Fecir | Konular | Kitaplar

Sanatın Putlaştırılması Sanat İçin Sanat

Sanatın Putlaştırılması

Sanatın
Putlaştırılması

Sanat İçin Sanat:

Hedefini yitirmiş, boşvermiş insanların
toplumudur câhiliyye. Yaratılış sebebini bilmeyen insan, niçin yaşadığını da
bilmeyecektir. Ot gibi yaşayacak, amaçsız, idealsiz bir hiç olarak yaşadıktan
sonra, anlayışına göre yine bir hiç olacak, toprağa karışacaktır. Bazıları daha
idealisttir. Kendilerine göre bir ülküleri vardır. Bu ülkünün başında kendisi,
egosu, olduğundan savunur idealini. Kendi menfaati, kendi vatanı, kendi ırkı,
kendi tarihi, kendi coğrafyası, kendi rejimi, kendi prensipleri, kendi takımı,
kendi şarkıcısı, kendi sanat... Bunların ne kadarı tümüyle kendine âittir; orası
ayrı bir konu. Ama o aslında ben merkeziyetçilikle kendini putlaştırmaktadır (Bkz.
25/Furkan, 43). Rabbını da kendini de tanımamıştır. Bazıları ise ezilmiş,
sömürülmüş, kandırılmıştır. Kendinde ilâhlık göremeyecek darbeler yemiştir. O da
piyasadaki ilâhların bir veya birkaçına kul olacaktır. Câhilî insan için
kaçınılmaz bir durumdur bu. İnsan, Allah'a hakiki anlamda iman etmiyorsa, ya
kendini güçlü görüp ilâhlık taslayacak, ya da kendi üzerinde ilâhlık
taslayanları kabul edip onların kulluğuna girecektir.

Câhilî toplumlarda sanatkâr ilâh taslağıdır;
Sanat da. Sanat nasıl ilâh ve put olmaktadır?

Laiklik ayrı bir din (daha doğrusu, çok
dinlilik) olduğundan, müslümanın laik olması düşünülemez. "Onun her şeyi,
namazı, İbâdetleri, hayatı, ölümü, hepsi âlemlerin Rabbı Allah içindir. O'nun
ortağı yoktur. Böyle emrolunmuştur." (En'âm, 162-163). Elbette müslümanın
sanatı da Allah içindir. Sanatta yasakları ve tavsiyeleri Allah belirler. Mü'min
her konuda O'na kulluk eder, itaat eder.

Batıdaki tüm yanlışlıklar aynen ithal
edilecektir ya, 1828 yılında V. Cousin'in ilk defa kullandığı "sanat, sanat
içindir" ifâdesi, çoğu sanatla uğraşanlarca bir nass gibi benimsenmiştir.
Sanatçının sosyal görevine inanan romantizme tepki olarak doğan bu anlayışa göre
"ahlâk ve yararlılıkla uğraşmayan ve saf güzelliğin peşinde koşan sanatın,
kendine has bir amacı olmalıdır. Sanat ve estetik kuralların dışında başka bir
şey sanata gâye olamaz. Sanatın kurallarını ve amacını yine sanat belirler."
Görüldüğü gibi bu anlayış, sanatı putlaştırmaktan başka bir şey olmadığı halde,
gâyesini yitirmiş son dönem Osmanlı ve T.C. sanatçılarının önemli bir
çoğunluğunun, uğruna mücâdeleleri göze aldıkları inancı oldu. 19. Yüzyılda bir
delinin kuyuya attığı taşı çıkarmak veya o taşı orada tutmak için ne fikrî
savaşlar verildi, ne kan gibi mürekkepler döküldü bir bilseniz... "Sanat sanat
içindir", "yok, değildir"...

Amaçlarla araçları günümüz insanının çok defa
karıştırdığına önemli bir örnektir bu, aynı zamanda. Bir şey, kendisi için nasıl
olur? Sanat gâye olabilir mi? Tefekkürü yitiren, Allah'ı unutan insan, inanacağı
bir gâye, bir ilâh bulacak elbet. En güzel araç bile amaç olduğunda tüm değerini
kaybeder, bir felâket sebebi olmuş olur amaçlaştıran için.

Yukarıda câhiliyye insanı için söylediklerimizin
bir benzerini sanat için de söyleyebiliriz: Allah için sanat anlayışı olmayınca,
ya sanatın kendisi ilâh yerine geçecek, ya da sanat, piyasadaki ilâhların(!)
birine hizmet edip onun kulu olacaktır. Bugün sanat, kendisi putlaştırılmıyorsa;
emperyalizm, düzen, fuhuş, moda, sanatçı... gibi ilâh taslaklarının hizmetinde
bir kuldur.