Fecir | Konular | Kitaplar

Oruç, Niçin Ramazan Ayında Tutulur?.

Oruç




Oruç, Niçin
Ramazan Ayında Tutulur?
               
Orucu, mâlum olduğu gibi
Ramazan ayında bir ay boyunca tutmak farzdır. Ramazan ise kamerî bir aydır.
Ramazan, Kur'an'ın indirildiği ve içinde Kadir gecesi denilen çok fazîletli bir
gece bulunduğu, amellerin sevabının kat kat verildiği çok kıymetli bir aydır.
Oruç da bu ayda tutulur. Diğer aylarda tutulan oruçlar nâfiledir, yani fazladan
sevap kazanmak için tutulan oruçlardır. Bu farz oruç için Ramazan'ın, yani
kamerî bir ayın seçilmesinde de birtakım hikmetler vardır.
Kamerî yıl, güneş yılından
10-11 gün daha eksiktir. Böylece her yıl, güneş yılına nazaran Ramazan 11 gün
kadar önce gelir. Böylece otuz yıl boyunca yılın her günü mutluka müslüman
tarafından oruçlu geçirilmiş olur. Yılın içerisinde uzun günler, kısa günler
vardır. Hem sıcak ve hem de soğuk günler mevcuttur. Böylelikle bütün
bölgelerdeki müslümanlar, devletlerin her birinde orucun miktar ve şiddeti
açısından eşit olurlar. Şayet güneş aylarından biri seçilmiş olsaydı, sıcak
bölgelerde yaşayan müslümanların payı, soğuk bölgelerde yaşayan müslümanların
payından daha ağır olurdu. Kimi, hayat boyunca uzun günlerde oruç tutarken, kimi
de hayat boyu kısa günlerde oruç tutmuş olurdu. Ama kemerî ay seçildiğinden 30
yıllık bir devre içerisinde herkesin çektiği şiddet eşit seviyede olur.
Bir kimse yazın kavurucu
sıcaklarında olduğu kadar, kışın dondurucu soğuklarında da bu mahrûmiyetlere
alışmış olur. Çeşitli meyveler ve değişik yiyecekler için belli mevsimler
vardır. Böylece her bir devrede müslüman, belli zamanlarda her yiyeceğe karşı
kendisini tutabilme alışkanlığını kazanır. Buna karşılık oruçlu bulunduğu
müddetçe yiyeceğin bir çeşidinden hayat boyu mahrum kalmamış olur.
Ramazan ayının oruç ayı olarak
seçilmesinin ve insana bir yıl içerisinde dilediği ayı seçme yetkisi
verilmemesinin zikrettiğimiz faydalarının yanında, ayrıca birçok sosyal etkileri
vardır: Müslümanlara birlik şuuru aşılanmaktadır. Müslümanlar, topluca ve
düzenli bir şekilde Allah'a teslim olmaya alışmaktadır. Onun için müslümanların
bulunduğu bölge ve memleketlerden birinde Ramazan hilâli görüldüğünde dünyadaki
bütün müslümanların oruca başlamaları gerekir. Böylece müslümanların tümü bir
günde, aynı zamanda bir medreseye, büyük mânâlar taşıyan Ramazan okuluna girmiş
olurlar.
Ramazan ayının hilâlinin gözle
görülmesiyle başlaması, ayın başlangıcı konusunda takvim ve hesabın yanlış
çıkabilme ihtimalinden dolayı, Ramazan hilâlinin gözle görülmesine itibar
edilmesinde de büyük hikmetler vardır: Ramazan ve oruca hazırlanan bütün
müslümanlar, ayın başlangıcını tespit etmeye, araştırmaya ve uyanık olmaya,
başka egemen güçlerin ve devletlerin onu kandıramayacağı seviyeye yükselmeye
gayret edecek, heyecanla beklediği misafirini karşılamaya ve yolunu gözlemeye
çıkacaktır. Bir ay boyunca da kıymetli misafirini candan bir sevgiyle
ağırlamaya, ona ikram etmeye, bu konuda fedâkârlıklara katlanmaya çalışacaktır.
Başka zihniyetlerin, devlet ve egemen güçlerin, hatta takvimlerin Rabbıyla kendi
arasına, sevdiği oruç ve Ramazan'la kendi arasına girmesine müslüman fırsat
vermemiş olacaktır. Hilâli, yani Ramazan ayının başlangıcını bizzat kendisi
gözetleyecek ve tespit edecektir.
İslâm'ı, müslümanları, Ramazan
ve orucu yeterince tanımamış insanlar, bir ay boyunca (ülkelere ve iklimlere
göre)12 ilâ 19 saat arası değişen bir zaman boyunca bir insanın ağzına sigara
dâhil hiçbir şey koymaması, hanımıyla beraber bulunmaması gibi mahrûmiyetleri
gözünde büyütüp müslümanların bunlara nasıl katlandıklarını belki acıyarak
düşünebilir. Halbuki incelendiğinde görülür ki, müslümanlar, Ramazan ve oruçtan
hiç şikâyet etmezler, bu fedâkârlıklara severek katlanırlar. Allah'ın emirlerine
ve yasaklarına riâyet etmenin daha dünyadayken avans olarak verilmiş zevklerinin
tadına vâkıf olurlar. Yoklukta varlığı, zindandayken saray hayatını, buruk
üzüntü ve hüzünde en güzel, en tatlı güzellikleri yaşarlar. Bunları tatmayan ve
yaşamayan bilmez. Balı ne kadar anlatırsak anlatalım, karşımızdakine bunu
yeterince tanıtıp sevdiremediğimiz, tattıramadığımız müddetçe o kimse balın
güzel tadını tümüyle kavrayamayacaktır.
Bir ay müddetle
oruç tutan, ahlâk, fazîlet, sosyal yardım ve Allah için fedâkârlık gibi dersleri
alan, eğitim ve öğretimini başarıyla tamamlayan müslüman, Ramazan ayının sonunda
diplomasını alacak, bayram yapacaktır. Allah'ın emir ve yasaklarına teslim
olmanın mutluluk ve sevincini dünyadayken böyle yaşayacak ve esas bayram olan
öteki âlemdeki cenneti de ancak böyle fedâkârlıklar neticesi elde edeceğini
düşünecek, kendini yarınki büyük bayramları hak etmeye İslâm'a teslim olmaya
adayacaktır.