Fecir | Konular | Kitaplar

Kadir Gecesi ve Fazîleti

Kadir Gecesi ve Fazîleti




Kadir Gecesi ve
Fazîleti 

 
"Gerçekten Biz onu (Kur'an'ı)
Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sana haber veren oldu mu?
Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. O gece melekler ve ruh (Cebrâil),
Rablerinin izniyle her bir iş için peyderpey inerler. O gece selâmettir,
esenliktir; bu fecrin doğuşuna kadar devam eder." (97/Kadr, 1-5).
Sözlükte kadir (kadr) kelimesi, "hüküm, şeref, güç, yücelik" gibi anlamlara
gelir. Dinî literatürde ise "leyletü'l-kadr" şeklinde Kur'ân-ı Kerim'in
indirildiği gecenin adı olarak kullanılır. Aynı adı taşıyan 97. sûre bu gecenin
fazileti hakkında nâzil olmuştur. Sûrede Kur'an'ın Kadir gecesinde indirildiği
ve sözü edilen gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilir. Müfessirler,
hayırlı olanın bu gecede yapılan amel olduğunu, bin ayın ise içinde Kadir
gecesinin bulunmadığı bir süreyi ifâde ettiğini belirtirler. Ancak genel bir
rakam konumunda bulunması ve ism-i tafdîlden sonra gelmesi dikkate alınarak bu
sayının çokluktan kinâye olabileceğini söylemek de mümkündür.
Allah'ın insanlara peygamberler
vâsıtasıyla son hitabı ve nihâî mesajı olan Kur'ân-ı Kerim'i indirmesi,
insanlığın hidâyetinde bir dönüm noktası teşkil ettiği için bu olayın
gerçekleştiği gece özel bir anlam taşır. Kadir gecesinin önemine işaret eden bir
hadiste, önceki ümmetlerin uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma
imkânına sahip bulunmalarına karşılık müslümanlara Kadir gecesinin verildiği
belirtilir (Muvattâ, İ'tikâf 6). Kadr sûresinde bildirildiğine göre bu gecede
Allah'ın izniyle melekler ve Cebrâil yeryüzüne iner ve gece boyunca yeryüzüne
barış ve esenlik hâkim olur.
Kadr sûresinde verilen
bilgiler, Kur'an'ın Ramazan ayında (2/Bakara, 185) ve bütün hikmetli işlerin
kararlaştırıldığı mübârek bir gecede (44/Duhân, 3-4) indirildiğine dâir
âyetlerle birlikte ele alındığında Kadir gecesinin Ramazan ayı içinde bulunduğu
sonucu ortaya çıkar. Bu gecenin daha çok Ramazanın son on veya yedi günündeki
tekli gecelerde aranması gerektiğine dâir hadisler (Buhârî, Fazlu Leyleti'l-Kadr
2-3; Müslim, Sıyâm 205-220) gecenin tesbitiyle ilgili bazı ipuçları vermektedir.
Bu hususta sahâbeden gelen rivâyetlerde en çok Ramazanın 27. gecesi öne
çıkıyorsa da (Müslim, Salâtu'l-Müsâfirîn 179-180, Sıyâm 220-221; Ebû Dâvud,
Şehru Ramazân 2, 6; Tirmizî, Savm 72) bu rivâyetler ihtilâflı olduğundan
kesinlik ifâde etmemektedir. Bazı nakillerde Hz. Peygamber'in Kadir gecesinin
vaktini haber vermeye teşebbüs ettiği, ancak o sırada bir konuda anlaşmazlığa
düşen iki sahâbînin Rasûlullah'a başvurması üzerine buna fırsat bulamadığı, daha
sonra da konunun zihninden silindiği bildirilir (Buhârî, Fazlu Leyleti'l-Kadr 4;
Müslim, Sıyâm 217; Dârimî, Savm 56).
Kadir gecesinin kesin olarak
belirlenmemesinin hikmeti üzerinde duran âlimler, bu durumun gecenin feyzinden
istifâde etmek için daha uygun olduğunu söylemişlerdir. Zira Kadir gecesinin
bildirilmesi halinde müslümanlar sadece o geceyi ihyâ etmekle yetinebilirlerdi.
Halbuki kısmî belirsizlik sâyesinde mü'minlerin Kadir gecesi ümidiyle bütün
Ramazan gecelerini ibâdet şuuru içerisinde geçirmeleri söz konusudur. Ayrıca
Kadir gecesinin bildirilmemesi yoluyla müslümanların bilerek ona saygısızlık
göstermeleri veya tâzimde aşırıya kaçmaları önlenmiş olur.
Bir hadiste Kadir gecesini ihyâ
edenlerin günahlarının affedileceği müjdelenmiştir: "Kim Kadir gecesini,
fazîletine inanarak ve alacağı sevabı Allah'tan bekleyerek ibâdet ve tâatla
geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır." (Buhârî, Fazlu Leyleti'l-Kadr 1;
Müslim, Salât''l-Müsâfirîn 175-176). Ramazanın son on gününe girildiğinde Hz.
Peygamber, dünyevî işlerden uzaklaşıp i'tikâfa çekilir, geceleri daha çok ibâdet
ve tefekkürle geçirdiği gibi âilesini de uyanık tutardı (Buhârî, Fazlu Leyleti'l-Kadr
5, İ'tikâf 1; Müslim, İ'tikâf 1-5; Tirmizî, Savm 73). Hz. Âişe vâlidemiz
demiştir ki; Rasûlullah (s.a.s.)'e: "Ey Allah'ın Rasûlü! Kadir gecesine
rastlarsam nasıl duâ edeyim?" diye sordum. Rasûlullah (s.a.s.): "Allahümme
inneke afüvvün tuhıbbu'l-afve fa'fu annî; Allah'ım! Sen affedicisin, affı
seversin, beni de affet!" diye duâ et, buyurdu."  (Tirmizî, Deavât 84; İbn
Mâce, Duâ 5). Bu sebeple müslümanlar, Ramazan ayının son on gecesini ve
özellikle âlimlerin çoğunluğunun işaret ettiği 27. geceyi, kulluk bilinci içinde
ibâdet ederek ve geçmişte yaptıkları hataları bir daha tekrarlamamaya kesin
karar vererek geçirmeye özen gösterirler.[1]
"Oruç tutun, sıhhat
bulursunuz."  (Hadis-i Şerif Rivâyeti)
"Komşusu açken tok yatan
Biz'den değildir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)
"Az yiyenin içi nurla dolar."
(Hadis-i Şerif Rivâyeti)
"Tıka basa yiyip içmekten
sakının. Bu, bedeni yıpratır, hastalık getirir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)
"Tembellik ve karın
büyüklüğünden Allah'a sığınırım." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)
"Az ye, çok yaşa!" (Hadis-i
Şerif
Rivâyeti)                                                                  
"İnsanın kalbi, tarladaki ekin
gibidir. Yemek de yağmur gibidir. Fazla su ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda da
kalbi öldürür." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)
"Tok olan, cümle cihanı tok
sanır, / Aç olan, âlemde ekmek yok sanır."
"Az yemekdir âdeme mahz-ı şifâ
/ Çok yemekten olur emrâz-ı belâ."
"Yiyin efendiler, yiyin; bu
hân-ı iştihâ sizin; Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!" (T. Fikret)
"Açlık, en iyi terbiyedir."
"Eğer açlık derdi olmasaydı, ne
avcı tuzak kurardı, ne de kuş tuzağa düşerdi."
"Çok sakladığımız yemek, bizden
ekşimek suretiyle intikam alır."
"Kokutmadan yemez eti ayılar."
"Tok iken yemek yiyen mezarını
dişiyle kazar."
"Açın halini tok bilmez;
hastanın halini sağ bilmez."
"Azıcık aşım, ağrısız başım"
 

 



[1]
M. Sait Özervarlı, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 24, s. 124-125.