" cümlesini tekrarlamak, yeterli değildir. Bunu
söylemekle birlikte, onun taşıdığı mânâyı ve hakikati ifâde ederek hayatın her
şûbesinde tatbik etmek gerekir. "Lâ İlâhe İllâllah"ı sadece dil ile ikrar edip,
pratikte onun gerektirdiğiyle hükmetmeyenler, Allah'tan başka ilâh edinenler,
O'nu yeryüzünün egemenliğinden, toplumsal, ekonomik ve hukukî alanlardan
uzaklaştırarak sadece göklerin ve gaybın Rabbi kılmak isteyenler, apaçık
dalâlettedirler/sapıktırlar ve kıldıkları namaz, tuttukları oruç ve diğer
ibâdetler, gerçekten kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. Nitekim Allah
Teâlâ bu konuda Kur'ân-ı Kerim'de: "O, gökte de, yerde de ilâh olandır."
(Zuhruf: 43/84); "Egemenlik yalnız Allah'a mahsustur. O, sırf kendisine kul
olmayı emretti. Dosdoğru din ancak budur." (Yusuf: 12/40); "Onlar hâlâ o
Câhiliyye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Yakînen bilen bir toplum için
Allah'tan daha iyi hüküm veren kim vardır?" (Mâide: 5/50) buyurmakta ve
mü'minlere "Lâ İlâhe İllâllah"ın taşıdığı anlam ve gerçeği en açık bir şekilde
göstermektedir.[1]

 

 



[1]
Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/5-7.