Fecir | Konular | Kitaplar

Âb-ı Hayat

Âb



Âb-ı Hayat:



 

Can suyu, içene ebedî hayat veren çeşme.
Efsâneye göre, içilen bir damlası bile insanı ölümsüzleştiren ve ebedîleştiren
su. Bu su Doğuda karanlık bir yerde bulunur. Tasavvuf'a ve ondan etkilenen halka
göre; Hızır ve İlyas bu çeşmeden içtiklerinden ölümsüzlüğün sırrına ermişlerdir.
İskender-i Zülkarneyn bu suyu bulmak için Hızır'ı kılavuz yaparak günlerce
karanlıklar içinde yürümüş, bir noktada Hızır gözden kaybolmuş, İskender yolunu
şaşırmış ve perişan bir halde geri dönmüş. Edebiyatta; mecâzî olarak içimi hoş,
soğuk ve berrak su için kullanıldığı gibi, sevgilinin ağzı, dudağındaki ıslaklık
ve yaşlık için de kullanılır. Aynı zamanda sevglinin sözü ve sohbeti anlamında
değerlendirilir. Tasavvufta; a) Evliyânın sözü, öğüdü ve nefesi; b) Aşk ve
mahabbet çeşmesi ki ondan içen asla yok (ma'dûm ve fânî) olmaz. Bu efsânevî suya
âb-ı Hızır veya âb-ı İskender de derler.

Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Mûsâ'nın genç arkadaşının
pişirdiği balık, suya düşünce, yeniden canlanıverdiğinden bahsedilir (18/Kehf,
63). Bu âyet, efsâneler ışığında özellikle tasavvufçular tarafından
alabildiğince serbest yorumlanmış, yanlış çıkarımlara gidilmiştir. Suyun
yaratıcılığı inancının câhil müslümanlara girmesinden olmuştur. Eski
Türklerde de ölümsüzlük veren su
inancı vardır. Aynı anlamda "bengisu" deyimi kullanılmıştır. Bu inanç, Antikçağ
Yunanlılarında da vardı. Meselâ, Yunan mitolojisine göre, Akhilleus doğar doğmaz
annesi tarafından Styx suyuna batırılmış ve ölümsüz kılınmış. Batı kültüründe de
çok tanrılı Yunan mitolojisinden miras kalan âb-ı hayat/bengisu anlayışı vardır.
Bunlarla birlikte, Allah, Kur'an'da
açıkça hiç kimseye ölümsüzlük vermediğini, herkesin ölümlü olduğunu açık şekilde
ifâde etmektedir (21/Enbiyâ, 34-35)