Fecir | Konular | Kitaplar

2) Keffâret Orucu

2

2) Keffâret Orucu:

Ramazanda özürsüz olarak oruç
tutmamak büyük günahtır. Müslüman kişinin mâzeretsiz olarak oruç yemesi, son
derece uzak ihtimaldir. Bununla birlikte Ramazanda mâzeretsiz olarak kasten oruç
yemek, Ramazanın saygınlığını ihlâl etmek anlamına geleceği için keffâret ödemek
gerekir. Keffâret için genel olarak önerilen üç seçenekten sadece ikisinin
günümüzde tatbik imkânı vardır ki, bunlardan birisi iki ay peş peşe oruç tutmak,
ikincisi 60 fakiri doyurmaktır. Toplumsal şartlar gereği ve bir anlamda
köleliğin kaldırılması hedefine yönelik olarak önerilen köle âzât etme seçeneği
köleliğin kalkmasıyla uygulama dışı kalmıştır.
Hanefîler, keffâret
seçeneklerinde sıra gözetmenin gerekli olduğunu savundukları için öncelikle iki
ay peş peşe oruç tutmayı, bu mümkün olmazsa diğer seçenek olan altmış fakiri
doyurma seçeneğinin uygulanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Mâlikîler ise, sıra
gözetmeksizin herhangi bir seçeneğin yerine getirilmesini yeterli görmüşlerdir.

Araya hayız ve nifas gibi doğal
mâzeretlerin girmesi durumu keffâret orucunun peş peşe oluş özelliğine zarar
vermez. Bu haller geçtikten sonra yeniden niyet edilerek kalınan yerden devam
edilir.
Ramazanda oruç bozmanın
keffâretle cezâlandırılmasının altında, Ramazanın saygınlığına karşı işlenmiş
bir suç bulunması yatar. Ramazanda oruç bozmak, Ramazan ayına ve Ramazan orucuna
yapılmış bir hürmetsizlik olduğu için böyle yapan kimsele için keffâret
öngörülmüştür. Bu espriyi dikkate alan bazı fakîhler, keffâreti oruç tutmamanın
değil; orucu bozmanın cezâsı olarak değerlendirip, Ramazan ayında Ramazan
orucuna niyet edilmediği takdirde oruç yemenin keffâreti gerektirmediğini
söylemişlerdir.
Fakat bu görüş, pek anlamlı ve
isâbetli görünmemektedir. Çünkü, niyet etsin veya etmesin, Ramazanda Mâzeretsiz
olarak oruç yiyen/tutmayan kişi, Ramazan orucuna olmasa bile, Ramazan ayına
saygısızlık etmiş olmaktadır. Öte yandan, bir Ramazanda birden fazla oruç yemek
durumunda sadece bir keffâretin öngörülmesi, keffâret konusunda tek başına
orucun değil; bir bütün olarak Ramazanın göz önünde tutulduğunu göstermektedir.
Şayet keffâretin sebebi, Ramazan orucu olacak olsaydı, bozulan her bir Ramazan
orucu için keffârete hükmedilmesi gerekirdi.
Esâsen Ramazan ile Ramazan
orucunu birbirinden ayırmak da gerçekte mümkün değildir. O halde Hanefîlerin
ortaya attığı bu görüşün anlamı nedir? Öyle sanıyoruz ki, Ramazan ayı ile
Ramazan orucunun birbirinden ayrılması, zihnen mümkün olsa bile, gerçekte böyle
bir şeyin mümkün olmadığını elbette onlar da bilmekteydiler. Fakat hukuk tekniği
bakımından kandi görüşleri arasındaki tutarlılığı kaybetmemek ve bu yönden
tenkide mâruz kalmamak için bu ayrımı yapmak durumunda kalmışlardır. Bu bakımdan
teknik bir ayrıntının soncu olan bu görüşü, aslî bir görüş gibi değerlendirip,
"canım, niyet etmediğimiz zaman keffâret gerekmiyormuş" düşüncesiyle, işi hafife
indirgeyerek, Ramazandan oruç tutmamak yanlış olduğu gibi, böyle yapan kişi,
kendi kendini kandırmış olur. Bu kimse ayrıca, dinin temel vecîbelerinden birini
hafife aldığı, gerek Ramazana, gerek oruca saygısızlık ettiği için büyük günah
işlemiş olur. Keffâretin gerekip gerekmemesi teknik bir konudan ibâret olup,
mâzeret olmadıkça, Ramazan orucu konusunda titiz davranmak gerekir. Ramazanda
özürsüz olarak oruç tutmayan kimse, günahkârdır. Peygamberimiz, mâzeretsiz
olarak Ramazanda bir gün oruç yiyen kimsenin ömür boyu oruç tutsa da o günün
borcunu gerçekten ödemiş olmayacağını ifâde etmiştir.