Fecir | Konular | Kitaplar

52) Maâzallah

52

52) Maâzallah:

Her
türlü kötülüklerden Cenâb-ı Allah'a sığınmayı ifâde etmek için kullanılan bir
terkiptir. "Me'âz". kelimesi mimli masdardır. Bu kelime; (eûzü) fiili semâ'en
hazfedilmiş ve mef'ûlüne (Allah'a) muzâf olmuştur. Te'kid ifade etmek için
fiilinin yerine geçen mef'ûlü mutlaktır.Yani, E'ûzü billâhi me'âzen demektir.
Herhangi kötü bir iş ve belâdan, üzüntüden mutlaka Allah'a sığınırım, Allah
korusun, anlamına gelir.

Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Yusuf'un "maâzallah" diyerek fuhşa ve
kötülüklerden Allah'a sığındığını beyan eder.[1]
"Maâzallah" denildiği gibi daha çok (eûzü billâhi) veya "este'îzü billâh"
denilir.

Müste'ız (Allah'a sığınan), sığınırken, tek başına dinî ve dünyevî faydaları
celbetmeye muktedir olamayacağını, gerek şeytandan, gerekse nefisten gelecek
fitne ve zararları gideremeyeceğini anlamalı, her hayrın Allah'ın kudret elinde
bulunduğunu, bütün zararları gidermeye O'nun gücünün yeteceğini ve O'nun yegâne
müessir olduğunu kalbiyle bilmeli veya sonra lisanıyla "Maâzallah" veya "eûzü
billâh" diyerek bütün üzüntü ve belâlardan, şerlerden (el-müsteâzü minh'ten),
Allah'a sığınmalıdır. İyi ve hayırlı işlerde Allah'ın yardımını istemelidir.
Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyrulur:

"Eğer şeytandan bir vesvese ve fesat ârız olursa (bunu def etmek için) Allah'a
sığın. Çünkü O Allah en iyi işiten ve çok iyi bilendir. Allah'a karşı gelmekten
sakınanlar şeytan tarafından bir tâife (fitne ve fesada) uğrayınca Allah'ı
zikrederler ve hemen gerçeği görürler. Şeytanın kardeşleri onları azgınlığa
çekerler ve bundan hiç geri durmazlar."
(Arâf: 7/200-202).
Bu
âyetlerde Allah Teâlâ dil ile Allah'a sığınıldığında bunu işittiği gibi,
kalbinizle de düşünerek Allah'a sığınmanızı bilir, diyerek şuurlu olarak "esteîzu
billâh" dememizi ve kendisine bağlanmamızı tenbih ediyor.

Peygamberlerin hepsi, câhillik, kötülük ve belâlardan Allah'a sığınmışlar ve
bunu ümmetlerine öğretmişlerdir. Allah Teâlâ, ümmetine öğretmesi için Hz.
Peygamber (s.a.s.)'e şöyle buyuruyor:

"...Ve de ki, Rabbim, şeytanın dürtüştürmelerinden (fit ve fitnelerinden) Sana
sığınırım. Rabbim onların yanımda bulunmalarından sana sığınırım."
(Mü'minûn: 23/97-98).

Felak sûresinde bütün yarattığı şeylerin şerrinden Allah'a sığınmak emredildiği
gibi, Nâs sûresinde de insanların kalplerine daima vesvese veren insan ve cinden
olan sinsi şeytanların şerlerinden, her şeyin mâliki ve insanların Rabbi Allah'a
sığınmak emredilmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.), her şeyin şerrinden,
fakirlikten, borçlardan, görünür ve görünmez kaza ve belâlardan düşmanların
şerlerinden, zulmetmek, zulmolunmak, nifak ve şikak gibi her türlü kötü
ahlâktan, hülâsa, gazabından rızâsına, ukubetinden afv ve âtıfetine eûzu billâh
diyerek sığınmayı ümmetine öğretmiştir.[2]

Peygamberimiz'in yakınlarında, birbirleriyle sövüşüp döğüşen iki kişiden birinin
şiddet ve gazabından yüzü kızarmış ve şah damarı şişmişti. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Ben bir kelime bilirim ki, eğer şu kişi o kelimeyi söylese, kendisinde bulunan
gazap hali mutlaka gider. Evet o kişi, ‘eûzü billâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm'
dese kendisinde bulunan bu hal gider"[3]

"Kur'an
okuyacağın vakit kovulmuş olan şeytandan Allah'a sığın"
(Nahl: 16/98) âyetinin gereği olarak okumaya başlarken eûzu çekerek cin ve insan
şeytanlarının şerlerinden Allah'a sığınmak gerekir. Bu ise, ucub, kibir gibi
mânevî hastalıklardan Allah'ın korumasını şuurlu olarak samimiyetle istemektir.
O halde Allah'a sığınmak kalbin fiilidir. Bu sebeple âlimlerin çoğu lafzen eûzu
çekmek vâcip değil, sünnettir, demişlerdir.
Atâ
bin Ebi Rabah (v.114/732) gibi bazı âlimler, "ister namaz içinde olsun, ister
dışında; Kur'an okurken eûzu çekmek vâciptir" demişlerdir. Hanefîlere göre
namazın ilk rekâtında Fâtiha'dan önce eûzü besmele çekmek sünnettir. İmama uyan
çekmez. Mesbuk geçirdiği rekâtları kaza etmeye başladığında çeker. Şâfiîlere
göre namazın her rekâtında sünnettir, besmele çekmek farzdır. Mâlikîlere göre
ise nâfile namazlarda câiz ise de, farz namazlarda mekruhtur.[4]


[1]
Yûsuf: 12/23, 79.

[2]
Mansur Ali Nasıf, et-Tac, V, 123-139.

[3]
Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Mansur Ali Nâsıf, et-Tac, V, 52.

[4]
bkz. El-ıyâzu billâh maddesi. Muhiddin Bağçeci,
Şamil İslâm Ansiklopedisi: 4/33.