Fecir | Konular | Kitaplar

55) Ma'rifetullah

55




55) Ma'rifetullah:

 
Ma'rifetullah: Allah'ı
bilme, tanıma, O'nu bütün sıfatlarıyla öğrenme, hakkında bilgi sahibi olma
demektir. Ma'rifetullah, iki kelimeden meydana gelen bir tamlamadır. Bunlar "ma'rifet"
ve "Allah" kelimeleridir. Ma'rifet; lügatta, herkesin yapamadığı ustalık,
ustalıkta yapılmış olan şey, bilme, biliş, vâsıta, hoşa gitmeyen şey, tuhaflık
mânâlarına gelmektedir. Bununla birlikte, ma'rifet, Allah'ı O'nun isimlerini ve
sıfatlarını, kudret ve irâdesinin geçerliliğini bilmek, alçak gönüllü olmak
mânâsını ifâde ettiği gibi, bilginler arasında ilim anlamına da gelmektedir ki
onlara göre, her ilim bir ma'rifettir, her ma'rifet de bir ilimdir. Allah'ı âlim
(bilen) herkes âriftir, her ârif de âlimdir.[1]



Genel olarak bu mânâlara gelmekte olan "ma'rifet", Allah lâfzı ile bir tamlama
oluşturduğunda, yani "ma'rifetullah" denildiğinde ise "Allah'ın vücûd/varlık ve
vahdâniyetinin bilinmesi" mânâsına gelmektedir. Ma'rifetullah, aslında, kişinin
Allah'ı hakkıyla tanıması, bilmesi ve buna göre O'na bağlanması anlamında
kullanılmaktadır. Zira, kişi, Allah'ı hakkıyla tanırsa, O'nun emir ve
yasaklarına bağlanır. Ma'rifetullah bilgisinde şu üç nokta yer almaktadır:

1) İzzet ve Celâl sahibi olan Allah'ı ve
O'nun birliğini bilmek, ulu olan ve her türlü noksan sıfatlardan münezzeh
bulunan zâtından teşbihi red etmek ve uzaklaştırmak;

2) Allah'ın sıfatlarını ve bu sıfatların
hükümlerini bilmek,

3) Allah'ın fiillerini ve bu fiillerin
hikmetlerini kavramak.[2]



Cüneyd-i Bağdâdî'ye ma'rifet ile ilgili bir soru sorulduğunda şöyle cevap verir:
"Ma'rifetten ve bunu elde etmenin sebeplerinden sordu. Ma'rifet, gerek havasdan,
gerek avamdan olsun bir tek ma'rifettir. Çünkü onunla bilinen şey birdir. Fakat
bunun başlangıcı ve yükseği vardır. Havas, yükseğindedir. Gerçi tam gâyesine ve
sonuna varamaz. Zira ârifler katında ma'rûfun sonu yoktur. Düşüncenin
yetişmediği, akılların kapsayamadığı, zihinlerin algılayamadığı, görmenin
keyfiyetine eremediği zâtı ma'rifet nasıl kapsar? Yaratıkları içinde O'nu en iyi
bilenler, O'nun azametini idrâkten, yahut zâtını keşfetmekten âciz olduklarını
en çok ikrar ederler. Çünkü benzeri olmayanı idrâkten âciz olduklarını bilirler.
Zira O, kadimdir, mâsivâsı ile muhdestir. Zira O, kavîdir, kuvvetini bir kuvvet
verenden almamıştır. Halbuki O'ndan gayrı her kavî, O'nun kuvvetiyle kavîdir.
Zira O, öğretmensiz âlimdir ve kendisinden başka bir kimseden bir fayda
almamıştır. Her şeyi başkasından öğrenmekle değil, kendi ilmiyle bilir. O'ndan
başka her âlimin ilmi O'ndan gelir. Tesbih ve tenzih, bidâyetsiz evvel olan,
nihâyetsiz bâki olan kendinden başkasının bu vasfa hakkı olmadığı ve bu
vasıfların kendinden başkasına yaraşmadığı Allah'a olsun"

Kur'ân-ı Kerim'de; "Allah'ı hakkıyla takdir edemediler" (En'âm: 6/91)
âyeti, ma'rifetullah bilgisine işaret ettiği rivâyet edilmektedir. Nitekim Ebû
Ubeyde'nin, bu âyeti "Allah'ı hakkıyla tanıyamadılar, bilemediler" şeklinde
açıkladığını görmekteyiz.[3]




 



[1]
Abdülkerim Kuşeyrî, Kuşeyrî Risâlesi, s. 427.



[2]
Hucvirî, Keşfu'l-Mahcûb, İstanbul 1982, s. 92.



[3]
el-Kurtubî, el-Câmi'u li-Ahkâmi'l-Kur'ân, Beyrût
1965, VII, 37; Ömer Dumlu, Şamil İslâm Ansiklopedisi: 4/62-63.