Fecir | Konular | Kitaplar

Boynuz

Boynuz



Boynuz:



 

Boynuz, eski çağ kültür ve mitolojilerinde
mânevî yükseliş ve güçlülüğün sembolü olmuştur. Aynı zamanda koç boynuzunun
güneş; boğa boynuzunun ise ay benzeri bir özyapıya sahip olduğu
varsayılmaktaydı. Yunan-Roma mitolojilerinde bereket ve mutluluğun bir sembolü
olarak yerleştiğini gördüğümüz bu boynuzun içi, aşırı bolluk anlamında, buğday
daneleri ve dışarıya taşmış meyvelerle doludur. Hitit tanrıları da boğa boynuzlu
olarak gösterilmişlerdi.

Tarihte pek çok örneği bulunan ve adına Latince
corniculum denilen boynuzlu miğfer, özellikle geç devirlerde Galyalılar'ın ve
Vikingler'in sembolü haline gelmiştir. Büyük İskender Mısır'ı fethettiği zaman,
halkın sevgi ve saygısını kazanabilmek için, baş tanrı Amon'un oğlu olduğunu
iddia etmiş ve böylece, zaten binlerce yıldan beri firavunların tanrılığına
inanmış olan Mısır halkına, kendisinde İlâhî bir güç bulunduğunu kolaylıkla
kabul ettirmiştir. Tanrı Amon'un koç başlı olduğuna inanıldığı ve heykelleri
boynuzlu yapıldığı için, İskender de mânen boynuzlu farzedilmiş ve ölümünden
sonra adına bastırılan paralarda/sikkelerde koç boynuzlarıyla resmedilmişti.



Özellikle boğa boynuzu, tarihin ilk günlerinden 
beri  güç  kuvvet  sembolü  olarak  kabul edilmiş ve bu sebeple eski
uygarlıkların hemen hepsinde tanrı ve mukaddes yaratık tasvirleri boynuzlu
yapılmıştır. Boynuzun güç sembolü olarak klasik müslüman kültürüne de girdiği
görülmektedir. Nitekim Celâleddin Rûmî'nin Mesnevi'sinde, Hz. Mûsâ'nın ağzından
Firavuna hitaben şöyle denilmektedir: "Sivri, keskin boynuzların nice ciğerler
deldi; işte şu asam da senin küstah boynuzunu kırdı."

Son asırlarda Avrupa'dan dünyaya yayılan karısı
tarafından aldatıldığını bilen koca için kullanılan  "boynuzlu" tâbirinin
eski boynuz kültü ile herhangi bir münasebeti mevcut değildir. Bu tâbir,
semizleşmelerini temin gayesiyle kısırlaştırılan horozların, diğerlerinden ayırt
edilebilmeleri için ve artık döğüşemeyeceklerinden dolayı işlerine de
yaramayacak olan mahmuzlarının kesilerek ibiklerine takılması (fes püskülü gibi)
ve boynuza benzeyen bu mahmuzlar sebebiyle bu horozlara "boynuzlu horoz"
denilmesinden (mahmuzlu horoz denilemez; çünkü o zaman mahmuzu kesilmemiş
horozlar akla gelir) kaynaklanmakta olup "dişisini kıskanmayan, onun uğruna
döğüşmeyen erkek" mânâsında kullanılmaktadır. Avrupa'daki bu "boynuzlu"
tâbirinin fazla eskilere gitmemesi gerekir. Çünkü eskiden beri bilinse ve
kullanılsaydı, Michelangelo (1475-1564), bu çirkin mânâyı göz önünde tutar ve
ünlü Hz. Mûsâ heykelini boynuzlu yapmazdı.

Daha çok mitolojik metinlerde teşhis
edilebildiği kadarıyla eski Yakındoğuda hayvanlarla ilgili diğer köklü inançlar
şu şekilde sıralanabilir: