Fecir | Konular | Kitaplar

Kur'ân-ı Kerim'de Put Kavramı ve Puta Tapma.

Kur

Kur'ân-ı Kerim'de
Put Kavramı ve Puta Tapma

Kur'ân-ı Kerim'de
put anlamındaki "sanem" kelimesinin çoğulu
"esnâm" 5 yerde geçer: 6/En'âm, 74; 7/A'râf, 138; 14/İbrâhim, 35; 21/Enbiyâ, 57;
26/Şuarâ, 71. Yine put anlamındaki "vesen" kelimesinin çoğulu evsân ise 3 yerde
zikredilir: 22/Hacc, 30; 29/Ankebût, 17, 25. Heykel anlamındaki timsâl
kelimesinin çoğulu temâsîl kelimesi iki yerde kullanılır. Bunlardan biri, put
anlamı yüklendiğinden olumsuz tavır alınmasını gerektirecek şekildedir
(21/Enbiyâ, 52). Diğeri ise, Süleyman (a.s.)'ın cinlere sanat eseri olarak
yaptırdığı heykellerdir ki, put özelliği olmadığından olumludur (34/Sebe', 13).

Kur'an'da putperestliğin genel adı olan "şirk"
ve türevleri 168 yerde geçer. Şirk ve puta tapma ifâdeleri geçmese bile,
âyetlerin çok büyük bir bölümü, tevhidi hâkim kılmak için şirkle, putlarla ve
putçularla mücâdeleyi konu edinir. Kur'ân-ı Kerim, putperestleri ve her çeşit
müşriği, yeryüzünde birliği ve huzuru bozan, insanlar için zararlı, çirkin bir
tip olarak görür ve necis, yani pislik olarak nitelendirir (9/Tevbe, 28).
Kur'an'da putperestlik ve şirk, herhangi bir şeyi, kavramı veya bir kimseyi
tercih etme, önem ve kıymet verme, yüceltme bakımından Allah'la eşit düzeyde
görmek veya bunu davranışlarıya göstermektir. Kur'an bize Allah'ı (c.c.) birçok
sıfat ve isimleriyle tanıtmış ve O'ndan başka ilâh/tanrı olmadığını kesin
ifadelerle bildirmiştir. İlâh, Allah'ın Kur'anda bildirilen özelliklerine sahip
olan varlıktır. Allah gerçek ve tek ilâhtır; Allah'ın sıfatlarına sahip olan
başka hiçbir varlık olamaz. İşte, Allah'ın herhangi bir sıfatına başkasının
Allah'la birlikte veya bağımsız olarak sahip olduğunu iddia etmek, Allah'tan
başka ilâh kabul etmektir, yani şirktir, putperestliktir. Kur'ân-ı Kerim'de
birçok âyette Allah Teâlâ, insanları şirke düşmemeleri, hiçbir şeyi
putlaştırmamaları husûsunda uyarır.

Kur'ân-ı Kerim'de, şirkin çeşitlerine göre ayrı
ayrı isimlendirildiği görülür; "Vesen" küçük putlara verilen isimken, şekilsiz
putlara "sanem" denilir. Yönetici putlar ise "tâğut" olarak isimlendirilir.
"Erbâb" ise, üstün meziyetler ve ilâhî vasıflar yakıştırılarak putlaştırılıp
tanrılaştırılan varlıklara verilen isimdir. Bu kelime, ilâh/tanrı seviyesine
getirilen puta duyulan sevgiyi de ifâde eder. Peygamberlerin ve sâlih insanların
ilâhlaştırılması da genellikle bu kelime ile anlatılır.

Kur'ân-ı Kerim'de putlar, sebep oldukları
zararlar açısından konu edilir ve insanlar dünya ve âhiret güzellikleri için
putlara tavır almaya çağrılır. Putperest müşrikler, putları şefaatçi kabul
ederler (10/Yûnus, 18; 13/Ra'd, 14; 16/Nahl, 55; 19/Meryem, 81-82; 39/Zümer, 3,
43-44. Putperest müşrikler, meleklere cinsiyet yakıştırırlar (43/Zuhruf, 19; 53/Necm,
27-28). O yüzden putlara yücelik atfeden müşrikler, Allah'a iftira etmiş
olmaktadırlar (6/En'âm, 138-139, 143-144). Putperestler, çocuklarına putlarının
adını da verdikleri olur (7/A'râf, 190-191). Putlar, hiç kimseye zarar ve fayda
veremezler (5/Mâide, 76; 6/En'âm, 40, 41, 46, 71 vb.). Bırakın başkalarına,
putların kendilerine bile faydaları dokunmaz (7/A'râf, 197-198; 10/Yûnus, 35).
Putların hiçbir şey yaratmadıkları, buna güçlerinin olmadığı belirtilir (7A'râf,
191-192; 10/Yûnus, 34; 13/Ra'd, 33; 16/Nahl, 20; 21). Putların kimseye rızık
veremediği, veremeyeceği ifâde edilir (29/Ankebût, 17). Putlar, yapılan duâlara
cevap veremezler (13/Ra'd, 14; 27/Neml, 62; 34/Sebe', 22; 35/Fâtır, 14).
Aslında, kendilerine yanlış yere tapılan putların rabbinin de Allah olduğu
vurgulanır (53/Necm, 49). Putların kendilerine tapanlardan bile habersiz olduğu
belirtilerek akıllı insanların böyle âciz durumdakilerden medet ummalarının
mümkün olamaycağı vurgulanır (46/Ahkaf, 5). Onlar hiçbir şeye sahip değildirler
(16/Nahl, 73; 35/Fâtır, 13; 53/Necm, 19-20), kendi hayatları bile yoktur ki, bir
şeye sahip olsunlar, onlar diri değil ölüdürler (16/Nahl, 21).

Böylesine âciz varlıklar olan putlara putlara
tapmaktan sakınmak gerekir (17/isrâ, 22; 22/Hacc, 30; 25/Furkan, 68; 42/Şûrâ,
9). Putlara tapmak haramdır (5/Mâide, 90; 17/İsrâ, 29, 39). Putlar, kıyâmet günü
kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklardır (2/Bakara, 166; 6/En'âm, 22-24, 94; 7/A'râf,
37, 53; 10/Yûnus, 28-30 vb.). Arap putperestlerinin çok sayıdaki putları
arasından, önemseyip öne çıkardıkları putların isimlerini zikreder. Bunlar, Lât,
Uzzâ ve Menât putlarıdır (53/Necm, 19-20).

Putlara tapanlar gerçekte ona tâbi olmuyor,
zanlarına peşine giderek kendi hevâlarına tapmış oluyor, zâlim müstekbirlere
kulluk yapmış oluyorlar (10/Yûnus, 66; 28/Kasas, 62-63; 39/Zümer, 3). Bütün
bunlarla birlikte Kur'an, putlara sövmekten sakınmayı tavsiye eder (6/En'âm,
108). Örnek peygamber Hz. İbrâhim'in putlarla mücâdelesini ve ateşe atılma
pahasına onları yıkıp devirmesini ayrıntılı biçimde gündeme getirir. İbrâhim
(a.s.), babası Âzer'e tek ilâh olarak sadece Allah'ı kabul edip yalnız O'na
ibâdet etmeyi, putlara tapmaktan vazgeçmeyi samimi dille anlatıp onu dâvet
ettiği halde, ondan büyük tepki görür (6/En'âm, 74; 19/Meryem, 42-48; 21/Enbiyâ,
52-57; 26/Şuarâ, 69-82; 37/Sâffât, 85-87; 43/Zuhruf, 26-27; 60/Mümtehine, 4).
Aynı dâveti İbrâhim (a.s.), kavmine de ulaştırır ve aynı tepkiyle karşılaşır
(21/Enbiyâ, 52-57; 26/Şuarâ, 69-82; 29/Ankebût, 16-18, 24-26; 37/Sâffât, 85-87;
43/Zuhruf, 26-27). İbrâhim (a.s.), kavmine karşı akıl yolu ile Allah'ı arayıp
ispat eder, onların da akıllarını kullanıp sahte tanrılardan kurtulmalarını
tavsiye eder (6/En'âm, 76-79; 21/Enbiyâ, 58-67; 26/Şuarâ, 70-82). Kafalarındaki
putları kırmaya güç yetiremeyen Hz. İbrâhim, en sonunda kavminin taptığı putları
baltayla kırar ve büyük tepkiyle karşılaşır (21/Enbiyâ, 52-68; 37/Sâffât,
88-97). O, Kâbe'yi de putlardan temizler (22/Hacc, 26). Tevhid konusunda
münâzara ettiği Nemrut tarafından putlara karşı çıkmanın bedelini ödemek üzere
ateşe atılır, ama her şeye gücü yeten Rabbi tarafından ateş ona soğuk ve selâmet
yapılır (21/Enbiyâ, 68-71; 29/Ankebût, 245; 37/Sâffât, 97-98). Safını putlardan
yana koyup bâtılın yanında mücâdele eden Nemrut ise helâk olur (21/Enbiyâ, 70).

Kur'an, başka bir canlıyı, eşyayı veya soyut bir
şeyi Allah'a endâd/denk tutmanın da putlaştırma olduğunu belirtir ve bu suçun
cezâsının da büyük olacağını belirtir (2/Bakara, 22, 165; 14/İbrâhim, 30;
34/Sebe', 33; 39/Zümer, 8; 41/Fussılet 9). Kur'an, somut putlar yanında soyut
putları da gündeme getirir. Hevâ ve hevesi putlaştırıp ilâhlaştırmak tehlikesi
de sözkonusudur (45/Câsiye, 23; 47/Muhammed, 12). Put diye şeytana tapanlar da
vardır (4/Nisâ, 117).

Tüm putlar, putlaştırılan özelliklerden
uzaklaştırılması istenen insanlara Kur'an, gerçek ilâhı, tek ma'bud olan Allah'ı
vasıf ve isimleriyle tanıtır. Allah'tan başka ilâh olmadığını çok net biçimde ve
ısrarla gündeme getirir (2/Bakara, 163, 255; 3/Âl-i imrân, 2, 6, 18, 62; 4/Nisâ,
87, 171; 5/Mâide, 73; 6/En'âm, 19, 102, 106; 14/İbrâhim, 52; 16/Nahl, 22, 51;
20/Tâhâ, 8, 14; 22/Hacc, 34; 23/Mü'minûn, 116; 27/Neml, 26; 28/Kasas, 70, 88;
37/Sâffât, 4).

Tevhid, yani tüm putları reddedip tek ilâha iman
edip O'na kulluk inancı, insanlığın aslî itikadı ve tüm peygamberlerin çağlar
boyu tebliğ edip canlandırmaya çalıştığı husustur (2/Bakara, 133; 7/A'râf, 59,
65, 73, 85, 158; 9/Tevbe, 129; 11/Hûd, 50, 61, 84; 16/Nahl, 2; 18/Kehf, 110;
21/Enbiyâ, 25, 108; 23/Mü'minûn, 23; 41/Fussılet, 6). Tevhid dini ise İslâm'dır
(6/En'âm, 161; 10/Yûnus, 105; 21/Enbiyâ, 92; 30/Rûm, 30; 39/Zümer, 3, 11). Bütün
İlâhî dinlerin de İslâm'dır/teslimiyettir ve tevhide (putları reddedip tek
Allah'a iman ve yalnız O'na ibâdet ve kulluğa) dayanır (6/En'âm, 90; 21/Enbiyâ,
92; 23/Mü'minûn, 51-52; 42/Şûrâ, 13; 43/Zuhruf, 45; 87/A'lâ, 14-15, 18-19.
Çünkü tevhidden başka her şey bâtıldır (10/Yûnus, 32; 22/Hacc, 31; 41/Fussılet,
6).

Kur'an, bütün bu gerekçelerden dolayı, insanlığa
muvahhid olup Allah'ı birlemeleri çağrısını yapar (22/Hacc, 31; 30/Rûm, 30).
Yüzümüzü tevhid dinine döndürmemiz istenir (10/Yûnus, 105). Allah'ın yolunu
(tevhid'i) tâkip etmek emredilirken, başka yolları tâkip etmek (her çeşit put ve
putçularla iyi ilişkiler) de yasaklanır (6/En'âm, 153). İster putlara tapmak
yönüyle olsun, ister başka çeşitte; şirk büyük bir zulümdür (31/Lokman, 13).
Allah, kendisine şirk koşmayı kesinlikle affetmez (4/Nisâ, 48, 116). Müşriklerin
temel özellikleri, Allah'tan başkasını tanrı edinmeleridir: 2/Bakara, 165;
3/Âl-i imrân,151; 4/Nisâ, 117; 5/Mâide, 76; 6/En'âm, 1, 107, 136 vb.).

Kıyâmet günü putlar da, küfür önderleri ve
öncüleriyle birlikte cezâlandırılacaklardır (25/Furkan, 17-19; 28/Kasas, 62-64,
74; 37/Saffât, 22-34). Putlar, müşrikler tarafından da âhirette inkâr
edilecektir (30/Rûm, 13). Kur'ân-ı Kerim, Kıyâmet günü putların durumuyla ilgili
de geniş bilgiler verir (25/Furkan, 17-19; 28/Kasas, 62-64, 74; 37/Saffât,
22-34).

Kur'ân-ı Kerim, mü'minlerin putperest ve her
çeşit müşrikle ilişkilerinin nasıl olmasını da belirler. Müşriklerin dostluğu
yoktur, mü'min onları dost kabul edemez (2/Bakara, 105; 5/Mâide, 82; 6/En'âm,
106; 9/Tevbe, 7-8, 10, 12; 17/İsrâ, 73-75; 28/Kasas, 87; 60/Mümtehine, 1-2,
6-9). Putperest müşrikler, mü'minleri ateşe çağırırlar (2/Bakara, 221; 17/İsrâ,
73-75; 29/Ankebût, 12-13). Putperestlerden yüz çevirmek emredilir (6/En'âm, 106,
150; 10/Yûnus, 41; 15/Hıcr, 94; 28/Kasas, 87; 32/Secde, 30; 37/Saffât, 173-174,
178-180; 43/Zuhruf, 83, 89; 45/Câsiye, 18; 51/Zâriyât, 54; 53/Necm, 29;
54/Kamer, 6; 68/Kalem, 8; 73/Müzzemmil, 10). Müşriklerden korkulmaz,
korkulmamalıdır (9/Tevbe, 13-14; 10/Yûnus, 65; 15/Hıcr, 94; 22/Hacc, 38;
37/Sâffât, 171-175). Çünkü putperest ve her çeşit müşrik, mü'minlere zarar
veremez (37/Sâffât, 160-163; 52/Tûr, 42). Putperestlere ve her çeşit müşriklere
karşı mücâdele edilmeli, savaşılmalıdır (9/Tevbe, 5-6, 11-12).

Kur'an'da Allah, ibâdetin sadece kendisine
yapılmasını emretmektedir. İster içimizde ve ister dışımızda olsun bizi
kendisine râm eyleyen, mutlak anlamda itaatkâr kılan, bizim bedenimizi ve
ruhumuzu kendi kudretine göre yönlendiren, bizim enerjimizi kendi istediği yöne
sevkeden, yani bizi teslim alan her "güç", bizi kendisine kul yapmış demek olur.
Dolayısıyla putlaştırma, önce insanın kendisine hakarettir; en güzel şekilde
yaratılmış olan insanın kendi cinsinden veya kendinden de aşağı olanların
yanında alçalması, onlardan daha aşağıları tercih etmesi demektir. Oysa
Rabbimiz, ulûhiyet, rubûbiyet ve ubûdiyeti bizim yalnızca kendisine tahsis
etmemizi ve bu noktada bütün sahte ilâh ve rableri reddederek her çeşit puttan
ve putlaştırmadan yüzçevirmemizi istiyor.