Fecir | Konular | Kitaplar

Tâğuta İbâdet/Tapınma.

Tâğuta İbâdet

Tâğuta
İbâdet/Tapınma

"Andolsun biz, her millet içinde: 'Allah'a
İbâdet edin, tâğuttan kaçının' diye bir elçi gönderdik."
(16/Nahl, 36) Bu âyette "tâğut", İbâdet
konusunda Allah'ın karşısına konulmuş ve ondan kaçınılması emredilmiştir. Şu
âyette ise, tâğuta İbâdetten sakınan ve Allah'a yönelen kimsenin müjdelenmesi
istenmiştir: "Tâğuta İbâdet etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde
var." (39/Zümer, 17) Şu âyette de, tâğuta İbâdet edenler şiddetle
kınanmaktadır: "De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size
söyleyeyim mi? Allah'ın lânetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymun, domuz
ve tâğuta tapanlar çıkardığı kimseler; işte onların yeri daha kötüdür ve onlar
doğru yoldan daha çok sapmışlardır." (5/Mâide, 60) (Ayrıca, tâğutu reddetmek
konusunda bkz. 2/Bakara, 256, 257; 4/Nisâ, 51, 60, 76; 16/Nahl, 36)

Nedir tâğut? "Tâğut" kelimesinin kökü
"tuğyan"dır. Tuğyan, isyanda haddi aşmak, azmak, zulmetmek, sapmak, ölçüsüz
şekilde hareket etmek, büyüklenmek anlamlarına gelir. Tâğut; şeytana, putlara,
Allah'tan başka tapılan her varlığa, insanı azdıranlara, insanları haktan ve
hidâyetten saptıranlara, hayır yolundan men edenlere, haddi aşanlara, küfür ve
dalâlette önderlik edenlere, gaybdan haber verdiğini ileri süren
kâhinlere/medyumlara, insanların Allah'a İbâdet etmelerine ve İslâm'ı
yaşamalarına engel olanlara denir. Put olsun, ağaç olsun, insan veya hayvan
olsun, Allah'tan başka tapınma konumunda olan her şey; kanunlarında Allah'ın
dinine karşı sınırı aşan zâlim yönetici ve Allah'ın indirdiği hükümlerin
gayrisiyle hükmeden idareci; İslâm şeriatina uymayan bütün metod, düşünce,
fikir, ideoloji, pozisyon, âdet, gelenek ve görenekler tâğut kapsamına girer.
Ayrıca tâğuttan hoşnut olup ona bağlanan, tâğuta kulluğa çağıran, tâğutun dâvet
ettiği şeye sahip çıkan da kendi sapıklığı içinde tâğuttur.

Kur'ân-ı Kerim'de tâğutla ilgili bütün âyetleri
dikkate aldığımızda şu sonuca varırız: Kulu Allah'a kulluktan, dinde ihlâslı
olmaktan, Allah ve Rasûlüne itaatten alıkoyan ve çeviren her şey tâğuttur. Tâğut;
hakkı ezmeye çalışan, Allah'ın kulları için çizdiği sınırları çiğneyen her kimse
veya her nesnedir. Allah ile bağlantısı olmayan her program ve Allah'a
bağlanmayan her çeşit düşünce, sistem, edep ve alışkanlık; otoritesini Allah'ın
sisteminden almayan her idare, Allah'ın otoritesine, ulûhiyetine ve hâkimiyetine
düşman olan her şey tâğuttur.[1]

Allah'a isyan konusunda herhangi bir kimseye
itaat eden kişi, o kimseye İbâdet etmiş olur ve bu itaat edilen kimse tâğuttur.
Mevdûdi, tâğut kelimesini şöyle izah eder: "Tâğut, Allah'a karşı azan, isyan
eden, kulluk haddini aşarak kendisi için ulûhiyet ve rubûbiyet iddiâsına
kalkışan her şahıs, zümre ve idareye denir. Tâğut, Allah'a karşı haddi aşan ve
zulmeden her türlü üstünlük, otorite, başkanlık veya komutanlıktır. Tâğut,
mülkünde hükmünü yerine getirir; kullarını zorla, aldatmakla yahut kötü yollarla
kendine itaate çağırır. Kişinin bu türlü otoriteye, başkanlığa, liderliğe boyun
eğmesi ve ona tapması tâğut için bir İbâdettir.

[2]

Kur'an'a göre tâğut; Allah'ın, dininin,
elçisinin ve kitabının karşısına konulan, Allah yerine tapılan, İslâm'ın
hükümleri, emir ve yasakları, helâl ve haramları yerine ikame edilen, Hz.
Muhammed (s.a.s.)'in yerine önder seçilen, Kur'an düşüncesi, inanç ve hayat
tarzı yerine başka düşünce, inanç, hayat ve yönetim biçimi koyan, hayata
geçiren, bunlara öncülük eden ve uyulan her insanın, her sistemin ortak adı ve
sembolüdür.

Buna göre tâğuta İbâdet, Allah'tan başka şeytan,
insan, önder, kâhin gibi canlı ve cansız varlıklara, Allah'a isyan anlamına
gelecek şekilde itaat etmek, boyun eğmek, Allah'ın hükmü yerine Allah'tan
başkalarının hükümlerini kabul edip isteyerek uygulamak demektir ki bu, insanı
şirke, küfre götürür.

Günümüzde, kelime-i şehâdet getirip namaz kılan,
oruç tutan, hacca giden bazı kimselerin tâğutun hükmüne rızâ gösterdikleri,
tâğuta itaat ettikleri, sadece Allah'a mahsus olan sıfatları başkalarına
verdikleri bilinen bir gerçektir. Yine bu kimselerin Allah'ı bırakıp birtakım
armaları, şiarları, işaretleri, bayrakları, gelenek ve görenekleri yücelttikleri
ve bu sayılan değerler uğruna mallarını, namuslarını, ahlâklarını fedâ
ettikleri, böylece bu değerlere kulluk ve İbâdet ettikleri ortadadır. Bu
şahısların tâğutun ortaya koyduğu nefsanî, şehvanî ve indî değer yargılarıyla
Allah'ın kanunları ve şeriati çatışacak olsa, hep Allah'ın şeriatinı onların
istekleri doğrultusunda yontarak şekil verdikleri, kısacası putların veya
putların arkasına sığınmış olanların emir ve yasaklarını harfiyyen yerine
getirdikleri ve Allah'ın şeriatina tamamen zıt olan sistemleri kabul ederek
onların hükümlerini tatbik ettikleri de inkâr edilemez. Bundan daha açık
putçuluk düşünülebilir mi?

Putların emir ve direktifleri doğrultusunda
hareket ederek onların yolundan en küçük çapta ayrılmayanlar, Allah'ın Kitabına
ve Rasûlünün sünnetine kulaklarını tıkayarak putların ve onların
işbirlikçilerinin çağrısına kulak verenlerden daha iyi putperest olur mu? Bunlar
apaçık müşrik olduklarını kendileri bile ilân ediyorlar. Bu tür insanlar; ister
namaz kılsın, ister oruç tutsun, ister haccetsin ve isterse sabahlara kadar
Allah diyerek tesbih çeksinler. Ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerini putçu
müşrik olmaktan kurtaramaz, kimse de onları zorla temize çıkararak müslüman
yapamaz; onlar tevbe edip, her türlü puta ve tâğuta kulluk/İbâdetten
vazgeçmedikleri müddetçe... [3]

Bir kimse tâğutu reddetmedikçe gerçekten iman
etmiş sayılamaz. Tevhid'in şartı, Allah'a imandan önce tâğutları reddetmek,
onları tanımamaktır. Bu durum, Kur'an'da açıkça beyan edilmiştir: "Artık kim
tâğutu reddedip Allah'a iman ederse, kopmayan sağlam kulpa yapışmış olur."
(2/Bakara, 256)



[1]
Muhammed Kutub, Lâ İlâhe İllâllah, Ravza Y., s. 109


[2]
Mevdudi, Kur'an'a Göre Dört Terim, İdeal Kitaplar Y., s. 66 ve 84



[3] Mehmet
Kubat, Kur'an'da Tevhid, Şafak Y. s. 138