Fecir | Konular | Kitaplar

And içme

And içme



And
içme:



 

And ve and içme kelimeleri, Moğolca'dan dilimize
geçmiştir. Moğolca anda: Kan kardeşi ve amca, dayı anlamına gelir. Türkçeye and
şeklinde geçmiştir. Andiçmek, bir Moğol töresi gereğidir. Moğol töresine göre,
iki ayrı boydan olan kimse, birer damla kanını bir kaba damlatır, şerbetle
karıştırır, karşılıklı içerler. Bu durumda ikisi, birbiriyle kankardeşi olur,
buna andiçmek denir. Türkler müslüman olmazdan önce, bu uygulamaları
benimsemişler şamanist Türk boylarında eski çağlardan beri bu andiçme geleneğini
uygulamışlardır. Eski Türkler; Göktanrı, tapındıkları putlar ve tabiat
varlıkları adına andiçerlerdi. En değerli antlardan biri, kan üzerine içilen
anddı. Eski Türklerde kan kardeşliği çok önemliydi ve kişilere gerçek
kardeşlerin hak ve görevlerini yüklerdi. Yapılan and töreni, ettikleri kardeşlik
yemininin kanıtı sayılırdı. Kardeşleşme ve dostlaşma töreni olarak and
merasiminde, kardeş olmaya karar veren şahıslar, topluluk huzurunda kollarını
çizerek and kabına kan akıtırlar, kımız, süt veya şarapla karıştırılan bu kan
taraflarca içilirdi. Daha sonra, silâhlar, atlar veya kız kardeşler değiştirilir
ve taraflar andlı adaş (Moğollar devrinde anda) olurlardı. Bu, kan üzerine
yapılan yemin demekti.

Bu tür and törenleriyle ilgili ilk bilgilere
Herodot tarihinde rastlanmaktadır. Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügat-ı Türk adlı
meşhur eserinde; Kırgız, Kıpçak ve daha başka Türk boylarında andiçmenin kılıç
üzerine yapıldığını açıklar. Yakut, Altay ve Salcak kabileleri en büyük
andlarını eski totem olan ayı üzerine yaparlardı. Türkler İslâmiyetten sonra,
şer'î mahkemelerde fıkhî yeminleri uygulamalarına ve giderek çoğalan bir
uygulama ile Allah adına yemin etmeye başlamalarına rağmen, eski câhiliyye
geleneğinin devamı mâhiyetindeki bazı and gelenekleri sürdü. Anadolu'nun kimi
yörelerinde hâlâ benzeri kankardeşliği, yani and içme  görülmektedir.   



İslâm mahkemelerinde genellikle tanıklara yemin
ettirilmezdi. Yalan yere yemin etme yaygınlaştığı son zamanlarda gerekli
görüldüğü durumlarda yemin istenirdi. Bu yemin, Osmanlı devletinde Allah adına
"vallahi" şeklinde idi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda da önceleri Allah adına
yemin edilmeye devam edildi. Laiklik, devletin ilkeleri arasına girince Allah
adına yemin etme kaldırıldı, "namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim" şeklinde
ifadeler kullanılmaya başlandı. Ceza mahkemelerinde tanıklar, bu şekilde yemin
ederek ifade vermek zorundadır.

İlköğretim öğrencilerine, her sabah andiçme
törenleri uygulanır, çocuklara Atatürk'ün izinden gideceklerine, ilkelerini
sürdüreceklerine dair söz verdirilir, andiçirilir. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 2670 sayılı kanunla değişik 6. maddesine göre, her memur ve memurluğa
yeni başlayan kişi, anayasa ve kanunlara bağlı kalacağına, Atatürk ilkelerine ve
laik TC'ye karşı görevlerini yerine getireceğine namus ve şerefi üzerine yemin
ettirilir ve yazılı metne imzası alınır. Yemin töreni: Askerlere, genellikle
kırk günleri dolduğunda topluca yukarıdaki yemin sözleri söyletilir. Bu bir
merasim havasında olur. Buna yemin töreni denir.