Fecir | Konular | Kitaplar

Konfüçyüs

Konfüçyüs



Konfüçyüs:



 

Konfüçyüs (Kung Fu-Tzu), M.Ö. 551-479 yılları
arasında yaşadı. Şimdiki Şangtung'un bir kısmı olan Lu eyaletindeki Tsou'da
doğdu. Ailesi ve ecdâdı hakkındaki bilgimiz sonraki kaynaklara dayanır ve
kesinlik taşımaz. Üç yaşında babasını kaybetti. Hayatının ilk yılları büyük
zorluklarla geçti. Onbeş yaşından itibaren kendisini ilme adadı. Ondokuz yaşında
evlendi ve iki çocuğu oldu. Yirmiyaşında öğrenci yetiştirmeye başladı. Siyasete
de ilgi duyuyordu. Eski hakimlerin fazilet ve meziyetlerini yorumlayarak
ülkesine barış ve iyi yönetimi getirebileceğine inanıyordu. Onun yönetimde
ideali, insanların iyiliğine, insan tabiatının özündeki sâfiyete, güvene, örnek
yaşamanın gücüne dayanıyordu. Ancak entrikasız siyaset o devirde de
yürümediğinden o kendi mizacına uyanı yaptı, öğretti ve eğitti. Öğrencileri
sevgi ve sadakatle kendilerini ona vakfediyorlar, ondan tarih, edebiyat, felsefe
ve ahlâk öğreniyorlardı. Elli yaşlarında iken ona devlet meclisinde bir görev
verildi. Daha sonra onüç sene bir saraydan ötekine, fikirlerini uygulayacak bir
hükümdar aradığı bir sürgün devresi geçirdi. Lu'ya geri döndüğünde artık
cesareti kırılmıştı, ayrıca en gözde öğrencisinin ölümü onu derinden derine
sarstı. Ölümünden önce kendini yine öğrencilerine vakfetti.

Konfüçyüs her ne kadar bir ahlâk eğitimcisi
olarak gözükse de onun diğer bir yönü devrinin dinî âyin ve törenlerine önem
vermesi, herşeyi idare eden bir İlâhî inâyete büyük bir bağlılık göstermesi idi.
O, Göğün Rabbi anlamında Tien denilen bir Yüce Varlıkla irtibatlı bulunduğundan
bahsetmişti. Tien, insanlar ve bütün varlıkların kaderini tayin eden kudrettir.
Bütün insanların takip etmesi gereken göğün yol ve nizamı, "Tao" kavramı onda da
vardır. Bütün bunların yanında Konfüçyüs samimiydi, prensiplere sadakat, irfan
ve iyi karaktere büyük önem atfetti. O, bütün beşeri münasebetlerde iç
temizliğini esas aldı. Her insanın, irfan, aşırılıklardan uzak olma, doğruluk,
vefa ve edeple asalete ulaşabileceğini söyledi. O, Çin'in âile, toplum ve siyasi
hayatında uygulanmasını gerekli gördüğü ahlâkî prensipleri yerleştirmeye
çalıştı.

Konfüçyüs'ün Çiyu-fu'da ölümünden sonra mezarı
bir ziyaret yeri oldu. Adına her şehirde tapınaklar yapıldı. Onun ahlâkî-siyasi
telkinleri gittikçe artan bir kabule mazhar oldu. Şöhreti her tarafa yayıldı.
Öğrencileri onun ve önceki Çin hakimlerinin söylediklerini iki koleksiyonda
topladılar (beş klasik, dört kitap). Topluluk, "Ju-çiya" (edipler, bilginlerin
telkinleri) diye nitelendirilen bir hareket oluşturdular. Konfüçyüsçülük, Han
Hânedanından (M.Ö.206-M.S.225) İmparator Vu-ti (M.Ö.140-M.S.87) zamanından
itibaren 1912'ye kadar Taoizm ve Budizm'in hakim olduğu devreler dışında bilgin
sınıfının resmi kültü olarak devlet dini oldu. Başta İmparator, her bölgenin
sivil ve askeri temsilcileri, bilginler ve öğrencilerle birlikte büyük törenler
düzenleyerek senede iki defa (ilkbahar ve sonbahar ortasında) ona hediyeler
sundular. Ayrıca ayda iki defa, dolunayda ve yeniayda da ona hediyeler sunuldu.
Bu arada dînî musikî de bu törenlerde ihmal edilmedi. Konfüçyüs'e saygı bir ara
o kadar aşırılaştırıldı ki 1382'de imparator, Konfüçyüs'ün tasvirlerinin
tapınaklarda bulundurulmasını yasaklamak zorunda kaldı. Bununla beraber Çin
geleneğine uyularak yine de onun ve dört büyük öğrencisinin ata tabletleri şeref
köşesinde bulunduruldu.

Çin'de Cumhuriyetin kurulmasıyla Gök kültü
kaldırıldı. Mao devrinde Konfüçyüsçülüğün kitapları yakıldı, Konfüçyüs
unutturulmak istendi.

Konfüçyüsçülüğün bir din mi, yoksa sadece bir
ahlâk sistemi mi olduğu konusunda tartışmalar vardır. Konfüçyüsçülüğün bir
tapınak teşkilatı, bir ruhban zümresi, mecburi bir âmentüsü veya akîdesi yoktur.
Bununla beraber bir Yüce Tanrı inancı, bir kurucusu, bir kutsal kabul edilen
metin kolleksiyonu vardır. Konfüçyüsçülük Çin'in millî bir dinidir. Son yediyüz
yıldır Çin'de üç büyük din geniş ölçüde bir halk dini oluşturmuştur (Ed.S.C.F.Brandon,
A Dictionary of Comparative Religion, London 1970, s.203-205; Günay Tümer-Abdurrahman
Küçük, Dinler Tarihi, Ankara 1988, s.51-54). (Günay Tümer, Şamil İslâm Ans.)