Fecir | Konular | Kitaplar

Herhangi Bir İbâdet Şekliyle, Özellikle Duâ Hususunda Şirke Girmek, İbâdeti Allah'tan başkasına yapmak.

Herhangi Bir İbâdet Şekliyle



Herhangi Bir
İbâdet Şekliyle, Özellikle Duâ Hususunda Şirke Girmek, İbâdeti Allah'tan
başkasına yapmak.



 

Allah'tan başkasına secde etmek, Allah'tan
başkası adına kurban kesmek, Allah'tan başkasına duâ etmek gibi fiiller tevhidi
bozar. "De ki, şüphesiz benim namazım,  İbâdetlerim, hayatım ve ölümüm yalnız
alemlerin  Rabbi olan Allah içindir."  (6/En'âm, 162) "Ancak Sana
İbâdet/kulluk eder, ancak Senden yardım ister, medet umarız (Ey Allah'ım!)"
(1/Fâtiha, 5) "Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarıp yakarma, sonra
azâba uğratılanlardan olursun." (26/Şuarâ, 213) "Allah'tan
başkasına (yalvarıp) duâ edenden daha sapık kim vardır? Yalvardıkları o kimseler
kıyâmet gününe kadar onlara cevap veremezler ve onların duâlarından
habersizdirler." (46/Ahkaf, 5) "Allah'tan başka duâ ettikleriniz sizin
gibi kullardır." (7/A'râf, 194) "Allah'ı bırakıp da duâ ettikleriniz size
yardım etmeye muktedir olamazlar; Onlar, kendilerine bile yardım edemezler."
(7/A'râf, 97)

İlâhî gücün tamamı Allah'ın elindedir. O'ndan
başka böyle bir güce sahip kimse yoktur. Duâ elbette, güç ve kudret sahibi,
yardım etme ve tasarruf sahibi olma gibi şartları taşıyan kimseye yapılır.
Müşrikler, Allah'ın dışında, bu tür şartları, vasıfları üzerinde taşıyan
zatların olduğuna inanırlar. Onlara yönelerek medet umar, duâ ve niyaz ederler.
Tevhîdî bir imana sahip olan, şirklerden arınmış bir mü'min ise yalnızca Allah'a
yalvarır, ihtiyacını O'na arzeder ve yalnızca mutlak anlamda O'ndan yardım
diler. Müşrikler, yardım ümidiyle; ölülere, mezar taşlarına, türbelere ve kutsal
saydıkları yerlere giderek orada çeşitli İbâdetler yaparlar, onlar için adaklar
ve kurbanlar keserler, çaputlar bağlarlar, şekiller çizerler, orada medfun olan
yatır veya evliyâ dedikleri zatlara duâ edip arzularına nâil olmak isterler.
İnsanların çoğu, bilmeden bu tür şirke düşer. Câhillik, insanı şirke götüren en
kolay, en kestirme yoldur. Hele İslâm dışı bir çevrede, İslâm'ı yozlaştıran ve
tahrif eden bir anlayışın hâkim olduğu, gerçek dinin mahkûm olduğu ortamlarda bu
yol daha hızla kişiyi şirke ulaştırır.  

Câhil halk, Allah'tan başka yatırlara, türbelere
duâ etmekte, hatta bazen Allah'ın Rasûlünü de kendi şirkine âlet etmektedir.
Bazı câhil insanlar, duâ ederken: "Ya Rabbi, Ya Rasûlallah!" diye nidâ
etmektedir. Dolayısıyla hem Allah'a, hem de Allah'ın Rasûlüne duâ ediyor. Bunun
sebebi, çoğunlukla "Rasûlullah" kelimesinin anlamını bilmemek olmalıdır. İkinci
sebep ise, Rasûlullah'ın ölümsüz olduğu, herkesi görüp gözeterek ümmetinin
yardımına her an koştuğu inancı olabilir. Hurâfe ve şirk inancı, insanlara
Peygamber'in ölümsüz olduğunun yanında, evliyâların, Hızır'ın, Mehdi'nin,
Mesih'in ölümsüz olduğunu, fakat bunların gizli yaşadıklarını, herkesin onları
görmesinin mümkün olmadığını kabul ettirmiştir. Oysa peygamberlerin ölümlü
olduğunu Kur'an bize açıkça ifade  etmektedir: "Muhammed  ancak  bir
peygamberdir/elçidir. O'ndan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür
ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle)
geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah,
şükredenleri mükâfatlandıracaktır." (3/Âl-i İmrân, 144) Peygamberimiz'in
vefatından sonra, onun ölümüne inanmak istemeyenlere karşı Hz. Ebû Bekir'in
cevabı meşhurdur: "Herkes bilsin ki Muhammed (s.a.s.) ölmüştür. Kim, Muhammed'e
tapıyorsa O, beşerdi ve öldü. Kim de Allah'a tapıyorsa bilsin ki O, diridir,
hayy ve kayyûmdur. Kendisinden başka ilâh olmayan tek Allah'tır."



"Sizden hiç biriniz, beni ana babasından,
çocuklarından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe gerçek mü'min olamaz."
İnsanlar içinde en çok, hatta kendi
nefsimizden daha fazla Allah rasûlünü sevmek zorundayız. Bu sevgi, "anam babam
(ve kendim, senin uğruna) fedâ olsun yâ Rasûlallah!" diyen ashâbın dillendirdiği
fedâkârlık boyutlarında da olmalıdır. Ama, Allah için sevmekle, Allah'ı sever
gibi sevmek, tevhidle şirk kadar birbirinden apayrı şeylerdir. Peygamberlerini
sevmekte aşırıya giderek şirke düşen hıristiyanlar, peygambere duâ edip
yalvarır, ondan bir şeyler isterken; tevhidî esaslara bağlı olan mü'minler,
peygamberleri için Allah'a duâ eder, Allah'ın ona rahmet etmesini isterler; yani
salevat getirirler. Birinde kendisinde İlâhî özellik görülerek duâ edilen,
Allah'a şirk koşulan bir yanlış sevgi; diğerinde, kendisi için Allah'a duâ
edilen, insan olarak büyüklüğüne rağmen, duâya, Allah'ın rahmetine muhtaç kabul
edilen bir kul olarak doğru sevgi...