Fecir | Konular | Kitaplar

Nazarlık Takmak

Nazarlık Takmak



Nazarlık Takmak:



 

"Göz değmesi" veya "nazar değmesi" diye bilinen,
mikrobik olmayan ve âniden çoğunlukla baş ağrısı şeklinde beliren mânevî
rahatsızlıkların varlığını bilmeyen veya duymayan yoktur. "Nazar değdi, nazara
geldi, nazara uğradı" gibi cümlelerle hep aynı rahatsızlık anlatılmak istenir.
Tıb da bu tür rahatsızlıkları kabullenmekte ve "insan gözünden çıkan
şuaların/manyetik ışınların, dikkatle ve belki biraz da kıskançlıkla bakış
esnâsında yoğunluk kazanması ve bu yoğun şuaların karşı organizmanın atomlarının
çalışma düzenine etki etmesi" şeklinde açıklamaktadır.

Rasûlullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Nazar/göz değmesi gerçektir (vâkidir)." (Buhârî, Tıb 36, Libas 86; Müslim,
Selâm 41-42; Ebû Dâvud, Tıb 15; Tirmizî, Tıb 19; Ahmed bin Hanbel, I/294, II/222,
IV/67, V/70). Hatta Peygamber Efendimiz, "dokunan her kötü gözden"
Allah'a sığınmayı, Hz. İbrâhim'in bir duâsı olarak ümmetine ta'lim etmiştir (Buhârî,
Enbiyâ 10; Ebû Dâvud, Sünnet 20; İbn Mâce, Tıb 36). "Nazardan Allah'a
sığının; çünkü nazar haktır." (İbn Mâce, hadis no: 3508) Hz. Âişe vâlidemiz
de Hz .Peygamber'in göz değmesine karşı okumayı emrettiğini haber vermiştir (Buhârî,
Tıb 35).

Nazar değmesine karşı okuma sûretiyle uygulanan
tedâvinin Hz. Peygamber ve ashâbı tarafından yapıldığı ve müsbet neticeler
alındığı örnekleriyle sâbittir. Bu tedâvide daha çok Fâtiha, İhlâs, Felak ve Nâs
sûreleri ve Âyetü'l-Kürsî'nin okunduğu da hadislerde yer alan bilgiler
arasındadır. Yine 68/Kalem sûresinin 51 ve 52. âyetlerinin okunması tavsiye
edilir. Elmalılı'nın belirttiği gibi (Hak Dini Kur'an Dili, c. 9, s. 6394-6399)
bu tedâvi çeşidinde aslolan hastanın bizzat kendisinin okumasıdır. İnsan, hoşuna
gidten bir şeye bakarken nazarı değmemesi için "Mâşâallah, lâ kuvvete illâ
billâh" demelidir. Bu, Peygamber Efendimiz'in okuduğu bir duâdır. 

Bu açıklamalardan sonra, göz değmesine karşı
gûya tedbirmiş gibi, halk arasında dolaşan birtakım hurâfelerin mânâsızlığı
kendiliğinden ortaya çıkmış olmalıdır. Çocukların elbiselerine mavi boncuklar,
nazarlıklar, iğde çekirdekleri, kaplumbağa kabuğu vs. takmak; evlerin, binâların
girişine, arabalara boynuz, at nalı, at kafası, çeşitli muskalar, cevşenler
asmak, kurşun dökmek, tütsü yapmak, ceplere sarımsak koymak, arabalara ve
dükkânlara göz resimleri yapıştırmak, acâyip heykeller monte etmek ve benzeri
şeylerin hepsi, bu bâtıl inanışın zavallı âletleridir. Bunların tıb açısından en
küçük bir faydası düşünülemeyeceği gibi, bâtıl inanışları yaygınlaştırması ve
sürdürmesi noktasından büyük sakıncaları vardır. Bu yüzden de bunları bu niyetle
kullanmak kesinlikle haramdır; bazı İslâm âlimleri, Allah'tan başka şifa veren,
zararı def eden mânevî sığınak ve çözüm kaynağı kabul edildiğinden bunları nazar
giderici olarak kullanmayı şirk kabul etmişlerdir. Bir tür koruyucu totem
izlenimi veren ve hastalıklardan koruduğu yanlış kanısının zihinlere
yerleşmesine vesile olan nazarlıkların, nazar boncuklarının kullanılmasını
Peygamber Efendimiz kesin bir şekilde yasaklamıştır. Hatta böyle bir nazarlığı
üzerinde taşıyan kişinin bey'atını kabul etmemiş ve onu çıkarıp atmasını
emretmiştir (Nesâî, Ziynet 17; İbn Mâce, Tıb 39). Yine Rasûlullah (s.a.s.)'ın
şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Efsun yapmak, nazar boncuğu takmak,
kadınların kocalarına kendilerini sevdirmek için sihir yapmak şirktir." (Fethu'l-Kebir,
c. 1, s. 304) 

Müslümana yakışan, basit birer madde olan
nazarlıkların koruyuculuğu zannına kapılmak değil; her şeyini borçlu olduğu ve
kulluğunu kendisine sunduğu Rabbına sığınmaktır. Şifâyı verecek olanın ilaç,
doktor, okuma, üfürme, hoca değil; bizzat Allah olduğunu hiç unutmamaktır. Allah
şifâ vermeyecek olduktan sonra, dünya bir araya gelse ne çıkar? Ma'kul ve meşrû
yollarla hastalıklara çare aramak nasıl görev ise, şifâyı yalnız ve yalnız
Allah'tan bilmek ve beklemek de aynı şekilde görevdir. Mânevî hastalıkların
tedbiri de mânevîdir. Kur'an âyetlerinin ve sünnette geçen duâların okunması ve
Allah'a sığınılması bu tedbirin en üst seviyede alınması demektir. Ötesi avunma,
aldanma, gerçeği bırakıp bâtıla dalma, denize düşünce yılana sarılma demektir.
"Allah'ım, her şeytan (tabiatlının şerrin)den, zehirli haşerâttan ve dokunan
her kötü gözden Senin şifâ veren kelimelerine sığınırım." (İ. Lütfi Çakan,
Hurâfeler ve Bâtıl İnanışlar, Maritey Y. S. 11 vd.)