Fecir | Konular | Kitaplar

Eş Seçimi

Eş Seçimi



Eş Seçimi:

 
Evlilikte eş seçimi önemlidir.
Yuvayı yapacak, çocukları eğitecek, erkeğe ömür boyu iyi veya kötü günde destek
ve mutluluk verecek olan eşi seçerken güzelliğinden, soyundan ve malından çok,
dindarlığına ve iyi ahlâk sahibi olmasına dikkat edilmelidir. Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur: "Kadınla dört şeyden dolayı evlenilir: Malı, soyu,
güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı seç, mutlu olursun" (Buhârî,
Nikâh, 15; Ebû Dâvud, Nikâh 2; Nesâî, Nikâh 13; İbn Mâce, Nikâh 6; Muvattâ',
Nikâh 21).
İslâm hukukuna göre nikâh akdi
hem medenî bir muâmele, hem de bir ibâdettir. Çünkü nikâhın rükûn ve şartlarını
İslâm belirler ve evlilik sebebiyle eşlerin pek büyük ecirlere ulaşacakları
açıklanır. Bu konuda İbnül-Hümâm (ö. 861/1457) şöyle der: "Nikâh, ibâdetlere
daha yakındır. Hattâ evlenmek, sırf ibâdet niyetiyle bekâr kalmaktan daha
faziletlidir" (İbnül-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Bulak 1315, II, 340). Son devir
hukukçularından İbn Abidîn (ö. 1252/1836), Reddül-Muhtar adlı ünlü eserinde
nikâh konusuna şu cümlelerle başlar: "Bizim için Hz. Adem devrinden bugüne kadar
meşrû olmuş, sonra Cennette de devam edecek, nikâh ile imandan başka ibâdet
yoktur" (İbn Abidîn, a.g.e., II, 258). Nikâhın câmi içinde akdedilmesi ve
mümkünse cuma gününe rastlatılması müstehaptır. Bu da onun ibâdet yönünü
güçlendirir (el-Askalânî, a.g.e., III, 229).
Şâfiîlere göre, evlilik satım
akdi gibi dünyaya ait işlerden olup, bir ibâdet değildir. Dayandığı delil, gayri
müslimlerin nikâhının da İslâm nazarında geçerli sayılmasıdır. Eğer ibâdet
olsaydı, bu nikâhların geçersiz olması gerekirdi. Nikâhtan amaç, kişinin
şehvetini teskin etmesidir. İbâdet yapmak ise, Allah için bir iş yapmaktır. Bu
nedenle Allah için iş yapmak, kendi nefsi için iş yapmaktan daha faziletlidir.
Şâfiîlerin bu görüşüne çoğunluk
fakihler (cumhûr) karşı çıkmıştır. Çoğunluğa göre nikâhın mü'min veya gayrı
müslim için geçerli olması, dünyada toplum düzeniyle ilgilidir. Nitekim mescit,
yol yapımı ve benzeri hayır işleri müslüman için bir ibâdet olduğu halde, gayrı
müslim için bir ibâdet sayılmaz. Genel anlamda Allah'ın hoşnut ve râzı olduğu
her iş, müslüman için ibâdettir. İslâmî esaslara göre kurulan ve buna göre
yürütülen evlilik de ibâdet kabîlindendir. Çünkü nikâh akdi ile, nefsi
haramlardan korumak ve nesli sürdürmek gibi birçok toplum maslahatı gerçekleşir.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) "Sizden birinizin evliliğinde sadaka sevabı
vardır" (Müslim, Zekât 52; Ebû Dâvud, Tatavvû' 12, Edeb, 160; Ahmed bin
Hanbel, V/167, 168) buyurmuştur.
İslâm'da nikâh akdi sırasında
evlenecek erkekle kadının veya hukukî temsilcilerinin ve şâhitlerin dışında dinî
veya resmî bir görevlinin bulunması zorunlu değildir. Bu durum, onun dinî
niteliği ve ibâdet yönü için bir engel teşkil etmez. Çünkü bir İslâm âliminin
nikâh meclisini yönetmesi, gerekli soru ve cevapları alması, nikâhın rükün veya
şartlarından değildir.
Hristiyan toplumlarında nikâhın
dinî veya medenî niteliği uzun süre tartışma konusu olmuş; kimi ülkelerde nikâh
tamamen kiliselerde akdedilirken, kimi ülkelerde de medenî nikâh esası
benimsenmiştir. Fransa'da 1787 Kasımında çıkarılmış olan bir kral buyruğu ile
Katolik olmayanların evlenmelerini, dilerlerse ikametgâhlarının bulunduğu yer
kilisesinde, dilerlerse aynı mahallin hâkimi önünde akdedebilecekleri kabul
edilmiştir. Birincisi dinî, ikincisi medenî nikâh niteliğindedir.
Osmanlı Devleti uygulamasında
1917 tarihli "Hukuk-ı Aile Kararnamesi" Hristiyanlar için kısmen dinî ve kısmen
medenî bir evlenme usûlü getirmiştir. Buna göre, Hristiyanların nikâhı, dinî
âyinler çerçevesinde rûhânî memurlarca akdedilir. Ancak rûhânî memur, en az
yirmi dört saat önce mahallî mahkemeye haber verir. Hâkim, belirtilen saatte
nikâh meclisine özel bir memur gönderip kıyılan nikâhı deftere kayıt ve tescil
ettirir (Hukuk-ı Aile Kararnamesi, madde 40-44).
Bazı Hristiyan ülkeler sonradan
medenî evlenmeyi kabul etmekle birlikte, önce dinî nikâhın akdedilmesini şart
koşmuşlardır. Meselâ; Yunanistan ve Romanya, medenî nikâhtan önce dinî nikâhın
akdedilmesi esasını benimsemişlerdir (Halil Cin, İslâm ve Osmanlı Hukukunda
Evlenme, Ankara 1974, s. 133).
A.B.D.'de, İngiltere'de ve
İskandinav ülkelerinde ise toplum dinî veya medenî nikâhtan dilediğini seçme
hakkına sahiptir. Eşlerin tercihine göre kilisede veya resmî nikâh memuru önünde
akdedilen nikâhla ilgili belgeler nüfus kütüklerinde birleşmiş olur. Bazı
ülkelerde medenî evlenme şekli zorunlu hale getirilmiştir. Hollanda, İsviçre ve
Türkiye gibi ülkeler bunlar arasındadır. Bu gibi ülkelerde resmî memur önünde
kıyılmayan nikâh, yok hükmünde sayılmaktadır (Halil Cin, a.g.e., s. 134; Hamdi
Döndüren, a.g.e., s. 244, 245; T.M.K. mad.108).