Fecir | Konular | Kitaplar

Komünizm

Komünizm



Komünizm:



 

Özel mülkiyetin kaldırılmasına ve servetin
ihtiyaçlara göre paylaştırılması anlayışına dayalı toplumsal düzen ya da siyasal
sistem. Önceleri ütopik bir kavram iken Marx ve Engels'in birlikte
oluşturdukları bu dünya görüşü için tarafından yeniden yorumlanarak siyasal bir
program haline getirildi. Bu nedenle Marksizm ya da Marksizm Leninizm de denilen
Komünizm giderek Marksist-Leninist ilkelerden hareketle komünist bir toplum
oluşturmayı amaçlayan tüm siyasal hareketleri de belirtmektedir.

Batı düşüncesinde komünist düşüncenin kökleri
çok eskilere uzanır. Üretim araçlarının toplumun mülkiyetinde olduğu, sınıfların
ve devletin tümüyle ortadan kalktığı bir toplum ütopyası eski zamanlardan beri
insanları etkilemiştir. Eski çağlarda bazı dini grupların oluşturdukları
komünist topluluklar olduğu bilinmektedir. Thomas More ve Johan Andreae gibi
ütopyacı yazarlarda da komünist bir toplum tasarısının izleri görülür. 19.
yüzyılda ABD'de oluşturulan, İndiana'daki New Harmoni (Yeni Uyum- 1825) ve
Massachusetts'teki Brook Çiftliği (1841-47) gibi kimi sınıfsız topluluklar
ütopyacı amaçlar taşıyordu.

Komünizm, Karl Marx ve Frederich Engels'in
1847-48 yıllarında birlikte yazdıkları Komünist Manifesto ile yeni bir anlam
kazandı. Maddecilik üzerine kurulu bir dünya görüşünü ve siyasal programın
ilkelerini içeren yeni anlamıyla komünizmin temelini diyalektik ve tarihsel
maddecilik anlayışı oluşturur. Diyalektik maddeciliğe göre evrenin özünü madde
oluşturur. Evren öncesiz (ezeli) ve sonrasızdır (ebedi). Maddî dünyamız dışında
başka bir dünya yoktur, olması da mümkün değildir. Evren dışında bir yaratıcı
güç, Allah da yoktur. Evren ve insan Allah tarafından yaratılmamış, tersine
Allah insanın bir yanılsamasının ürünü olarak varsaydığı bir varlıktır.

Maddî dünyaya egemen olan birtakım değişmez
kanunlar vardır. Bunlar bağlılık, hareket, evrim ve çelişkidir. Evren özü
bakımından bir birlik içinde bulunduğundan içerdiği tüm nesne ve olaylar da
birbirine bağlıdır, yalnız başlarına açıklanmaları mümkün değildir. Bu bağlılık
kanunu gereği olaylar karşılıklı bir etkileşim içindedirler. Evrendeki olaylar
sürekli bir hareket ve evrim içindedirler. Bu hareket ve evrim, nesne ve
olayların özünde varolan çelişkiden kaynaklanır. Çelişkiler sürekli bir çatışma
doğurur bu da nesnelerin ve olayların hareketine ve evrimine neden olur. Başka
bir deyişle tabiat ve tarihteki belirleyici süreçler kendi içlerindeki karşıtlık
ilişkileri yoluyla oluşur. Bütün olaylar ancak bu maddî temelli ilişkilerle
açıklanabilir.

İnsanlık tarihinin belli başlı dönemleri üretici
güçlerin belli bir eşiğine bağlı olarak ortaya çıkan üretim tarzlarının ortaya
çıkardığı üstyapılara göre adlandırılır. Buna göre insanlık tarihi beş temel
aşamadan oluşmaktadır. Bunlar ilkel komünizm, köleci toplum, feodalizm,
kapitalizm ve komünizm aşamalarıdır. Ne var ki kapitalizmin ortadan kalkmasından
hemen sonra komünizm gerçekleşemez. Bu nedenle bir geçiş dönemi gereklidir. Bu
geçiş dönemi sosyalizm dönemidir. Sosyalizm dönemi kapitalist sömürücü sınıfın
ortadan kaldırılmasıyla başlar ve komünist toplumun üzerinde yükseleceği
temeller atılır. Bu aşamada özellikle üretimin artırılması için çalışılır. Çünkü
komünist aşamada uygulanacak olan "herkese ihtiyacına göre" kuralı ancak bolluk
durumunda uygulanabilir.

Marksizm-Leninizm anlamında komünizm birer
üstyapı kurumu olarak gördüğü din, ahlâk ve aile konularındaki görüşlerini de
maddecilik anlayışı doğrultusunda belirler. Buna göre din, insanların hayatında
egemen olan dış güçlerin vehme dayalı bir yansımasıdır. Kimi yeryüzü güçleri bu
yansımada doğa üstü birtakım güçler halini alır. Kökeninde insanın doğayı ve
doğaya egemen olan yasalar konusundaki bilgisizlik yatar. Bu özü nedeniyle din
egemen sınıfların çıkarlarının korunmasında etkili bir rol oynar. Ekonomik
temelin yansımasından başka birşey olmayan ahlâk kuralları da evrensel bir
nitelik ve geçerlilik taşımaz. Kendini ortaya çıkaran temelle birlikte yok
olmaya mahkumdur. Evlilik kurumu da tarihsel ve toplumsal şartların bir
ürünüdür. Özel mülkiyetin ortadan kalktığı, çocukların bakımlarının ve eğitim
giderlerinin toplumca karşılandığı komünist sistemde kadın ve erkeğin birbirine
bağımlılığını gerektiren aile kurumu ortadan kalkacak, cinsler arası ilişki
kişisel ve özel bir ilişki durumuna gelecektir.

Bir felsefe, bir dünya görüşü ve siyasal bir
hareket olarak komünizm ile İslâm tam bir karşıtlık içindedir. Bu karşıtlığın
temelinde evreni vareden yaratıcı güç konusundaki farklı inançları yatar.
İslâm'a göre evreni ve insanı Allah yaratmıştır. Komünizm ise evreni ve insanı
maddenin, Allah'ı da insanın yarattığını söyler. İslâm evrenin işleyiş
yasalarını, insan ve toplum hayatını düzenleyen kuralları Allah'ın koyduğuna
inanırken komünizm tüm olayların belirleyicisi olarak maddenin diyalektik
yasalarını kabul eder. İslâm'a göre insan içinde İlâhî bir öz taşır ve dünyaya
Allah'ın halifesi sıfatıyla, maddî dünyaya egemen olan ilâhi düzeni insan ve
toplum hayatında da egemen kılma göreviyle gelmiştir. Komünizm ise insanın
özünün madde olduğunu maddî çevrenin bir ürünü olarak var olduğunu ve maddenin
diyalektik yasalarına uygun biçimde iradesizce hareket eden bir araç olduğunu
savunur. Kısaca İslâm ve komünizm insanın önünde açılan ve ancak birinin inkarı
ile diğerini kabul etmenin mümkün olabildiği iki karşıt yoldur. İkbal'in
deyişiyle hem İslâm, hem de komünizm insandan sözeder ve onu kendine çağırır.
Ama komünizm insanı Allah'tan toprağa çekmek için sancılanırken İslâm tersine
topraktan Allah'a yükseltmek amacını güder.

1991 yılına girerken komünizmin düşünce ve
devlet sistemi olarak iflas ettiği; buna öncülük eden Sovyetler Birliği
tarafından pratiğiyle birlikte ilan edildi. İnsanlığa mutluluk getiremeyen bu
ilkel düşünce bir yüz yıl dahi varlığını sürdüremeden sona erdi. (Ahmet Özalp,
Şamil İslâm Ans.)