Fecir | Konular | Kitaplar

Oruç Tutmanın Yasak Olduğu Günler

Oruç Tutmanın Yasak Olduğu Günler

Oruç Tutmanın
Yasak Olduğu Günler:

Dinimizde, oruç tutmanın
emredildiği günler olduğu gibi; oruç tutmanın yasaklandığı veya hoş
karşılanmadığı günler de vardır. Bazı belli günlerde oruç tutmanın hoş
karşılanmayışının çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Yasağın mâhiyetine ve ağırlık
derecesine göre, bu günlerin bir kısmında oruç tutmak haram veya tahrîmen mekruh
sayılırken, diğer bir kısmında ise tenzîhen mekruh sayılmıştır.
Oruç tutmanın yasak olduğu
günlerin başında bayram günleri gelir. Peygamberimiz iki vakitte oruç
tutulmayacağını bildirmiştir ki, birisi Ramazan bayramının birinci günü, diğeri
Kurban bayramı günleridir (Buhârî, Savm 67). Ramazan bayramının sadece birinci
gününde ve Kurban bayramının dört gününde oruç tutmak haramdır (bir görüşe göre
tahrîmen mekruh). Bu günlerde oruç tutmanın hoş karşılanmayıp yasaklanmasının
anlamı açıktır. Bayram günlerinin yeme, içme ve sevinç günleri olması yanında,
her birinin ayrı bir anlamı da bulunmaktadır. Ramazan bayramı, bir ay boyunca
Allah için tutulan orucun arkasından verilen bir "genel iftar ziyâfeti"
hükmündedir ve bu anlamından ötürü ona "Fıtır bayramı" (İftar bayramı)
denilmiştir. Ramazan bayramının ilk günü bu yönüyle bir aylık Ramazan orucunun
iftarı olmaktadır. Böyle toplu iftar gününde oruçlu olmak, Allah'ın sembolik
ziyâfetine katılmamak anlamına gelir ki, bunun en azından edep dışı olduğu
ortadadır. Allah için kurbanların kesildiği Kurban bayramı günleri de ziyâfet
günleridir. Peygamberimiz teşrik günlerinin yeme, içme ve Allah'ı anma günleri
olduğunu belirtmiştir (Ebû Dâvud, Savm 50).
Hayız ve nifas halinde
kadınların oruç tutmaları haramdır; oruç tutmaları halinde tuttukları oruç
geçerli olmayacağı gibi, günah işlemiş olurlar. Onlar bu günlere denk gelen
Ramazan oruçlarını daha sonra kazâ ederler. Esâsen Şevval ayından altı gün oruç
tutmanın tavsiye edilmesinin altında, kadınların ay hali nedeniyle tutamadıkları
oruçları derhal kazâ etmelerine bir fırsat hazırlama düşüncesi bulunmaktadır.
Şevval orucunun erkekleri de içine alacak şekilde genelleştirilmesi ise, hem
kadınların bu durumlarının dikkatten kaçırılması hem de orucun herkesle birlikte
tutulmasının kolay oluşuna mâtuf olmalıdır.
Bazı günlerde oruç tutmak ise
çeşitli sebeplerle mekruh sayılmıştır. Meselâ; sadec âşûrâ gününde oruç tutmak,
yahûdilere benzemek ve onları taklit etmek anlamını içerdiği için mekruh
sayılmıştır. Kimi âlimlere göre sadece cuma gününde veya sadece cumartesi
gününde oruç tutmak, yılbaşı, nevruz ve mihrican günlerinde oruç tutmak tenzîhen
mekruhtur. Ancak kişinin öteden beri alışkanlık haline getirdiği oruç bu günlere
rastlarsa, özel olarak bu günlerde oruç tutma kastı bulunmadığı için, bunun bir
sakıncası yoktur. Oruç tutmak için özellikle Cuma gününü seçmenin mekruh oluşu,
bu günün müslümanların haftalık bayram günü kabul edilmesidir. Peygamberimiz,
mûtat orucun denk gelmesi dışında, özellikle cuma günü oruç tutmamayı tavsiye
etmiştir.
Şek günü oruç tutmak mekruhtur.
Havanın bulutlu olması gibi sebepler yüzünden Şâban ayının yirmi dokuzundan
sonraki günün Şâban ayına mı yoksa Ramazan ayına mı âit olduğu konusunda şüphe
meydana gelirse bu güne "yevm-i şek" (şek/şüphe günü) denilir. Bu günün Ramazan
ayına âit olup olmadığında kuşku bulunduğu anlamına gelir. Bu gün herhangi bir
oruç tutmak mekruhtur. Şâban ayını oruçla geçiren kimsenin şek gününde orucu
bırakmaması daha fazîletli olduğu gibi, mûtâdı şek gününe denk gelen kimsenin bu
günde oruç tutmasında da bir sakınca yoktur. Peygamberimiz Ramazanı bir veya iki
gün önceden oruç tutarak karşılamayı yasaklamıştır (Buhârî, Savm 11, 14; Müslim,
Sıyâm 21; Ebû Dâvud, Savm 10). Âlimler bu yasaklamaya sebep olarak Ramazan
orucuna ilâve yapılması endişesini göstermişlerdir. Bu bakımdan şek günü Ramazan
orucuna niyetle oruç tutmak tahrîmen mekruhtur. Fakat bu günde oruç tutmak genel
olarak mekruh olmakla birlikte, nâfile niyetiyle tutulan orucun geçerli olacağı,
hatta bu günün Ramazanın birinci günü olduğunun anlaşılması halinde farz olan
oruç yerine geçeceği söylenmiştir.
İki veya daha fazla günü, arada
iftar etmeksizin birbirine ekleyerek oruç tutmak mekruhtur. Buna visâl orucu (savm-i
visâl) denir. Âişe vâlidemizin belirttiğine göre Peygamberimiz müslümanlara
acıdığı için visâl orucu tutmalarını yasaklamış; kendisinin bu şekilde oruç
tuttuğu hatırlatılınca da "Siz benim gibi değilsiniz; beni Rabbim yedirir,
içirir" (Müslim, Sıyâm 55-58) diye cevap vermiştir.
Kadınların âile ve toplum
içerisindeki statülerine ilişkin olarak oluşan anlayış doğrultusunda, kadının
kocasından izinsiz olarak nâfile oruç tutmasının hoş olmayacağı yönünde görüşler
vardır. Bu anlayışın, günümüz sosyal ve âile ilişkileri açısından genel geçer
olmadığı değerlendirilebilir.
Maaş veya ücret karşılığı
çalışan kimseler, iş veriminin düşmesine yol açması durumunda nâfile oruç
tutmamalıdır. Buna mukabil işverenlerin Ramazan ayında, oruç ibâdetinin kolay ve
rahat biçimde yerine getirilebilmesi için birtakım tedbirler almaları ve
düzenlemeler yapmaları gerekir. (Laik devletin müslümanların ibâdetlerine
kolaylık göstermesini beklemekse, cehennemde köşk beklemek gibidir.)
Hacılar, oruç tuttukları
takdirde güçsüz ve yorgun düşme ihtimalleri bulunduğu takdirde, Zilhicce'nin 8
ve 9. günleri olan "terviye" ve "arefe" günlerinde oruç tutmamalıdır. Çünkü hac
ibâdetini yaparken daha zinde ve canlı olmaları, öncesinde nâfile oruç tutmuş
olmalarından hayırlıdır.